CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin öncelikle ellerini kollarını bağlayıp belediyeleri iş yapamaz duruma getirmek istediğini, ikinci olarak yargıyı kullanarak belediyelere kumpas kurulduğunu söyledi.
Habertürk Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir'e konuşan Kılıçdaroğlu, "İstanbul'daki rantı bitince İzmir'in sahillerine göz diktiler. Oradaki rantı kullanmak istiyorlar" dedi. CHP grup toplantısının ardından Kemal Kılıçdaroğlu ile makamında bir süre görüşme fırsatı buldum.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından başlıklar şu şekilde:
Ülkenin yönetilememesi ve ülkenin savrulması toplumun değişik kesimlerinde tepkilere neden oluyor. Hak arayan, adalet arayan kesimler seslerini duyurmak istiyorlar. 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler bunun tipik örneğidir. Bunlar, AK Parti genel merkezinin önünde eylem yapabilecek bir noktaya gelmişlerse, bunun sorumlusu hükümettir. Bunun sorumlusu şehit yakınları ve gaziler değil. Eğer bir ülkede avukatlar haklarını yürüyüş yaparak arıyorlarsa ki bu anayasal bir haktır; onları bu noktaya getiren siyasi iklime bakmak lazım. Bu iklimi yaratan kimdir? Bu iklimi yaratan iktidarın ta kendisidir. Anayasal hüküm var; bunlar kamu tüzel kişiliği. Kamu tüzel kişiliği bölünmez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de bir tüzel kişiliği vardır. Merkez Bankası örneğini verdim; bir tane merkez bankası olur, iki tane olmaz. Yani bir ilde, 3 tane baro olmaz; bir tane baro olur. Bir ilde bir tane vali, bir tane defterdar olur. Bir ilde bir tane nüfus memuru olur; beş tane nüfus memuru yapamazsınız. Bu çerçevede bakmak lazım
Bütün bunlara baktığınız zaman, Saray ülkeyi yönetemiyor; acze düşmüş durumda. Toplumun her kesiminden gelen taleplerini karşılayamaz durumda. Hem içeride, hem dışarıda çok sıkışmış durumda. Dolayısıyla baskılayarak bunların seslerini bir anlamda keserek farklı bir ortam, durağan bir ortam yaratmak istiyor ama o, mümkün değil.
"HÜKÜMET CHP'Lİ BELEDİYELERİ İKİ AÇIDAN SIKIŞTIRIYOR"
Tunç Bey'e yönelik bir linç kampanyası yürütüyorlar. Orada TURSAB yetkilileri ile bir araya gelmişler. İzmir'de turizmi nasıl canlandırırız; şehre daha fazla turist nasıl gelebilir diye. O çerçevede bir İzmir markası yaratmak istiyorlar.
Hükümet iki açıdan sıkıştırıyor. Gerçekten belediye başkanlarının elini kolunu bağlamak istiyor ama belediye başkanlarımız bunu kavgasız dövüşsüz aşıyorlar. İkincisi ise savcılar aracılığıyla belediye başkanlarının üzerine gitmeye çalışıyorlar; baskı kuruyorlar. Yargıyı maşa olarak kullanarak CHP'li belediyeler üzerinde baskı kurmak istiyorlar. Mesela Yalova Belediye başkanımız. İhbarı yapan kendisi, kendisinden önce başlayan uygulama. Kendisinin de o işin içinde olduğuna dair hiçbir delil yok ama sırf Sarayın talebi doğrultusunda bir numaralı sanık olarak ağır cezaya verildi. Hiçbir delil yok ortada. Niçin bir numaralı sanık gösterildi? İdare mahkemesini kazanmasın diye... Açtığı davayı göreve iade davasını, mecburen ağır cezadaki davanın sonuçlanmasını bekleyecek. Böylece uzun yıllar ya da uzun süre belediye başkanlığı yapamayacak. Böylece belediye başkanlarımıza bir kumpas kuruyorlar. Yargı aracılığıyla kuruyorlar bu kumpası. Biz bunun da farkındayız.
"İZMİR'İN SAHİLLERİNE GÖZ DİKTİLER"
Özellikle rantın büyük olduğu İzmir'de belediye başkanlarımıza kumpas kurma girişimlerinin de olduğunu biliyoruz. Bunun dışında kumpas kurulduğunu da biliyoruz. Özellikle İstanbul'da rantı tümüyle tüketen rantiye sınıfı; İzmir'e, İzmir'in sahillerine göz dikmiş durumda. Oradaki rantı kullanmak istiyor. Belediyeler de buna izin vermeyince hükümet aracılığıyla belediyelere yargı üzerinden baskı kurulmak isteniyor.