Bu hafta sizi bambaşka bir dünyaya götüreceğim.
Gönül dünyama…
Siyaset yok, ekonomi yok; gam yok, tasa yok; üzüntü yok, stres yok…
Ne dersiniz?
Bu hafta bunların hiçbiri yok, "Her şeye rağmen yaşamak" var.
Biliyorsunuz, 15 Mart''ta iki doğum günü kutladım. Birisi benim doğum günümdü, diğeri ikinci kitabımın…
Dostlarım, okuyucularım öyle yoğun kutladı ki bu özel günümü, tüm dertlerimi unuttum. Sanki kanatlandım, bulutların üstünde uçtum.
Bir başka mutluluğu da 4 Nisan''da CNR Kitap Fuarı''ndaki imza günümde yaşadım. Benim için yoğun ama çok güzel bir gündü. Fuarın sonunda yayıncım: "Tüm hafta boyunca imza günü en yoğun olan yazarlardansın." diye verdi güzel haberi.
Bu güzellikleri yaşatan sizlerle gurur duydum.
Derken güzellikleri pekiştiren bir gelişme daha yaşadım. Günümüz edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden Prof. Dr. Cemal Kurnaz "Her Şeye Rağmen Yaşamak" kitabımı okumuş ve düşüncelerini yazmış.
Ben de dayanamadım, sizlerle paylaşmaya karar verdim:
ÇALIŞKAN HİKÂYECİ
Ercan Çalışkan, Küskün Göl (2021)''ün ardından ikinci hikâye kitabını da yayımladı: Her Şeye Rağmen Yaşamak (Post Yayınları, İstanbul 2022).
Kitabın adı bana Orhan Veli''nin meşhur rubaisini hatırlattı:
Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da,
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta,
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi,
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta.
Anlatacak hikâyesi olanlar anlatmasa olmaz. Ercan, anlatıyor ve zevkle dinletiyor. Öncekiler gibi bunlar da iyi hikâyeler. Daha doğrusu iyilik hikâyeleri. Okuduğumuzda içimizde kalan şey, iyilik duygusu. İyi şeyler söylüyor Çalışkan. İyi insanlardan söz ediyor. Kahramanlarını seviyor, bize de sevdiriyor.
Ben de meşrep olarak böyle hikâyeleri seviyorum. "Bir Avuç Sevinç" adlı şiir kitabımı takdim ettiğimde Tarık Buğra şöyle demişti: "Sanatçının görevi bu olmalı. İnsanlara yaşama sevinci vermeli."
Doğrusu, ilk gençliğimden beri hikâyeci Tarık Buğra''ya hayranım. Onun hikâyeleri hakkında söylediği şu sözleri Ercan Çalışkan için de geçerli diye düşünüyorum:
"Bu kitabı asıl sahiplerine ithaf ediyorum.
Bu kitabı gülümseyişlere ve öfkelere ithaf ediyorum.
Bu kitabı umutlara ve umut kırgınlıklarına, bekleyişlere ve kavuşmalara, bu kitabı ayrılıklara ve özleyişlere ithaf ediyorum.
Bu kitabı tanışmalara ve kırgınlıklara; bu kitabı seslere, bakışlara ithaf ediyor; inanışlara ve vazgeçişlere, yitirip buluşlara, düşüncenin, duygunun hürlüğüne ve yaşamanın ayak bağlarına ithaf ediyorum.
Bu kitabı unuttuklarıma ve beni unutanlara; unutmadıklarıma, unutamayacaklarıma ve beni unutmayanlara, asıl sahiplerine ithaf ediyorum.
Bu kitapta bulamayacağınız, kimsenin bulamayacağı şey kindir, hınçtır, insanı yerme hırsıdır.
Ben de bununla övünüyorum."