İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Karar TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sorularıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Akşener, Türkiye’nin kaynak bulamadığı yönündeki algıların da yanlış olduğunu kaydederek, “Türkiye'de kaynak yok deniliyor ama 13 uçakla gezmek bir kaynaktır, Otomobil havuzları bir kaynaktır, 5 maaş alan danışmanlar bir kaynaktır” dedi.
Akşener'in açıklamaları şöyle:
"Bakan Süleyman Soylu’nun ‘İmamoğlu’nun yaptığı suç ama soruşturma açmayacağım’ demesi çok vahim. Siz önemli bir bakanlıktasınız.
Bana stajyer bakan demiş ancak Gün Sazak da 6 ay Bakanlık yaptı, Gümrüklere getirdiği kanunları hala övüyoruz.
Ben rahmetli Erbakan hocanın, o da 1 yıl başbakanlık yaptı. Erbakan hocanın bakanlığı döneminde İçişleri Bakanlığı yaptım. Biz, görevden almadık. Görevden düşürüldük. Bu stajyer bakan, vesayet odaklarıyla, hem de bir kısmının belinde silah varken kafa tuttu ama patronun önünde kafayı eğmedi.
Boyun eğmek yerine böyle stajyerliği tercih ederim.
İmamoğlu'yla ilgili yaşanan soruşturma durumu da çok trajedik.
Biz pandeminin en başından itibaren yol gösterici olmaya gayret gösterdik parti olarak. Yapılması gerekenleri söyledik. Zaten ekonomimiz kırılgan iken pandemiye yakalandık. Biz o zaman Memleket Masası toplantısı önerdik. Buna karşı hem küçük ortak hem de büyük ortağın parti sözcüsünden hakarete varan sözler işittim. Biz muhalefet partisiyiz ancak iktidar yıpransın da insanlar acısından ölsün demiyoruz. Bir muhalefet partisi genel başkanı olarak Sağlık Bakanı’nın doğru yaptıklarını arkasında durduk.
Biz o zaman BionTech ile bağlantı kurun. Ama Rusya ve Çin ile de bağlantı kurun dedik. Çin’in yaptığı pislik, aşı almayın manasına gelmedi bizim için. Çin’in yaptığını kabul etmek mümkün değil.
Türkiye'de kaynak yok deniliyor ama 13 uçakla gezmek bir kaynaktır, Otomobil havuzları bir kaynaktır, 5 maaş alan danışmanlar bir kaynaktır.
Bu son kapanma işinde sayın Erdoğan kapanmayı ilan etti ancak o konuşmanın yüzde 70’i Biden’a, yüzde 30’u başka bir şeye dersek, yüzde 5’i öyle. Sadece yüzde 25’i kapanmaya aitti. Mesela şimdi açık hava pazarları açılmaya başlandı. Halbuki bunlar önceden düşünülmeliydi.
Şimdi hiç direk yardım yapılmadı. Hep kredi şeklinde yardım yapıldı. Ekonominin kendi de aynı. Daha önce de söylemiştim. Ekonomiyi yönetmek de bir tercihler meselesi. Kaynak ayırmak da tercihlerle alakalı bir şey. 100 milyar liralık bir paket açtılar, bina stoklarına yönlendirildi. Ucuz krediler haline getirildi. Bunlarla dolar aldılar, sonra dolar patladı. Faiz sebep, enflasyon sonuçtur gibi bir ekonomi kuramını ben duymadım. Sonra Merkez Bankası başkanı faiz artırdı gitti, diğer başkan indirdi o da gitti. Şimdiki durumu aynı tutmaya çalışıyor, o da yakında tutmaya çalıştığı için gitti. Erdoğan’ın faiz sebep, enflasyon sonuç iddiasına göre 128 milyar dolar çarçur edildi. Öyle oldu böyle oldu diye hepsi birbirinden farklı açıklamalar yapılıyor. Bunun cevabını damat Bakan ile Erdoğan’ın vermesi gerekiyor.
"ECEVİT DÖNEMİNDE YAZAR KASA ATAN ARKADAŞA BİR ŞEY OLMADI"
Ben uzun zamandır esnafları geziyorum. Bana birçok yerde, şu söyleniyor. Zaten Erdoğan gitmez de. En azından bölge milletvekilleri gitsin, esnafın sorunlarını dinlesin. Bana söylenen bu.
Ecevit döneminde de ekonomi zordaydı ancak yazar kasa atan arkadaş tutuklanmadı. Bu arkadaş derdini dile getirdi ancak FETÖ’cü, vatan haini denmedi. Bu ne biliyor musunuz, yokluk var. Esnafı geziyorum, siftah yaptınız mı diye soruyorum. Hayır diyor. Saat 4’e kadar siftah yapmamış.
