Palandöken ilçesi Börekli köyünde yaşayan Arzu- Lütfettin Uçar çiftinin 4 kızından üçüncüsü olan Zeynep Uçar, arkadaşının tanıştırdığı Muhammet Yalçın ile sosyal medya üzerinden konuşup birkaç kez buluştu. Bir süre sonra Uçar, Mehmet Yalçın’dan ayrılmak istedi, onu bütün sosyal medya hesaplarından engelledi. Fakat Mehmet Yalçın, Zeynep Uçar’ı rahatsız etmeye devam etti.
19 Kasım günü Zeynep Uçar, Yakutiye ilçesi Saraybosna Caddesi'nde Mehmet Yalçın ile karşılaştı. Tartışan Uçar ve Yalçın bir süre birlikte yürüdü. Açık otoparka geldiklerinde Mehmet Yalçın, Zeynep'i taşıdığı ekmek bıçağı ile çevredekilerin gözleri önünde 37 yerinden bıçakladı. Yalçın kendisini de 17 yerinden bıçaklayarak yaraladı. Hastaneye kaldırılan Zeynep Uçar ile Mehmet Yalçın, kurtarılamadı. Zeynep'in ölümü ailesi, yakınları ve yaşadığı köyü de yasa boğdu.
"BEN YANDIM, BAŞKA ANNELER YANMASIN"
Zeynep Uçar’ın babası Lütfettin Uçar kimse ile görüşmezken, gözü yaşlı annesi Arzu Uçar ise içinin yandığını söyledi. Gözü gibi bakıp, büyüttüğü evladının canice öldürülmesini aklından çıkaramadığını söyleyen Arzu Uçar, şöyle konuştu:
"Kardeşinin naklini başka okula yaptırması için sabah güle güle yola vurdum. Telefon açıp 'Zeynep akşam eve gel' dedim. Kızım da 'anne bugün gelmeyeceğim, yeğenimi çok özledim onu görmeye gideceğim' dedi. Ertesi gün saat 15.00 otobüsüyle köye gelecekti. Gelemedi, koymadılar gelsin. 1 hafta önce duydum, sapığın birisi peşine dolanıyormuş. Bir kız arkadaşı numarasını vermiş. Bana, 'anne adamı gördüm, sevemedim, beğenemedim. Ama peşimi bırakmıyor' kendisine 'Zeynep kurbanı olma, eğer iyi adamsa konuş, tanış, gelsin istesinler, verelim. 'Yok anne, sevemedim. Beni hangi numaradan aradıysa engelledim' dedi. Yavrumu çok özlüyorum. Sesini duyamadım, yandım. Ben yandım, başka anneler yanmasın, Buna son desinler, durdursunlar. Babası onu çok seviyordu. Ben yine ağlayıp acımı dışarıya atıyorum ama babası çok perişan."
"BU ACIYA NASIL DAYANACAĞIM"
Kızı Zeynep’in bıçaklandığı saatlerde kendisinin ona çok sevdiği lavaş pişirdiğini söyleyen Uçar, "Tandırda ekmek yapıyordum. Büyük kızım aradı ve 'Anne, bizim köylü bir kızı bıçaklamışlar kim o?' diye sordu. 'Bilmiyorum' dedim. O anda babası eve geldi. Olayı o da görmüş ama polisler kimseyi bırakmamışlar. Eşim kızımın da bineceği otobüsle eve geldi. Telefonumun kontörü yoktu. 'Kendisine Zeynep'i ara, bak Zeynep sağlam mı?' dedim. O da aradı Zeynep'in telefonu çalıyor ama cevap vermiyordu. Ondan sonra büyük kızımı kardeşim aramış, 'Ocağımız battı' demiş. Gittim, kızımı bana vermediler, göstermediler. Terör, bizim içimizde. Benim çocuğumu bıçakladı. Benim çocuğum 'anne' demiş, ağlamış. 'Anne, beni kurtar' demiş. İçim yanıyor. Bu acıya nasıl dayanacağım?
Olayın yaşandığı yerde çok insan varmış. Bir tanesi bıçak atsaydı, kasa atsaydı, meyve atsaydı, taş atsaydı, bir şeyler atıp benim çocuğumu kurtarsaydılar. Hep korkup, seyretmişler. Canlarından korkmuşlar. Keşke bir tanesinin de eli, ayağı çizilseydi. Gidip ben de ayağının altını öpseydim. Deseydim ki; sen benim çocuğumu kurtardın, dünya ahiret kardeşim oldun. 5 gündür yandım, yandım. Gideceğim, o topluma söz sayacağım; siz nasıl Müslümansınız, nasıl kardeşsiniz, siz nasıl bana kıydınız, beni ağlattınız, sizin hiç mi yüreğiniz yoktu, sizin evladınız yok mu, diyeceğim" diye konuştu.