Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan, ‘Orta Vadeli Program’ı ve Merkez Bankası’nın politikalarını değerlendiren ekonomist Mahfi Eğilmez, önemli tespitlere yer verdi.
Eğilmez, “2021''de KİT''ler 6,7 milyar TL fazla vermişti. 2022''de 430 milyar açık veriyor. Yani KİT ürünlerine zamlar yeterince yapılmamış ve enflasyon ona karşın % 80. 2023''de açık 97 milyar TL bekleniyor. Demek ki zam yağmuru kapıda” dedi.
İktisatçı Mahfi Eğilmez’in yazısının bir bölümü şöyle:
“Merkez Bankası tarafından faiz politikasıyla birlikte, zorunlu karşılıklar, likidite, teminat ve proaktif rezerv yönetimine ilişkin politika bileşeni fiyat istikrarı hedefi gözetilerek etkin bir şekilde kullanılacaktır.” Bu ifadeyi okuyunca fiyat istikrarını sağlamaya yönelik doğru bir faiz politikası uygulandığı ve hedefe ulaştıracak bir rezerv yönetimi yapıldığı izlenimi doğuyor. Oysa faizlerle enflasyon arasındaki ilişkinin tümüyle koptuğu, fiyat istikrarının giderek bozulduğu ve rezervlerin eridiği bir uygulamayla karşı karşıya bulunuyoruz. OVP’ler gerçek durumu yansıtarak hedefler koymalı ve bu hedefe nasıl ulaşılacağını açıkça belirtmelidir. Mesela fiyat istikrarını sağlamak için ne yapılacak? Faiz mi artırılacak, faiz mi düşürülecek, vergi mi konacak? Bu soruların yanıtları olmadan yukarıdaki ifade tamamen havada kalıyor ve bir program hedefi olmaktan çıkarak temenni maddesine dönüşüyor. Buraya aldığımız yalnızca bir örnekti, OVP’deki bütün önlemler aşağı yukarı bu şekilde temennilerden ibaret, somut adımlar yok.
Şimdi de Ek: 1’de özetle yer verdiğimiz OVP 2023 - 2025’de yer alan tahminleri ele alıp değerlendirelim. Dünyanın enflasyonla durgunluk arasında gidip geldiği, merkez bankalarının para basmayla, basılan paraları toparlama ikilemi içinde bulunduğu, faiz artırmanın kaçınılmaz göründüğü bir dönemde 2024 ve 2025 yılları hedeflerini konuşmak pek anlamlı olmayacağı için değerlendirmelerimizi içinde bulunduğumuz 2022 yılı ve gelecek yılla sınırlı tutacağız.
''2022 TAHMİNLERİ''
Öncelikle OVP’de yer almayan (daha doğrusu zımni olarak yer alan) 2022 yılı yıllık ortalama USD/TL kurunu hesaplayalım: (GSYH TL / GSYH USD = 13.429 / 808 =) 16,62. Buna göre 2022 yılı ortalama dolar kuru 16,62 olarak tahmin edilmiştir. OVP’de 2022 yılı yüzde 5 olarak alınan büyüme tahmininin gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Yılın ilk yarısında ekonomi yüzde 7,5 dolayında büyümüş olsa da ikinci yarıda bu performansı yakalayamayacağını dolayısıyla ortalamanın düşeceğini düşünüyorum.
OVP’de 2022 yılsonu enflasyon tahmini yüzde 65 olarak alınmış bulunuyor. Ek:2’deki kamu kesimi genel denge tablosuna bakılırsa 2021 yılında 183,9 milyar TL olan kamu kesimi açığının 2022 yılında 861,9 milyar TL’ye yükselmesinin beklendiği görülecektir. Buna göre kamu kesimi açığı yalnızca bir yıl içinde 4,7 kat artmaktadır. Bu artışta bütçe açığındaki büyük artıştan çok daha fazla etkili olan kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) açığıdır. KİT’ler 2021 yılında 6,7 milyar TL fazla vermişken 2022 yılında 403 milyar TL açık vermesi beklenmektedir. Bu, bize KİT ürünlerine zam yapılmadığını, KİT’lerin 2022 yılında ciddi anlamda zarar ettiğini gösteriyor. Bu kadar zamma karşın böyle bir zararın ortaya çıkması ilginçtir. Öte yandan demek ki KİT’ler, açık vermemek için fiyatlarını artırsalardı enflasyon bugün açıklananın muhtemelen iki katı olacaktı. Eylül ayı itibarıyla enflasyon yüzde 81 dolayında bulunduğuna göre önümüzdeki dört ayda enflasyonda ciddi bir düşüş bekleniyor demektir. Bunu sağlayabilmek için Türkiye’ye bu dönemde büyük miktarda döviz girişi olması ve USD/TL kurunun ciddi biçimde gerilemesi ve KİT ürünlerine zam yapılmayarak bu kuruluşların zarar etmeye devam etmesi gerekiyor. Temmuzun son üç haftasında Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinde 15 milyar doların üzerinde artış olmasına karşılık USD/TL kuru düşmek bir yana yükselmeye devam etti. Demek ki kuru düşürecek bir miktar bunun üzerinde olmak zorunda. Bir başka beklenti büyük ölçüde baz etkisine dayalı bir durumu işaret ediyor. Burada da geçen yıl Aralık ayında yaşanan yüzde 13,58 oranındaki yüksek aylık enflasyona güveniliyor olsa gerek.