Ne satarsa satsın yani, bunlar kayıtlı. Böyle bir sistemin içinde çocuğun yüzüne bakıyor insanlar. Çocuklar EBA üzerinden uzakta eğitimde ama bir evde televizyon var, tablet yok. Evlerin çoğunda internet yok. Sofraya aç oturulacaksa, siz kendinizi baba olarak düşünün. Bunu ne yapacak adam, şartları protesto edecek. Ama yapınca da hapse giriyor. Ecevit döneminde yazar kasa atma eylemi iktidarı seçime götürdü. Bugün böyle bir şey mümkün mü?
Benim İçişleri Bakanlığı’na atanmam şu şekilde. Sayın Ağar, Başbakan’ın Libya’ya gidiş kararnamesini imzaladı. Hareketli zamanlardı o zaman. Refah Yol hükümetinin bakanı imzalamadı. Öyle görevden gitti. Daha sonra ben bakan oldum. İmzaladım. Başarısız olup görevden alınsaydım farklıydı ancak öyle olmadı.
Bu ülkenin başbakanlık müsteşarı, Türk Telekom’un yönetim kurulu üyesi oldu. Olmaz, ciddiyet nerede, hukuk nerede, kural nerede.
"PARLAMENTER SİSTEMLE İLGİLİ TASLAK METNİMİZ VAR"
Bir bakanın veya bir görevlinin, görevden alınmasının çeşitli sebeplerinden biri. Gerçekten kişi yorulmuştur veya öyle denilir. İkincisi yolsuzluktur, üçüncüsü de başarısızlıktır. Böyle baktığınız zaman Ticaret Bakanı, yolsuzluk üzerinden görevden alındı. En azından ahlaki bir sorun var. Bunun hukuki bir bedeli olması lazım. Yakında duyarız, arkadaşın önemli bir yönetim kurulu üyeliğine atandığını. Neden bu ortaya çıkarılmıyor.
Bizim parlamenter sistemle ilgili bir taslak metnimiz var. Kurumlarla ilgili tasarımlarımızı hazırladık. Devlet Planlama Teşkilatı’nın geri gelmesi de var. Önümüzdeki dönemde biz bu tasarımı kamuyla paylaşacağız. Bütün muhalif partileri dolaşarak bu tasarımı ileteceğiz onlara. Hatta sayın Erdoğan ve arkadaşlarının okuması için onlara da ileteceğiz. Mümkün olduğunca geniş bir alanda tartışılmasını sağlayacağız. Cumhuriyet Halk Partisi’nin çalışması var ancak görmedik. Gelecek Partisi’nin metnini gördük.
Yani neydi bu partili Cumhurbaşkanlığı’na götüren yolun gerekçesi, ayaklarından prangalar kopacaktı. Herkes mutluluktan uçacaktı falan. Hepimiz kelebek oldu. Devlet sistemindeki kurumlar ayak bağı oluyordu diyorlardı ancak tam tersi oldu. Parlamenter demokrasiden yana olan ve bu noktada çalışmalar yapmış muhalefet partileri olarak bizi masaya çağırarak, bu sistemi düzeltmek için masaya oturun teklifine biz yokuz. 28 Şubat’ta kartel medyası diyorduk, hata etmişiz.
"HAKKARİ'DEKİ GENÇ İLE ESKİŞEHİR'DEKİ GENCİN SORUNLARI AYNI"
En sert kavga ettiğimiz dönemlerde bile gene biz bu kadar korkutulmamış. Belinde silah olan adamlardan bile bu kadar korkmadık. Havuz medyasının yazar çizer takımı, başkan Erdoğan demeye başladı. Şimdi o istedi, sayın Bahçeli getirdi. Kimse tersine beni inandıramaz. Şimdi bir başka soru da bu. Sayın Bahçeli kendi başına hazırladı, arkadaşlarıyla mı? Yoksa düzeltme konusunda ikna edip, bambaşka bir şeyle mi karşılaşırız soru işareti. Ancak biz o masaya düzeltme olarak oturmayacağımızın açıklamasıdır.
Biz mümkün olduğu derece seçmene oy üzerinden bakmıyoruz. Biz çok kutuplaştırıldı. Hepimizin ortak kutsalı olan, kutsal kabul ettiğimiz ne varsa onlar bizim bölmek için kullanılmış. Ancak şöyle bir durum var, biz Güneydoğu’da, ben Diyarbakır’da kişisel 8 bin 500 oy almışım. Çok sıcak geldi bana.
