Kanser, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kalp hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olarak yerini korumaya devam ediyor. Tüm dünyada kanser verilerini toplayan Globocan (Global Cancer Observatory) istatistiklerine göre; 2020 yılında 19.3 milyon kişiye yeni kanser tanısı kondu; 10 milyon hasta da kanser nedeniyle hayatını kaybetti. 2040’ta bu sayıların yüzde 50 oranında artacağı öngörülüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre de; ülkelerin yüzde 40’ında, Covid-19 pandemisi sırasında sağlık ünitelerine geç başvuru nedeniyle kanser tanısı daha geç evrelerde konabildi. Bunun nedenleri ise hastaların ya tedaviye ulaşmakta güçlük çekmeleri ya da enfeksiyonun bulaşma kaygısı nedeniyle tetkiklerini aksatmaları veya tedavilerini erken kesmeleri. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp, ayrıca tedavideki gelişmeler için çok önemli kaynak olan kanser araştırmalarında da pandemi sırasında ciddi yavaşlamalar olduğunu belirterek, “Önümüzdeki yıllarda bu aksamalara bağlı olarak kanser yükünde ciddi artışla karşılaşmayı bekliyoruz” dedi.
Eralp, dünyada kanserin görülme sıklığının artmasında hatalı alışkanlıklarımızın da önemli rol oynadığına dikkat çekerek, “Pandemi sürecinde kanseri tetikleyen en önemli unsurlar ise hareketsiz yaşam, tütün ve alkol kullanımı ile hatalı beslenme alışkanlığı oldu. Tütün kullanımı akciğer kanserlerinin yüzde 85’inden sorumlu olmasının yanı sıra baş ile boyun, pankreas ve mesane kanseri gibi ölümcül birçok kansere neden oluyor. Hatalı beslenme, yoğun alkol tüketimi ve egzersiz eksikliğinin de kanser riskini yüzde 30-50 oranında arttırdığı düşünülüyor” diye konuştu. Peki hangi alışkanlıklarımız kansere adeta davetiye çıkarıyor?
TÜTÜN ÜRÜNLERİ KULLANMAK
Tütün, içinde yer alan nikotin dışında, sigara dumanı içeriğinde bulunan yüzlerce zararlı madde nedeniyle geçtiği yerler boyunca ve tüm vücutta hücre yapıları ile koruyucu bağışıklık kalkanının bozulmasına neden olarak kanser oluşumunu tetikliyor. Baş-boyun, akciğer, mesane ve pankreas gibi ölümcül kanser türleriyle birlikte toplamda 14 kanser türünün gelişiminde rol oynayan tütün ile tütün ürünleri; kanserlere bağlı ölümlerin yüzde 25-30’undan, akciğer kanserine bağlı ölümlerin de 87’sinden sorumlu oluyor. Sigara içmeyenlere göre sigara içen erkekler 23 kat, kadınlar da 17 kat kadar daha fazla akciğer kanseri riski taşıyor.
HAREKETSİZ BİR YAŞAM TARZI
Hareketsiz yaşamla birlikte ‘Batı tarzı beslenme’ olarak nitelendirilen doymuş yağ asidi ve kırmızı etin yoğun tüketilmesiyle kolon kanseri riski yüzde 45 oranında artıyor. Bu tür beslenme ve yaşam tarzının getirdiği obezite nedeniyle de rahim, meme, pankreas ile mide kanserlerinin oluşma riski de yüzde 30 yükseliyor.
FAZLA ALKOL TÜKETİMİ
Ciddi alkol tüketimi; aralarında yemek borusu, meme ve karaciğer kanseri gibi çeşitli kanser türlerinin gelişiminde önemli rol oynuyor. Örneğin yapılan çalışmalarda; günde 14 gram (360 ml bira, 150 ml şarap, 45 ml viski, rakı vb) ve üzerinde alkol tüketimi ile meme kanseri riskinin yüzde 23, kolon kanserinin yüzde 17, yemek borusu kanserinin de yüzde 220 oranında arttığı gösterildi.
SIK SIK MANGALDA PİŞİRİLMİŞ ET VE SEBZE TÜKETMEK
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp, karbonlaşmış besin maddelerinin vücuda zararlı olan pirolizat ve çeşitli amino asitleri içerdiklerini belirterek, “Bu bileşikler özellikle mide ve bağırsak sistemi kanserleri için riski arttırıyorlar” diyor.
