Salkım, ramazan ayında ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu’nun ”Çalgılar, enstrüman çeşitlerinin çoğalması kıyamet alametidir” şeklindeki ifadesini eleştirmiş ve “İlahi okumak da bir müziktir, müzik türüdür. O da mı günah o zaman? Yani onda da sesinizle çıkartıyorsunuz” demişti.
İşte Dilipak'ın "Kıyamet alametleri" başlıklı yazısından ilgili kısım şöyle:
"Yeşim Salkım bu konuda konuştu diye, sanki tek suçlu ve bu işin sorumlusu bu kişiymiş gibi bu işin faturasını ona kesmeye gerek yok. Bizim içimizde de, hem de başörtülü, hem de sakallı, tuzu kuru bir sürü insan var. Az zamanda büyük işler başardık. Son “on yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan”! Onları siyaset, sermaye media piyasasında görebilirsiniz. Dün lüks jipiyle bugün kripto parası ile. Bunlar bizim çocuklar. Artık İlahiyatçıları da var, İmam Hatiplileri de. Onun için Yeşim Salkım üzerinden değil, kendi üzerimizden de bu işin bir muhasebesini yapmamız gerek.
Savunan neyi, niçin savunduğunu, karşı çıkanın neye niçin karşı çıktığını bilmediği, ölenin niçin öldüğü, öldürenin niçin öldürüldüğünü bilmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu büyük bir kıyamet alametidir. CoVID’de, CoVID vesilesi ile “Prof.” unvanlı birilerinin topluma dayattığı, insanların üzerine hüküm koyup, onları terbiye etmeye çalıştıkları, “ıslah edici rolü” üstlenen “bozguncular”ın köşe başlarını tuttuğu bugünlerde yaşadıklarımız da kıyamet alameti aslında. Ve Yeşim Salkım’ın bu fevri beyanı da bir “kıyamet alameti” olarak not edilebilir.
Müzikten ibaret değil bu iş, “Cemaatini kaybetmiş büyük camiler” de kıyamet alameti. Akaid’siz, ibadetsiz, şekilden ibaret seremoni, ritüel ve ikonalara indirgenmiş bir “Müslümanlık” da kıyamet alametidir. Tabii dini, ekonomik, sosyal, siyasal hayattan tecrid edip, BİREYSEL planda vicdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedilmiş bir dini hayat da kıyamet alametidir."