Ekonomist Mahfi Eğilmez, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sorununu çözmek adına atılan adımların, geçmişte yaşanan 2001 krizine benzer sorunlara yol açabileceği uyarısında bulundu.
112
Mahfi Eğilmez, Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından biri olarak, "Yağmurdan Kaçarken" adlı bir yazı kaleme aldı.
212
Eğilmez, Kur Korumalı Mevduat (KKM) politikasını yanlış bulduğunu ve bu politikanın çözülmesi gerektiğini vurguladı. Ancak, kendisine göre bu sorunu çözmek için başka hatalı uygulamaların yapıldığını belirterek, bu durumun felakete sürükleyebileceğini ifade etti.
312
Eğilmez, 2001 krizini hatırlatarak yaptığı uyarı yazısında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ulusal para yerine yabancı bir rezerv parayı tutmak ve onunla işlem yapmayı tercih etmek anlamına gelen dolarizasyon, ya da bilimsel adıyla para ikamesi, Türkiye'nin eskiden beri baş belasıdır. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde insanlar, Türk Lirası'nın sürekli olarak satın alma gücünü kaybetmesi nedeniyle birikimlerini dolar, euro gibi rezerv paralar üzerinde tutmayı tercih ederler.
412
Bu durum sadece Türkiye'ye özgü değildir. Konvertibiliteye geçiş yapmış ve döviz alım satımını serbest bırakmış, ancak enflasyonu kontrol altına alamamış birçok gelişmekte olan ülkede benzer bir tablo görülür. Dolarizasyonun önlenmesinin yolu, ulusal paranın istikrarlı bir hale getirilmesi yani enflasyonun düşürülmesidir.
512
İç değeri sağlam bir ulusal para, dış değerinin de düşmesine engel olacağı için insanlar birikimlerini yabancı para birimlerine çevirme eğiliminde olmazlar ve dolarizasyon adı verilen olgu yaşanmaz."
612
“DOLARİZASYON ORANI %55,7”
Türkiye'de dolarizasyon süreci 2002 yılından bu yana şu şekilde gelişti:
“2001 krizinden çıkıldığında, dolarizasyon oranı %57 seviyesindeydi. Yani bankalardaki her 100 liralık mevduatın 57 lirası yabancı para cinsinden, 43 lirası ise ulusal para cinsinden tutulmaktaydı. Kriz sonrasında uygulanan IMF programı çerçevesinde çeşitli yapısal reformlar hayata geçirildi. Bunlar arasında bankacılık reformları, kamu mali disiplini sağlanması ve bütçe açıklarının düşürülmesi gibi önemli adımlar bulunmaktaydı.
712
2005 yılında Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakereleri başladı ve sonraki dört yılda Türkiye'ye 72 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı girişi oldu. Bu süreçte Türk Lirası değer kazanmaya başladı ve halkın geleceğe dair beklentileri olumlu bir hava içindeydi. 2010 yılına gelindiğinde dolarizasyon oranı %30'un altına gerilemişti.
812
Ancak sonrasında AB ile ilişkilerdeki belirsizlikler arttı, Türkiye'nin yapması gereken yapısal reformları tamamlamak yerine mevcut reformları bozmaya yönelmesi dolarizasyon oranının yeniden yükselmesine neden oldu. Bugün itibarıyla, kur korumalı mevduat (KKM) hesapları da dâhil olmak üzere dolarizasyon oranı %55,7 seviyesindedir."
912
ZORLAMALARLA ELDE EDİLEN GÜÇ ELİMİZİ YAKABİLİR
“Zorlamalarla kazanılan güçlerin uzun vadede tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine dair uyarılar yapılıyor. 2021 yılında faiz indirimiyle yaşadığımız ekonomik bozulmayı durdurabilmek adına Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi bir mekanizmayı devreye soktuk.
1012
Ancak bu çözüm beklenen etkiyi yaratmadı; aksine KKM büyük bir faciaya dönüştü. Son aylarda bu faciayı çözmek için yeni bir yanlış uygulamaya başvuruldu: Kur sabitlemeye yönelik adımlarla döviz hesaplarının bozularak Türk Lirası hesaplara dönüşmesi teşvik edildi.
1112
Bu durum, yabancıların carry trade sistemiyle Türkiye'ye döviz getirmesine yol açtı, ülkeye döviz girişi arttı, döviz hesapları azaldı, Merkez Bankası rezervleri yükseldi ve swap hariç net rezervler hızla düzeldi. Ancak bu gelişmelerin sonucunda kurun düşmesiyle birlikte Merkez Bankası, ihracatçıların zor duruma düşmemesi için döviz satın alımına yönelik çaba gösterdi.
1212
Bugün ekonomide bir bahar havası var gibi görünse de, bu geçici ve potansiyel olarak tehlikeli bir durum olarak nitelendirilmekte. 2001 krizi öncesindeki senaryoya benzeyen bir yöne doğru ilerliyoruz. Türk Lirası'nın değer kazanması elbette olumlu bir gelişme, ancak bu tür kısa vadeli ve yapay müdahalelerle sağlanan güçlerin uzun vadede zarar verebileceği unutulmamalıdır."