Hakkari’deki genç ile Eskişehir’deki gencin sorunları aynı olmuş. İşsizlik, ev kuramama, hayat kuramama sorunları var.
Nitekim bir Urfalı çiftçiyi çıkardım. Ak Partili bir arkadaştı, başına gelmeyen kalmadı. Yani öncelik sıralamaları değişmiş. Etnik aidiyet üzerinden, dini aidiyet üzerinden görmüyorsunuz. Ekonomi ön planda. Bir umutsuzluk vardı başlangıçta, şimdi o kalktı. Ne yaparsak yapalım, bu arkadaşlar gitmiyor algısı kalktı. Bana Millet İttifakı’na analık yap diyorlar. Bozulmasın. Bana bunu diyorlar.
Bizim sayın İnce ile aldığımız oy Ekmeledin İhsanoğlu’nun aldığı oy kadardı. İlk seçimde seçmen kitlesi öyle bir noktaya geldi ki sanki birinci turda seçimi kazanılacakmış gibi bir algı oluştu. İnsanlar buna inandı. Benim nefsimi ve egomu ortadan kaldıran bir tecrübe oldu. Önce seçmen öfkelendi, reddetti. Karşıyı suçladı. Partileri suçladı. Sonra öfkelendi, kabullendi. Kabullenmesi de şöyle oldu. Biz bu arkadaşları gönderemeyiz diye. 31 Mart, bu tecrübenin sonucudur. İYİ Parti tarafından Cumhuriyet Halk Partisi’ne teklif götürdük, umutsuz seçmenin ayağa kalkması için. İstanbul alınmış, biz para pulun peşinde değiliz. Sayın Erdoğan, İstanbul’u alan Türkiye’yi alan Türkiye’yi alır, İstanbul’u kaybeden İstanbul’u kaybeder. Hem CHP hem de İYİ Parti İl Başkanları ıslak imzalı tutanaklar noktasında başarılı oldular.
"DIŞ POLİTİKADA BİPOLAR BİR TUTUM VAR"
Bizi hep Cumhur İttifakı üzerinden tanımlamaya çalışıyorlar ancak bizde öyle değil. Biz bu ittifakı sürdürebilmek için farklılıklarımızı muhafaza ederek, müştereklerimizi öne çıkarmalıyız. İş birliği içinde rekabet diye bir kavram var. Kor kavgaya dönen bir rekabet anlayışı değil. Türkiye’nin önceliği bu değil sonuçta. Parlamenter sisteme geçtiğimiz dönemde bu Millet İttifakı ve diğer partilerle hizmet üzerinden rakip olacağız. Yani yarın iş birliği imkanları açık olmak kaydıyla, bu seçmene de yarayan bir iştir. Hizmet üzerinden yarış yapmak Türkiye’de unutuldu.
Rasyonellikten uzak, hissiyatın uzak olduğu bir dış politika olmaz. Bipolar olarak tanımlıyorum ama öyle. Bir bütünden bahsediyorum. Suriyelilerin bir kısmını gönderemezsiniz. Türk vatandaşlarıyla evlenenler var. Rasyonel olarak bakmanız gerekiyor.
ESAT İLE GÖRÜŞÜLDÜĞÜNÜ DUYDUM
Hükümetin bugün Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştüğünü duydum. İnşallah doğrudur diye dua ettim.
"NE KADAR İŞSİZ MİLLETVEKİLİ VARSA BÜYÜKELÇİ OLDU"
Mısır gibi bizim çok rahat yan yana gelebileceğimiz bir ülke, Yunanistan ile kanka oldu. Sisi’yi getiren kim. Mursi’nin canını kurtaracak bir yolun vardı. Biden’in 1915 için sözde soykırım demesinde neredeyse ben suçlanacaktım. 50 yıllık bir süreçtir bu. Türkiye 50 yıldır bilek güreşi yapıyor. Çok önemli bir Ermeni diaspoarası var orada. O bilek güreşini burası hariç herkes kazandı. Trump’un kampanyacısı gibi çalıştılar, bana ne Trump’tan. Bizi orada ilgilendiren bir durum yok. Dolayısıyla bipolar dediğim bu. Sayın Erdoğan’ın sevmediği birden Türkiye’nin sorunu hale geliyor.
Dış işleri, işsiz AKP milletvekillerinin Euro ve Dolar üzerinden maaş aldıkları arpalık oldu. Ne kadar işsiz milletvekili varsa büyükelçi oldu.