BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK’Ü ÖZLEM MİNNET VE SAYGIYLA ANIYORUZ
Askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve dünya tarihine adını altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85’inci yıl dönümünde bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyoruz 57 yıllık yaşamında, yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yöneten bir komutanı olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçti.
T ÜRKİYE Cumhuriyeti’nin kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıllık yaşamında milletinin ve vatanının bağımsızlığı için girdiği her mücadeleyi askeri ve siyasi dehasıyla zaferle taçlandırarak, adını Türk ve dünya tarihine altın harflerle yazdırdı. Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85’inci yıl dönümünde bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyoruz. Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi’nden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de alan Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik’te Fransızca dersleri gördü. Daha sonra İstanbul’a gelerek 1899’da girdiği Harp Okulu’nu 1902’de teğmen rütbesiyle bitiren Atatürk, Harp Akademisi’nden de 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Atatürk, kurmaylık stajı için 1905’te Şam’da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri nedeniyle Beşinci Rüt[1]be’den Mecidi Nişanı verilen Atatürk, 1907’de merkezi Makedonya’nın Manastır şehrinde bulunan 3. Ordu Karargahı’na atandı. Atatürk, 3. Ordu Karargahı’nın Selanik’teki kurmay şubesinde görevlendirildi. Mustafa Kemal Atatürk, Manastır ve Selanik’te görevliyken 1909’da İstanbul’daki 31 Mart Vakası’nı bastıran Hareket Ordusu’nda görev yaptı. 1910’da Arnavutluk’taki isyanı bastırmak için düzenlenen harekatta da görevlendirilen Atatürk, İtalya’nın 1911’de Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi.
ÇANAKKALE’DE ÜSTÜN BAŞARI
Atatürk, 1913’te Sofya’da ataşeliğe atandı. Ataşe olarak görev yaptığı sırada, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Atatürk, Başkomutanlık Vekaletine müracaat ederek cephede görev almak istedi. Kendisine “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz” cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya şu mektubu yazdı: “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz.” Bunun üzerine Atatürk, 1915’te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı Tekirdağ’da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığı’na atandı. Gelibolu Yarımadası’na asker çıkaran ve Conkbayırı’na ilerleyen düşman birlikleri Atatürk’ün komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Atatürk, “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı. Doğu Cephesi’nde 16. Kolordu Komutanlığı’na atanan Atatürk, 1916’da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş’u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti. 1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7’nci Ordu Komutanlığı’na atanan Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu. 1918’de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7’nci Ordu Komutanıyken, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği gör[1]eviyle İstanbul’dan ayrıldı.
BAĞIMSIZLIK ADIMI
Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu[1]nu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi. Osmanlı Hükümeti’nin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı ve açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), onun çabalarıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihi görevi[1]ne başladı. Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı. Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabiri[1]ne yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını vurgulayarak, “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.” ifadelerini kullandı. İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, “Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi. Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer nedeniyle Atatürk’e, TBMM tarafından “Mareşal” rütbesi ve “Gazi” ünvanı verildi.
BÜYÜK TAARRUZ BAŞLADI
Sakarya Zaferi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı. Atatürk’ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz’u başlattı. Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Anadolu’yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
LOZAN ANTLAŞMASI
İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Büyük Önder, Lozan Antlaşması’na ilişkin, “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.” değerlendirmesinde bulundu. Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de cumhurbaşkanı seçildi.
Gazetemizin birinci sayfasını okumak için tıklayınız...