‘2023 TAHMİNLERİNE BAKALIM’
Yine öncelikle OVP’de yer almayan (daha doğrusu zımni olarak yer alan) 2023 yılı yıllık ortalama USD/TL kurunu hesaplayalım: (GSYH TL / GSYH USD = 18.654 / 867 =) 21,52. Buna göre 2023 yılı ortalama dolar kuru 21,52 olarak tahmin edilmiştir.
2022 yılında bir önceki yılın iki katına çıkmış olan USD/TL kurunun nasıl olup da 2023 yılında 5 puanlık bir artışla kalacağı açıklanmaya en fazla muhtaç konudur. Büyüme oranı aynı düzeyde kalırken, ithalatta fazla bir gerileme olmadan cari açığın nasıl olup da 2022 yılının yarısından fazla gerileyeceğinin yanıtı bir ölçüye kadar, Brent petrol için yapılan tahminde yatıyor. 2022 yılı için ortalama 102 USD/Varil olarak alınan fiyat 2023’de 88 USD/Varil olarak alınmış. Benzer bir düşüş doğal gazda da olabileceği için cari açık bir miktar gerileyecektir. Buna karşılık seçim yılı olacak olan 2023 yılında dış denge tahminleri oldukça iyimser görünüyor. 2023 yılı büyüme tahmini yüzde OVP’de 5 olarak belirlenmiş. 2023 yılı Türkiye için seçim yılı olacağı için kamu harcamalarının artacağı, para basılacağı bir yıl olacağı için bu büyüme oranının tutturulabileceği bir yıl olabilir diye düşünüyorum. Buna karşılık bir önceki yılla aynı düzeyde kalacak bir büyüme oranıyla azalan bir işsizlik oranı nasıl sağlanabilir onu pek açıklayamıyorum. Ama azalan oran düşük olduğu için onun üzerinde fazla durmayacağım. Asıl üzerinde durulması gereken nokta seçim yılında bütçe açığının yüzde 3,5 düzeyinde tutulmasının zorluğu. Büyümeyi yüzde 5 düzeyinde tutacak kamu harcamalarına ek olarak ilk çeyrekte yaşanabilecek vergi indirimlerinin yaratacağı açık artışını yüzde 3,5 düzeyinde tutabilmek için seçim sonrasında ciddi vergi artışlarının devreye girmesi gerekir.
Asıl ilgi çekici değişim enflasyon oranında karşımıza çıkıyor. Büyüme aynı düzeyde kalırken, bütçe açığı azalmazken, enflasyon nasıl yüzde 24,9’a düşecek? Ek:2’deki kamu kesimi genel denge tablosuna baktığımızda 2023 yılında kamu kesimi açığının 861,9 milyar TL’den 748 milyar TL’ye, aynı tabloda KİT’lerin açığının 430 milyar TL’den 97,2 milyar TL’ye düşeceğinin tahmin edildiğini görüyoruz. Bu büyük düşüşü sağlamanın tek yolu KİT ürünlerinin fiyatlarının ciddi şekilde artırılmasıdır. Böyle bir artışın enflasyonda sıçrama yaratacağı açıktır. Buna karşılık Ek:1’deki tabloda enflasyonun yüzde 65’den yüzde 24,9’a düşeceği tahmini yer alıyor. Burada önemli bir tutarsızlık var. Program bütün umudunu 2023 yılı için tahmin edilen dolar kuruna bağlamış görünüyor. KİT zamları sorununu görmezden gelip de USD/TL kurunu 2023 yılı için 21,52 olarak alınca enflasyonda da durulma ortaya çıkıyor. Bütün mesele KİT’lerin bu büyük açığı ne kadar taşıyabileceği, seçim yılında KİT ürünlerine nasıl zam yapılacağı ve kur tahmininin gerçekçi olup olmadığında. Büyümenin yüzde 5 düzeyinde olduğu, dış ticaretin fazla değişmediği bir yılda yalnızca petrol fiyatlarındaki düşüşle kuru dengeleyerek cari açığı düşürmek de tutarlı görünmüyor. Özetle söylemek gerekirse OVP’de yer alan kur ve enflasyon gibi en önemli iki göstergeyle ilgili tahminlerin son derecede iyimser olduğunu, bunlara dayanılarak yapılan diğer tahminlerin de pek tutarlı olmadığını söyleyebiliriz.”