“Çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” diyen, Erdoğan'ın ise, “Ananı da al git” yanıtı verdiği Öncel, geride kalan 15 yıllık sürede hakkında 10'u aşkın dava açıldığını bu konudaki hukuksal mücadelesinin ise sürdüğünü söyledi. Çiftçilerin o yıllardaki durumu ile bu günü karşılaştıran Öncel, “Çiftçi tam bitti” dedi.
Sözcü'den Ali Ekber Şen'in haberine göre, Mersin'deki limon bahçesinin masraflarını tek başına karşılayamadığı için yarı yarıya ortak verdiğini ve zor şarlar altında çiftçilik yaptığını anlatan Mustafa Kemal Öncel, “Benim hayatımı mahvettiler. O tartışmanın ardından ve Tayyip Erdoğan'ın bana hakaretlerinden sonra özür dilettirildim. Özür dilettirildiğim halde başıma gelmeyen kalmadı. Bir televizyon kanalında (Habertürk) canlı yayına bağlandığında ‘Onun anasının ellerinden öpüyorum' dediği halde başıma gelmeyen kalmadı, ekmeğimle oynadılar. İşçiyi ve tüccarı bahçeme göndermediler" şeklinde konuştu.
"HAYATIM MAHVOLDU"
Önceli "AKP'nin yapmış olduğu şeyler bunlar. Sonra devlet bünyesinde vücut bulmuş AKP'liler yüzünden hayatım mahvoldu. Başkasının işlediği bir suçtan mütevellit adli tıplara gönderildim. Akıllı mı deli mi diye. Düzmece raporlarla siyasi bir karar bağlamında deli raporları verildi, tımarhanelere atıldım. Tımarhane sonrasında şizofren teşhisi konularak zorla taburcu ettiler. Her mahkeme ayrı ayrı gönderince, hakkımda birkaç defa dava açtılar başkalarının işlediği suçlardan açılan davalar bunlar” diye konuştu.
"BANA SAVUNMA HAKKI VERİLMEDİ"
Sabıkasının olmadığı halde başkasının vatandaşlık numarası yazılarak onun sabıkalarının da kendisine yükletilmeye çalışıldığını öne süren Öncel, “Hakkımda 10'u geçen dava var. Bir davaya girdim mesela Cumhurbaşkanına hakaret suçundan. Davaya bakan hakim bana savunma hakkı vermedi. ‘Sus çık dışarı' dedi. Kendi uydurmaca savunma yazdı. Bunu hiç unutamam. Hakaret etmediğim halde ‘Hakaret etti' denilerek dava açıldı, ceza verilecekti.
O anda da adli tıp olayları devreye girdi. ‘Bu adam akıllı mı deli mi?' düşüncesiyle rapora gönderildim. Birinde 32 gün, ikincisinde 3 gün yatırdılar. Üçüncü defa gittiğimde doktorun biri ‘Biz bu günaha imza atmayacağız' dedi. Ve ben ilaç kullandırılmadım, tedavi edilip akıllı raporu verildi. Mahkeme inanmadı, bu kez İstanbul'daki hastanelere de gönderdiler. Oradan da sağlam raporu alınca, davalar ard arda açıldı. Halen hakaret davalarıyla ilgili davalar temyizde, kesinleşmedi” diye konuştu.
"ERDOĞAN HER MERSİN'E GELDİĞİNDE GÖZALTINA ALINIYORUM"
15 yıl önce çiftçinin durumunun bir hayli zor olduğunu, bu duruma dikkat çekmek için Erdoğan'a anlatmak istediğini vurgulayan çiftçi Öncel, o anı ise şöyle anlattı:
"Ben çiftçiydim. 3 yıl malımızı satamadık. Yerlere döküldü. O kadar emek verdik masraflar ettik. Bunu gören yoktu ama ben o eylemden iki ay önce Tarım Bakanına Silifke’de bu durumları anlatmıştım. Ancak, Tarım Bakanı bunları devletteki hiyerarşik düzende liyakatin olmadığı bir yerde ulaştırmamış.
