Habertürk yazarı ve ekonomist Serdar Turgut, ekonomide yaşanan krizi gölgede bırakmak için getirilen önemli bir soruyu masaya yatırdı. Bir önceki köşe yazısında krizin varlığını kabul etmekle birlikte, benzer soruların kendisinin de kafasını karıştırdığını söyleyen Turgut, bugün kaleme aldığı yazısında ise ''Kriz varsa neden sokaklar cıvıl cıvıl?'' sorusuna yanıt verdi.
Ekonomist Serdar Turgut''un konuya ilişkin yazısı şöyle:
''Ekonomik kriz ve sokaklar'' başlıklı son yazımda ekonomide büyük ve derin bir kriz olduğunu bilmek ve kabul etmekle birlikte sokaktaki gözlemlerimde bunu nedense göremediğimi anlatmıştım. Bu gözlemim ekonomide kriz olduğu düşüncemi değiştirmemekle birlikte bu görünümün de açıklanmaya ihtiyacı olduğunu söylemiştim.
''''İLHAN KESİCİ''Yİ ARADIM''''
Belki de sokakların dinamizmi ile derin ekonomik kriz söylemi arasındaki çelişkiyi açıklamak için ekonomi dalının bilinen, klasik teorileri ve varsayımları ile çalışmak yetmiyor olabilir. Belki de bu açıklamayı doğru yapabilmek için Davranışsal İktisat'' (Behavioral Economics) dalının kavramlarıyla çalışmak da gerekli olabilir.
Klasik iktisat bilgisi ile donanımlı bir kişiden anlamak için yardım almalıyım diye bilgisine, birimine her zaman güvendiğim CHP Milletvekili İlhan Kesici’yi aradım ve onunla konu hakkında uzun konuştuk.
Sonunda bana yazan değerli okurlardan aldığım bilgiler üstüne bir de İlhan Kesici’nin değerli yorumlarını alınca sanırım ben meseleyi sonunda bilimsel tutarlılık açısından çözdüm. Ancak şunu söylemem lazım; biraz sonra ortaya koyacağım yaklaşım tamamen beni sorumluluğumdur. Bilgisinden yararlanmış olduğum sayın İlhan Kesicinin bu yaklaşımda kesinlikle bir sorumluluğu tabii ki yoktur. Yani diyeceklerimde eğer bir yanlış olacaksa onların nedeni tamamen benden kaynaklanıyor.
''''EVET, KRİZE RAĞMEN SOKAKLAR CANLI ÇÜNKÜ...''''
İlk yazımda 2001 krizinde sokağın görüntüsünü tamamen farklı olduğunu ve ''Öteki Türkiye'' kavramıyla geleceğinin işaretini çok önceden vermiş olduğum o krizin sokakları neredeyse boşaltmış olduğunu söylemiştim.
Şimdiki krizde ise sokakların görüntüsü böyle değil çünkü iki kriz yapısal olarak birbirinden çok farklı.
2001 krizi kurlarla, bankalarla ilgili bir ikizdi. Bir gecede derin kriz yüzde 100''lük devalüasyonla vurmuştu. Krizin asıl vurduğu kesim bilgili birikimli eğitimli insanlardı. Tam bir beyaz yakalı kriziydi o.
Şimdiki kriz ise çok daha derin yapısal bir kriz. Bugüne kadar neredeyse 2001 krizinin üç misli devalüasyon olmasına rağmen bu zaman içine yayıldığından etkisi aniden vurmuyor insanları. Bu krizin ağır enflasyon ile vurduğu kesim ağırlıklı olarak orta ve alt sınıflar daha çok. İşsizlikle birlikte ağır enflasyon orta sınıfın orta ve üst kısımlarının bir bölümünü aşağıya çekti. Onlar şu anda orta sınıf olmaktan çıkıp alt sınıf olmamak için mücadele ediyorlar. Alt sınıfların durumu ise perişan onlar nerdeyse sistemin dışına bile çıkmaya başladılar.
Bu 2001 krizinin tersine yapısal bir kriz olduğundan toplumdaki sınıfsal eşitsizlikler daha da arttı. Bir grup insan hızla yoksullaşırken toplumun yüzde 10’u diyebileceğimiz bir bölümü zenginleşti. Bazı analistler bu zenginleşen bölümün yüzde 20 olduğunu söyleseler de biz daha emin bilimsel bölgede kalmak için bu oranın yüzde 10 olduğunu söyleyelim. Yani bugün Türkiye’de yaklaşık 8.5 milyon daha rahat para harcayabilen insan olduğu söylenebilir.
Bu yüzde 10 oranından gidersek İstanbul''da ise bu tür insan sayısı 1.5 milyon kadar. Ülke genelinde kafe ve restoranların kapasitesinin taş çatlasa 150 bin kişilik olduğunu düşünürsek 1.5 milyon paralı insanın bulunduğu İstanbul’da dolaştığımız her restoran ve kafeyi dolu görebilmemiz bu nedenle doğal ve bu da büyük bir kriz olduğu gerçeğini de yalanlamıyor. Yani kriz nedeniyle alt gelir grupları tamamen sistem dışı kalacak kadar fakir hale gelirken bizler gibi orta sınıftan insanlar da alt gelir sınıfına düşmemek için mücadele ederken toplumun sadece yüzde 10’unu oluşturan insanlar sokaklarda kriz görünümünün olmadığı ortamı oluşturuyorlar bu açıklamaya göre.