İnsanlık tarihini en çok etkileyen sahte mesihlerden biri: Sabetay Sevi'nin hikayesi

İnsanlık tarihinde zaman zaman ortaya çıkan sahte mesihler pek çok kişiyi etkisi altına almaya çalışmıştır. En çok bilinen isimlerden biri olan Yahudi tarikat lideri Sabetay Sevi, Osmanlı tarihinin önemli simalarından biri olarak tarif edilmektedir. İşte Sabetay Sevi'nin hikayesi...

İnsanlık tarihi boyunca pek çok sahte mesih olayı yaşanmış ve zaman zaman pek çok kişi ortaya çıkarak "Mesih" olduğunu iddia etmiştir. Mayıs 1665 tarihinde Gazze'de "tanrının elçisi" olduğunu ilan eden Sabetay Sevi, yahudi cemaatinde infial yaratmaktan ziyade şaşkınlık ile karışık bir ilginin oluşmasına sebebiyet vermiştir.

GÜNÜMÜZDE YAŞASAYDI BİPOLAR BOZUKLUK TEŞHİSİ KONABİLİRDİ

Eğer günümüzde yaşasaydı kendisine psikiyatrlar tarafından muhtemelen bipolar bozukluk teşhisinin konulacağı Sabetay Sevi; coşkunluk dönemleri umutsuzlukla geçen, aşırı derecede heyecanlı olduğu dönemlerde ise Yahudi Yasası'nı reddetme eğilimi gösteren ve geleneklere tamamen karşı çıkan, ayrıca İspanyol kökenli olan ve 1492 sürgünü sonrası belirli bir zaman zarfının akabinde İzmir'e yerleşen, geçimini ise ticaret ile sağlayan Yahudi bir ailenin 3 çocuğundan biridir.

Pek çok akıl hastası gibi Sabetay da kendi içinde bulunduğu durumu çok iyi kavrayabildiği süreçler geçirmiştir. Bipolar depresyonda, mani veya bir diğer tabir ile depresyondan arınmış bir orta evre bulunmaktadır. Bu evrede hasta, daha dingin ve dengeli yaşamaktadır. Sabetay Sevi de söz konusu dönemi deneyimlerken daha önce sergilediği davranışlar hakkında üzüntü duyduğunu ifade etmektedir. Ayrıca "iyi huylu" birine dönüşmektedir.

ENTELEKTÜEL BİRİKİMİNİN YÜKSEK OLMASI SEBEBİYLE "DİN ADAMI" SEÇİLDİ

Üstelik entelektüel bilgi birikiminin çokça yüksek olması sebebiyle ailesi tarafından "din adamı" olmak üzere seçilmiş ve bu yönde bir eğitim almıştır. Bu tarz taşkınlıklarını sergilemediği zamanlarda lafı sözü dinlenen bir kimse olarak bilinmektedir.

Sevi, Mesih olduğuna dair ilk iddiasını ise 1648 yılında ortaya atmıştır. 15 yaşına kadar tevrat, hadis, fıkıh gibi konuları çalışan Sevi, sonrası kabala eğitimine başlamış, gösterdiği başarı nedeniyle genç yaşında haham unvanı almaya hak kazanmıştır. Ayrıca 18 yaşına geldiğinde kendi yorumlarını başkalarına da okuyup öğreten biri haline gelen Sabetay, Yahudi inancına göre 1666 yılında "kıyametin kopacağını" ve bundan hemen önce kurtarıcı Mesih'in 1648 senesinde geleceğini de bilmektedir.

Yine aynı sene Ukrayna'da Yahudilere karşı uygulanan zulüm sonrası mensubu olduğu cemaatte infial meydana gelir ve Sevi bunun kendisi için bir işaret olduğuna kanaat getirir.

Zaman kaybetmeden İzmir'de Yahudilerin kutsal addettiği üç bayramının (hamursuz, çadır ve haftalar) tek bir haftada kutlanması gerektiğini ve on emir'in an itibariyle geçersiz olduğunu yüksek sesle dile getirmeye başlayarak mesihliğini ilan eder.

Fakat Sabetay'ın bu çıkışı cemaati tarafından hoş karşılanmaz ve uzun istişareler sonrası aforozdan kurtulsa da sürgün cezası alır. Bu noktadan sonra ise hayatında önemli bir dönüm noktası olacaktır. 17 yıl boyunca selanik, kahire, rodos, istanbul gibi pek çok şehir ve ülke dolaşan sevi'nin kulağına, 40 yaşından gün almaya başladığında Gazze'de sıra dışı dini bir önderin yaşadığına dair bir haber gelir. Bu kişi Sevi'nin yaratmak istediği persona'yı tamamlayacak son parça olan Gazzeli Natan'dan başkası değildir.

