İyi saatte olsunlar kime gelir?

İyi saatte olsunlar kime gelir?

Hayli zaman oldu. Pandemiden de önceydi.. Müge Anlı'da hurafe ve mitlerle cahil ya da zayıf insanları korkutarak istismar etmenin en onursuz sonucunu gördük. Bu demek oluyor ki bu tür mitik söylencelerin ürünü olan “çarpma”/”musallat” hadiseleri, Kur'an’ın pek çok yerinde vurgu yaptığı, sorgulayan, düşünen, bilimle uğraşan, modern, çalışan, hakka ve liyakate ehemmiyet veren “akıl sahipleri” ve “aklı” değil de irade ve iz'an yoksunlarını çarpıyor ya da en azından öyle olması gerekiyor. Oysa bu tarz filmlerde ve söylencelerde durumun tersini görüyoruz: Nasıl mı?

İlk filmden itibaren bu türün kaynakçası “folklor”dur. Burada önemli olan folklorun nasıl kullanıldığıdır. Yani yazımızın amacını teşkil eden malzemenin hangi kaygıyla ya da endişe ile ele alındığıdır. Her edebi tür gibi “korku” da estetik kaygı ya da heyecana dayalı olmaktan beri gayelere de hizmet edebilir. Türkiye'de “Cin” konulu filmlerin bir kısmının verdiği sosyal mesaja geçmeden önce meselenin Faustyen tarafına değinmek gerekli. Zira değineceğimiz bu mesele bazı “cin filimleri”nin Türkiye'deki maksadını açıklamak için faydalı olacaktır. Buradan da yazının hatimesi hükmünde olan kendi iletimize geçeceğiz.

Faust, Ian Watt'a göre “modern mit”lerden biridir. Başlangıçta akla ters hurafelerle türlü şarlatanlığa imza atan Faust önceleri halk anlatılarının önemli bir figürü iken Watt'a göre “modern bireycilik”in miti haline gelir. Bu yönüyle Faust akla doğru yol alan her düşüncenin karşısında karşı devrimin flaması haline gelir. Halk arasındaki hurafeleri yeri geldiğinde kendi menfaati doğrultusunda bir korku öğesi olarak kullanan “karşı devrim” figürümüzün bizdeki işlevsel karşılığı bazı “cin” filmleridir. Başlangıçta şunu belirtmekte fayda var, bu tür filmlerdeki konu seçimi başlangıçta filmlere çıkış noktaları itibariyle iyi bir puan vermenin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ancak kimi filmler “malzemeyi” ideolojik ve hatta “karşı devrim”ci bir maksatla değerlendirmektedir.

Bu tarz filmlere bakıldığında düşünce üçayak üzerinden verilmektedir. Birincisi meseleyi cahilce ele alan ve bu varlıklardan kötü amaçla faydalanan saf çıkarcı şarlatan tip, ikincisi kendi içinde metafizik ve fizik kaygıyı mezcetmiş başkarakter bir de meselelere bilimsel ve sorgulayıcı yaklaşan aydın bir tip. Bu tarz filmlerde son tipleme katı maddeci, bildiğinden şaşmaz, duygusuz bir insan olarak temsil edilir. Filmin sonunda bu kişi ya ölür, ya hidayete erer. Her iki durumda da “rasyonalist” figür bir şekilde sorgulamalarının bedelini pasifize edilerek cezalandırılırken birinci tip karakter artık fizik ve ötesinin tek karakteridir. Meseleyi bir film üzerinden somutlaştıralım.

Yazarlar Haberleri