İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 'futbolda şike’ soruşturmasında kumpas kurdukları gerekçesiyle açılan davada İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 4 Haziran'da verdiği hükmün gerekçesinin yazımını tamamladı.
Aralarında kapatılan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Ahmet Kalender başta olmak üzere 48 sanığa 5 yıl 1 ay ile 1971 yıl arasında değişen hapis cezası, 40 sanıkla ilgili de beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına yönelik hüküm kuran mahkeme, buna ilişkin 2 bin 899 sayfalık gerekçeli karar hazırladı.
Gerekçeli kararda, FETÖ'nün yapısı, hiyerarşisi, futbol camiasına sızma gayeleri, sanıkların yargılama kapsamındaki ifadeleri, müştekilerin beyanları ve kararda verilen hükümlere dair hukuki nedenlere yer verildi.
HİMMET ADI ALTINDA YARDIM
Kararda, artık sadece bir spor dalı olmaktan öte sponsorluklar, yayın gelirleri, reklam ve isim hakları ile birlikte tek başına küresel bir endüstri haline gelen futbolun ekonomik yönden sürekli bir arayış içerisinde olan FETÖ'nün uzun yıllardır üzerinde durduğu ve yapılanma çabasına girdiği bir alan olduğu aktarıldı.
Bu spor dalı içinden 1990'lı yıllardan itibaren eleman ve üye devşirmeye çabalayan FETÖ'nün, ilerleyen dönemlerde devşirdiği sporcular ve spor adamları sayesinde ‘himmet’ adı altında gelir elde etmeye ve finansal açıdan bu alana nüfuz etmeye başladığı vurgulanan kararda, bu endüstri içerisindeki yapıya ait organizasyonlarla gelir kaynağını arttıran örgütün aynı zamanda ülkede milyonların severek takip ettiği sporcu yüzleri ile kendisini sempatik gösterme çabası ile hareket ettiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda, FETÖ'nün futbol yapılanmasına yönelik dosyalarda, sanıkların savunmalarında, dinlenilen tanıkların beyanlarında geçtiği üzere artık sporcu ve teknik adam transferlerine kadar örgütün nüfuz ettiğinin anlaşıldığına vurgu yapılarak, "Spor camiası üzerinde etkinliğini arttıran örgüt, artık finansal ve örgütsel yapılanmasını belli bir seviyeye çıkardıktan sonra artık spor camiasının gündemini ve yaratmak istediği algı operasyonlarını elindeki gazete ve televizyon ile belirlemeye başlamıştır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Sözde ‘hizmet hareketi’ olarak adlandırılan ve devleti ele geçirme planları üzerinde hareket eden örgütün, elindeki medya gücüyle artık kitleleri bir algıya inandırma çabalarının pek çok kumpas yargılamasında olduğu gibi dava dosyasına konu olan şike algısında da açık bir şekilde ortaya koyduğuna işaret edilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:
"Futbol dünyasına yön vermek ve nüfuz ederek yönetmek isteyen örgüt, bu kapsamda elindeki emniyet ve yargı yapılanmasında faal olan örgüt üyeleri ile operasyonel faaliyetlere bu kapsamda hız vermiş bahis ve şike iddiaları üzerinden yapılan bir ihbarı değerlendirmek suretiyle tüm eylemlerini yasal bir görünüme ve temele sahipmiş gibi göstererek adli soruşturmaya başlamış ancak başlanılan soruşturmanın kapsamını genişletmek ve tüm kamuoyunun dikkatini çekmek ve yaratmak istediği algı için söz konusu soruşturmanın yetki ve görev alanlarını ihlal ederek, bilerek ve isteyerek soruşturmanın yönünü federasyon ve özelikle Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çevirmiştir."
‘Örgüt tek bir hamleyle birden fazla çıkar sağlamayı amaç edindi’
Kararda, spor kamuoyunu ve özellikle milyonlarca taraftarı bulunan camiaları karşı karşıya getirmek ve kaos ortamından faydalanmak isteyen örgütün, özellikle emniyet ve yargı içerisindeki elemanları vasıtasıyla harekete geçirdiği kumpas organizasyonu ile tek bir hamle ile birden fazla çıkar sağlamayı amaç edindiği belirtildi.