Kudüs'te doğan Natan, zengin bir tüccarın damadı olarak vaktini keyif alabileceği entelektüel meraklarına vakfedebilme olanağına sahip varlıklı bir zattır. Natan, deneyimleri ve çalışmaları sonucunda yakın zamanda Mesih'in yeryüzüne ineceğine ikna olmuş durumdadır. Sabetay'ın 31 mayıs'ta 1665'te kendisini "tekrar" Mesih ilan etmesinin akabinde onu bir atın üzerine bindirerek Gazze'de dolaştırır. bununla da yetinmeyen 20 yaşındaki gazzeli genç adam, tüm israil kabilelerine elçiler göndererek Mesih'in zamanının geldiğini haber verir.

İLK TEPKİLER OLDUKÇA KARIŞIKTI

İlk tepkiler oldukça karışıktır. Mesih'in alameti farikası olan herhangi bir "mucize" sergilemediği için gelişmelere kuşkuyla yaklaşılır ancak Sabetay'a karşı resmi bir kınama yayınlamazlar.

Sahte Mesih Sevi, yolu üzerindeki kent ve kasabalardan geçerken yaptığı propagandanın da etkisiyle büyük bir histeri dalgası yaratır. Domuz eti yiyen, tanrının yasak isimlerini bağıra çağıra söyleyen Sevi'nin peşine takılan insan kalabalığı artmaktadır. Ayrıca onu protesto etmeye kalkan din adamlarının evleri ise fanatik yandaşları tarafından yakılıp yıkılır.

Sevi taraftarlığı, artık batıya da sirayet etmiş durumdadır. Avrupa Yahudileri bir tür kefaret ödemeye başlarlar.

Gelişmeler sonrası Natan da yanında olmadığı için iyice kontrolden çıkmış durumda olan sevi, 18 haziran 1666'da kurtuluş günü'nün yaşanacağını ve Türk sultanının tahtından olacağını ilan ederek kader ipliğini moiralar'a bırakmadan kesmiş olur.

ZİNCİRE VURULARAK TUTUKLANIR

1666 yılının Haziran ayının başlarında İstanbul’a hareket etmek üzere İzmir'den yola çıkan Sabetay'ın binmiş olduğu gemi, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın talimatıyla Çanakkale Boğazı'nda durdurulur. Sonrasında sevi, zincire vurularak tutuklanır.

Divan Reisi Merzifonlu'nun "Karıştırmadığın halt kalmadı. Uyandırmadık fitne bırakmadın Sabetay efendi. Haydi bakalım şimdi göster mucizeni!" demesiyle Sevi afallar ve o an ne yapacağını şaşırır.

HER ŞEYİ İNKAR ETMEYE BAŞLAR

Hayatizade efendi, ona gerçekleştirmesi gereken mucize için yapması gerekenleri aktarır. Buna göre Sevi soyunacak ve vücuduna en maharetli okçular nişan alacaktır. Eğer attıkları oklar vücuduna işlemezse o zaman Osmanlı padişahı da onun mesih olduğunu resmi olarak tasdik edecektir. Çünkü Yahudiler'e göre mesihe kılıç, ok, tüfek, kurşun işlememektedir. Korkuya kapılan sevi, yalvar yakar her şeyi inkar etmeye başlar.

İSLAM YOLUNU SEÇTİ

Sonrasında Sabetay'a iki seçenek sunulur: Ya müslüman olacaktır ya da ölecektir. Korkuya kapılan Sevi, manipüleye açık olan mizacının da etkisiyle Hayatizade'nin akıllıca telkinlerine kulak verir ve Aziz Mehmet Efendi ismini alarak islam yolunu tercih eder. Zaman içerisinde eski davranışlarına meylettiği gözlenen Sabetay bu defa da Arnavutluk'a sürgüne gönderilir.

ZAMAN ZAMAN KENDİNİ MESİH İLAN ETMEYE DEVAM ETTİ

Tahmin edebileceği üzere Sevi, sürgünde de günlerini İslam ile haşır neşir olarak ve kuran okuyarak geçirmez. Yine manik evrelerinde kendini Mesih ilan etmeye devam eder.

1675 ve 1676 yıllarında Arnavutluk'taki sürgününde yaşama gözlerini kapatır. Sevi'nin ölümünün ardından Pavlus Natan onun kendilerine ihanet etmediğini, tersine onlar için kendisini "kurban ettiğini" ve "cennete alındığını" söyler.

İlgili Haberler

Kadıköy’de kadın yolcuyu istediği adrese götürmeyen taksicinin bahanesi yok artık dedirtti!

Kültür Sanat Haberleri