UZUN SÜRE KORUNMASIZ GÜNEŞLENMEK
Uzun süre korunmasız güneşlenme; güneşin zararlı ultraviyole ışınları nedeniyle cildin alt katmanlarında (dermis) bulunan hücrelerin DNA yapılarının kırılarak kontrolsüz bölünmelerine, koruyucu bağışıklığın baskılanmasına ve bu yolla melanom ile diğer cilt kanserlerine zemin hazırlıyor. Öyle ki 25 yaşından önce 6 kez veya daha fazla ciddi güneş yanığıyla karşılaşmak melanom riskini 2.7 kat, diğer cilt kanserlerini de 1.7-2 kat arttırıyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp, solaryum cihazlarıyla bronzlaşmanın ise cilt kanseri riskini 6 kat kadar yükseltebildiği uyarısında bulunarak, şöyle devam ediyor: “Kanser gelişimini önlemek için solaryumdan uzak durmak, güneşin zararlı ışınlarının yoğun olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında dışarı çıkmamak, güneş maruziyeti bulunan zamanlarda SPF 30 ve üzeri koruyucu kullanmak gerekiyor.”
PAKETLENMİŞ VE KORUYUCU İÇEREN İŞLENMİŞ GIDA ÜRÜNLERİ
“Bozulmamaları için nitrit ve nitrat eklenen konserve gıdalar ile azo tipi boya içeren gıda ürünleri direkt karsinojendir.” uyarısında bulunan Prof. Dr. Yeşim Eralp, kanser riskini artıran diğer ürünleri şöyle sıralıyor: “Ayrıca bisfenol içeren plastik kaplı ürünler, bu maddenin besine geçmesi yoluyla meme ve prostat kanserlerine zemin hazırlıyorlar. Satüre yağ asidi, rafine şeker ile un içeren ürünlerin tüketimi de oksidayon ve enflamasyonu tetikleyerek kansere yol açıyor. Çok şekerli tatlılar da insülin hormonunun aşırı salgısı yoluyla hücre bölünme ve büyüme yollarını uyararak kanseri tetikleyebiliyor.”
TATLANDIRICI İÇEREN İÇECEKLER
Yapılan çalışmalarda; tatlandırıcı içeren içeceklerin çok miktarda tüketilmesi; fazla miktarda aspartam alınması yoluyla bazı hematolojik kanserlerle ilişkilendiriliyor.
STRESİ YÖNETEMEMEK
“Yapılan çalışmalarda aşırı stresin tek başına kanseri tetiklediği gösterilmemiştir. Ancak, bununla birlikte gelebilecek aşırı tütün ve alkol tüketimi gibi kötü alışkanlıkların kanserle direkt ilişkisi ortaya konmuştur” bilgisini veren Prof. Dr. Eralp, “Stresten uzak durmak için iyi uyumak, mümkün olduğu kadar hareketli olmak, haftanın üç günü düzenli egzersiz için zaman ayırmak çok önemli” diyor.
GECELERİ UYKUSUZ GEÇİRMEK
Televizyon açık iken uyumak ve geç saatlere kadar uykusuz kalmak gibi uyku düzeni ile kalitesini olumsuz etkileyen hatalı alışkanlıklarımız da kanser riskini artırıyor. Melatonin; uyku döngüsü ve ‘sirkadiyen ritim’ olarak nitelendirilen vücudun biyolojik saatini düzenlemekle görevli bir hormon. Uykuyla ilgili hatalı alışkanlıklarımız nedeniyle, beynin orta bölgesinde yer alan küçük bir organ olan epifiz, melatonin hormonunun salgısını bozarak kanser oluşumunu tetikliyor.
BAŞUCUNDA CEP TELEFONUYLA UYUMAK
Cep telefonları ve mikrodalga fırınlar gibi elektromanyetik radyasyon kaynağı cihazların kanser ilişkisi uzun süredir toplum çapında korku yaratan bir konu olarak tartışılıyor. Geçmişte yapılan hayvan deneylerinde, bu tür non-ionize ışımaların ‘myelom’ denen bir hematolojik kansere veya yumuşak doku tümörlerine yol açabileceği yönündeki veri, bu konuyu gündeme getirdi. Radyofrekans radyasyonunun, yakında bulunduğu dokuda şeker metabolizmasını hızlandırarak veya damarlarda genişleme ve ısı değişimi yoluyla kanseri tetikleyebileceği öne sürüldü. Prof. Dr. Eralp, ancak epidemiyolojik çalışmalarda bunların toplum bazında kanserle doğrudan ilişkisinin kanıtlanamadığını belirterek, “Yine de telefon başucumuzda uyumamak ve konuşurken kulaklık kullanmak yoluyla cihazla uzun süreli yakın temastan kaçınmak, olası bir kanserden korunmak için öneriliyor” diyor.