Gerekçeli kararda, FETÖ'nün her dönemde yaptığı gibi kumpas organizasyonunu emniyet ve yargı ayağındaki elemanları ile legal bir görünüme kavuşturup sahibi olduğu basın yayın organları ile topluma empoze etmeye çalışarak camiaların milyonlarca taraftarını karşı karşıya getirip kaotik bir ortam yaratarak ve taraftarları sokağa dökmeyi amaç edindiği kaydedildi.
Böylelikle toplumsal kutuplaşma ve huzursuzluk ortamı yaratılacak devleti ve hükumeti bu kaotik ortamdan sorumlu göstermeyi amaçlayan örgütün, böylelikle kulübün yönetimini ele geçirmeye çalışarak sahibi olduğu taraftar kitlesinden ve finansal gelirden nemalanmaya çalışmayı hedeflediği anlatıldı.
FETÖ'nün genel hareket tarzının devlet içerisindeki kadrolara sinsice yapılanmasının yanı sıra toplumsal kaostan beslenmesi olduğu ifade dilen kararda, daha önce 17/25 Aralık ve 7 Şubat MİT Kumpası yargılamalarında olduğu gibi kumpas organizasyonlarının ana temasının toplumu, hedefindeki algıya yönelterek kaos çıkarmak ve böylelikle devleti ve hükumeti yıpratmaya ve işlevsiz hale getirmeye çalışmak olduğu aktarıldı.
"Sahibi olduğu televizyon kanalındaki dizide Peygamberimizi kamyon kasasında gösterecek kadar izansız, darbeye direnen halkın üzerine ateş açıp, özel harekat merkezine bomba atacak kadar vicdansız bir örgütün, halkı ve taraftarları sokağa dökerek kaos çıkarmaktan imtina edeceğini düşünmek amiyane tabiriyle saflık olacaktır. Fetullahçı terör örgütü toplumun sinir uçlarına yerleşmiş bir virüs gibi toplumun duyarlılık göstereceği konuları istismar etmeyi bir yöntem olarak kullanan bir örgüttür. Kimi zaman çevreci eylemleri, kimi zaman etnik kimlikleri, kimi zaman kadın cinayetlerini herhangi bir ideoloji kalıbı gözetmeksizin istismar edip provoke eden ve bundan her anlamda devleti ve hükumeti sorumlu tutarak yıpratmaya çalışan, bunu sadece yurt içinde değil yurt dışında da kara propagandasına alet eden bir örgüttür. Maneviyatları modifiye edilmiş, milli duygularından ve benliklerinden arındırılmış mankurt bir hayata adanmış örgüt üyelerinin bu örgüte adanmışlığı ile tıpkı 17/25 Aralık ve 7 Şubat MİT kumpasında olduğu gibi Fenerbahçe Spor Kulübüne ve dolayısıyla Türk futbol camiasına kumpası tamamıyla örgütün çıkar amaç ve hedeflerinin bir ürünüdür. "
15 Temmuz darbe girişimi ile eli kanlı yüzünü açıkça ortaya koyan örgütün kendi ideolojik tabiri ile ‘Altın Nesil’ değil kayıp bir nesil yetiştirdiğine işaret edilen kararda, örgütün, Türk toplumuna maneviyatını istismar etmek ve geleceğini karartmaya çalışmak şeklinde verdiği zararın yanı sıra Türk yargısına da kumpas davaları ve darbeye teşebbüsü suç üstü hali ile yargılama gibi ilkler yaşattığı kaydedildi.
Gerekçeli kararda şu değerlendirmede bulunuldu:
"Milletimizin üstün feraset ve cansiperane cesaretiyle tanklara siper ettiği gövdesi değil, aslında devletine olan bağlılığı ve demokrasiye olan sevdası ile şekillenen karakteridir. Bu örgüt ile mücadele sadece Cumhurbaşkanının şahsı yahut yargı makamları ile yahut mağdur Fenerbahçe Spor Kulübü ve diğer mağdurlarla sınırlı kalmayarak topyekûn verilmesi gereken bir mücadeledir. FETÖ sadece eli kanlı bir silahlı örgüt değil itibar ve maneviyat suikastçısı bir zihniyettir. İş bu yargılamaya konu dosyamızda usulsüz ve sahteciliğe konu edilen eylem ve belgeler ile kurmaya çalıştığı kumpasla sadece Fenerbahçe Spor kulübü ve dosya mağdurlarının değil Türk Futbolunun ve Türk milletinin de itibarına, saygınlığına saldırmış ve derin yaralar açmıştır."