Buraya geldiğinde artık sıkıntılar boğazıma kadar gelmişti. Zarar, zarar, zarar. ‘Bu çiftçinin hali ne olacak' diye sordurduğumda hem kendimi hem bütün çiftçileri kapsayan bir söylemdi bu. Ama yalnızlık beni bu noktalara getirdi. Ben bir ok gönderdim, ‘hedef bulsun' dedim. Ama ok döndü beni buldu… Basamak yaptılar.
Emniyet müdürü, vekil, savcı başsavcı oldu, bürokratlar böyle yaptı. Hala ben polisin gözünde hala potansiyel suçluyum. Erdoğan her Mersin'e geldiğine beni gözaltına alıyorlar. Artık bu kadar olamaz. Benim Erdoğan ile tartıştığım günden önce bir tek sabıkam yoktu. Ben müracaat da ettim, ‘Benim sicilimi temizleyin' dedim. Ancak, yetkililer hala uyuyor."
"ÇİFTÇİNİN DURUMU BİTTİ"
15 yıl önceki çiftçinin durumu ile bugünü karşılaştıran Mustafa Kemal Öncel şöyle konuştu:
"Şu anda çiftçinin durumu tam bitti. Geçmişte biz gayet iyiydik, o benim döneme varan 3 yıl içerisindeki kötülüğü konu etmezsek daha önceleri çiftçiler iyiydi. Yani emek veriyorduk, kazanıyorduk. Ama şimdi çiftçi bitirildi. Sanki çiftçiye düşmanlarmış gibi. Ama lütfen kimse beni ayıplamasın.
Bu lafımın iyi analiz edilmesini istiyorum. Bu çiftçiye müstahak. Bugün Tarım Bakanı olan şahsiyete sorun ‘Türkiye'de tarımın önündeki en büyük engel ne?' diye cevap veremez. Ama o sorunun cevabı burada yatıyor. Ziraat fakülteleri, ziraat mühendisi yetiştiremiyor. Bilinçli tarım yok. Çünkü mühendisler yetersiz.
Bütün çiftçiler umutsuz bir durumda. Artık bittik, ‘çiftçilik yapılmaz' diyerek tarla satanlar var. Ben de satışa çıkardım. Ümit kalmadı. Erdoğan ve hükümetinin yıllardır çiftçi düşmanı olduğu hatta Avrupa Birliği entegrasyon sırasında tarımın nüfusun azaltılmasına söz verdiği gibi laflar konuşuluyor çiftçiler arasında. Şu anda benim bahçem var ama ben bakamaz hala geldim. Limon bahçesi. Ortağa verdim.”
"ANNEM ÇOK ÜZÜLDÜ"
Yaşanan olaylar nedeniyle annesinin çok üzüldüğünü anlatırken son derece duygulanan ve gözyaşlarını güçlükle tuttuğu gözlenen çiftçi Mustafa Kemal Öncel bu konuda şöyle konuştu:
“Annem okuma yazması olmayan bir insandı. Bana ilk lafı ‘oğlum karşında devlet var, aman dikkat et' olmuştu. Neleri gördü ki bu lafı söyledi. Annem benim akıllı raporuma şahit olamadı. Biz bunu tahmin ediyorduk.”
NE OLMUŞTU?
Olay 11 Şubat 2006'da Mersin'de meydana gelmişti. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Edip Buran Spor Salonu'ndaki toplantıya katılmak üzere geldiği sırada, çitçi Mustafa Kemal Öncel, “Sayın Başbakan bu çiftçinin hali ne olacak? Anamız ağladı” diye feryat etmişti. Korumaların ve polislerin engel olmak istediği Öncel'i, yanına çağıran Erdoğan ise kendisini sert bir üslupla konuşarak, “Ananı da al git, artistlik yapma” diye azarlamıştı. Konu o dönemde Türkiye gündemine otururken, gözaltına alınan Öncel hakkında çok sayıda dava açılmıştı.