FERNANDO SANTOS'A HOŞGELDİN HEDİYESİ
Bir ev düşünün.
Şiddetli bir depreme maruz kalmış ve tüm kolonları kirişleri zarar görmüş.
Her yanından gacırtılar geliyor. Duvarlarda kırılmalar, sıvalarda çatlaklar.
Kapılar, pencereler bile tam oturmuyor.
Kış gelmiş, her yerden rüzgar, kar yağmur içeri giriyor.
Soğuk ev ahalisinin içine işliyor.
Kalorifer zaten yanmıyor.
Derme çatma soba kurmuşsun.
O da, devrilmiş bir de üstüne yangın çıkmış.
Su boruları da patlamış, üst kattan şıp şıp tamlıyor alt kata. Hatta sobanın üzerine.
Nasıl?
Beşiktaş’tan söz ettiğimi anladınız değil mi?
Mahalleden, peş peşe 4 tane usta çağırmışsın. Hiçbiri çare bulamamış hasara.
Birinin aklına “Yaşlı Kurt Santos” gelmiş.
Taa Portekiz’den çağırıyorsun.
Gelmiş, ayağının tozu ile takım çantasını çıkarmış ve “Nereden başlasam” diye düşünmeye koyulmuş.
Sahaya bir bakıyor.
“Envarterdeki” oyuncuların büyük bir kısmı yok. Özellikle de bazıları büyük umutlarla transfer edilen yabancılar.
Kimi sasat, kimi cezalı, kimi Afrika kupasına gitmiş.
Uzun süredir görülmedik bir şekilde, takımın 7-8 oyuncusu yerli gençlerden.
Rize gibi zorlu bir deplasmana çıkmış takım.
Hava koşulları, olabilecek en berbat halde.
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Saha berbatın da üzerinde.
Kale önlerinde bataklık bölgeler oluşmuş.
Top sürmek çok zor.
Ama... O da ne?
Beşiktaş bugün o yerli gençlerle, uzun süredir yapmadığı bir şeyi yapıyor ve “dikine oynuyor”
Evet... Beşiktaş’ı bu sezon sürekli izleyen ve bugün izlememiş olanlar için inanıyır gibi değil.
Dikine futbolu, yan pasla geri pasla vakit geçirmeden, topu eveleyip gevelemeden oynamayı öğrenmiş Beşiktaş.
E tabii, haliyle “daha önceleri neden denemediniz bunu?” dedirtiyorlar insana.
Nazar değmesin.
Nitekim bunun meyvesini daha 5’nci dakikada alıyor Beşiktaş.
Rize defansında herkes “yürüyen Cenk”e ve yeni yıldız golcü adayı Semih Kılıçboy’a odaklanmışken, Kara Kartal’ın Kosovalı’sı Rashica kendi çabasıyla getirip ceza sahası dışından öyle bir çakıyor ki. Kaleciye sadece izlemek kalıyor.
Tabii ki hava koşullarını unutmamak lazım. Kaleci o topu, birkaç metre kalana kadar hiç görmemiş bile olabilir.
Top ağlara giderken, Beşiktaş iyice bir silkinip kendine geliyor.
Rizespor cevap vermek için her yüklendiğinde, Beşiktaş defansının malum “panik halleri” yine kendini gösteriyor.
Ama yine de “hızlı ve dikine” oyunla, iki kez bariz gol şansı yakalıyor Beşiktaş yan ortalardan.
Ama kime geliyor top?
Kim harcıyor o “lokum gibi” topları?
Tahmin edebileceğiniz gibi “harap golcü” Cenk Tosun.
Oralarda sağlam bir santrfor, erkenden maçı koparıp alıp götürürdü bile. Ama olmuyor işte.
Ardından kronometre 28’i gösterdiğinde Rizespor bir gol buluyor. Soldan gelen ortaya yapılan vuruş kaleciden dönüyor. Gaich’in vuruşunda top ağlarla buluşuyor. Ama Gaich “kılbayı” ofsaytta. VAR bunu görüp hakemi çağırıyor ve gol iptal.
Aslında herkes, o pozisyonda akıllı bir tercihle kalenin içinde bekleyen Rizeli oyuncu için mi ofsayt denmiş olabileceğine odaklanıyor. Ama değil. Gol vuruşunu yapan Gaich ofsaytta.
İtirazlar arasında Rizespor’un yardımcı antrenörü Osman Demir’in de kırmızı kart gördüğü bir 5 dakikalık duraklama var bu olaylar sırasında.
Bu olayın ardından, Beşiktaş yine dikine ataklarla yükleniyor.
Bu yüklenişlerden birinde Demir Ege Tıknaz’ın pasıyla ceza sahası sol çaprazda topla buluşan Semih Kılıçsoy, çok sert ve harika vuruyor ve kaleci Gökhan’ın ellerinden seken top yine ağlarla buluşuyor. 2-0
Yine yağmurun ve kaygan zeminle, ıslak topun azizliği.
İkinci yarı başlar başlamaz, Beşiktaş yine hızlı ve dikine atak yapıyor.
Daha 47’nci dakikada yine hızla rakip kale önünde çoğalan Beşiktaş’ta Rashica götürüp sert vuruyor. 3 kişinin birden bloke etmek için çabaladığı ve defanstan dönen topu, yine Semih harika düzeltip sağ taraftan vuruyor. Ve öyle kuvvetli vuruyor ki, ikinci yarıda oyuna giren kaleci Tarık’ın yapabileceği bir şey yok.
Durum 3-0 ...
Hem Semih hem de Beşiktaş için “güneş ufuktan hızla doğuyor” adeta.
Tribünde Fernando Santos, zevkten dört köşe olmalı.
“Bana böyle anlatmamışlardı bu takımı” dediğini duyar gibi oluyorum adeta.
3-0 sonrasında Beşiktaş, kalesinde pozisyonlar görmesine rağmen, topu aldığında hızlı çıkma alışkanlığını sürdürdü. Ağır saha koşullarına rağmen, bugün çok koşan Rashica, Gedson ve tabii ki genç Semih, bu hızlı çıkışlarda hep tehlike yarattılar.
Sonradan giren Ghezzal’ın ve Tayfur’un da katkılarıyla bu süratli oyun Rize”ye epey ter döktürdü.
79’ncu dakikada yine Semih’in tüm engellemelere ve çekmelere rağmen ısrarla ayakta kalarak getirdiği topu kale önüne yuvarlaması, Cenk Tosun’a “al da at bunu abi” ikramıydı.
Cenk’e de çamurun içinde topa dokunmak kaldı.
Durum 4-0 oldu.
Bu son vuruştan sonra Cenk oyundan çıkıyordu.
Cenk’in yerine o pozisyona hep “yedek yürüyen santrfor” diye eleştirdiğimiz Muleka girdi 81’inci dakikada.
Sonuçta, hiç beklemediğimiz bir Beşiktaş takımı, bugün yeni hocaları Fernando Santos’a “güzel bir “hoşgeldin partisi” vermiş oldu.
Formül belliydi. İlk kez sahaya koydular genç Beşiktaşlılar bugün.
Bu Beşiktaş hep böyle oynasın bir de “sıkı forvet” bulsun, en azından bu sezon “korkulandan” bir iki sıra daha yukarıda bitirir ligi.
Zaten başka ne bekliyorsunuz ki?
Haydi hayırlısı...