İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta sonu,
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde, Ankara’da yaptığımız toplantı,
ülke gündemine oturdu.
Toplantımız, büyük bir heyecan yarattı.
Bu heyecanın sebebi, son derece açık ve nettir.
Milletimiz artık, ortak akıl için bir araya gelebilen,
milletin ve memleketin meselelerini, birbirleriyle konuşabilen siyasetçiler istiyor.
“Ben yaptım oldu.” anlayışından bıkan milletimiz,
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile unutulan,
istişare kültürünün önemini görüyor.
6 SİYASİ PARTİNİN BİR ARAYA GELMESİ ÖNEMLİDİR
Gerek kurumsal anlamda, gerekse de fikren, farklılaştıkları noktalar olsa da,
6 siyasi parti liderinin, memleket meseleleri için, bir araya gelmesi önemlidir.
Bu toplantı nedeniyle, Cumhur ittifakının bileşenlerini,
bir garip rahatsızlık almış gibi gözükse de;
biz İYİ parti olarak, bu toplantıyı önemli bir başlangıç olarak görüyoruz.
Çünkü ortak aklın ışığında, sorunları ve çözümleri konuşabilmeyi,
hem çağın, hem de aklın gereği olarak görüyoruz.
"DAMADIYLA AYNI YOLUN YOLCUSU"
Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan, Mayıs’ta Nisan’dan iyi olacaktı, değil mi?
Peki sonunda ne olmuştu?
Damat Bakan paket olmuştu…
Demek ki;
Artık Sayın Erdoğan da, ufukta beliren seçimin sonuçlarını, görmeye başlamış.
Demek ki;
Damadıyla aynı yolun yolcusu olduklarını, artık kendisi de anlamış.
MOTOKURYE AÇIKLAMASI
Ak Parti sayesinde;
Türkiye, dünyanın en eğitimli motokurye ağına sahip oldu.
Bu gençlerimiz, kar, kış demeden, kelle koltukta çalışıyorlar.
Pandemiyle birlikte, e-ticaret şirketleri kârlarını katladılar.
Ama maalesef bu iyileşme, kuryelerin çalışma şartlarına yansımadı.
Motokuryeler, kadrosuz bir şekilde çalıştırılıyor.
Sağlık sigortaları yok.
Yasal güvenceleri yok.
Modern dünyada;
Hiçbir şirketin, “Ürün depomdan çıktıktan sonrası, beni ilgilendirmez.” deme lüksü yoktur.
Modern dünyada;
Büyük şirketler, sadece kendi operasyonlarından değil,
çalıştıkları 3’üncü partilerin işleyişinden de sorumludur.
Kurye taşımacılığı, e-ticaret operasyonlarının bir parçasıdır.
E-ticaret şirketleri de,
ürün tedariğinden, bu ürünlerin dağıtımına kadar,
tüm zincirden sorumludur.
Bu yüzden;
Derhal bu konuda bir hukuki standart getirilmesi,
ve karın tokluğuna çalışan kurye kardeşlerimize,
sigortalı ve güvenceli çalışma hakkı tanınması gerekiyor.
Kanunların etrafından dolanıp, haksız rekabet yaratanların da,
gerekli cezaları alması gerekiyor.
Motokuryelerin can güvenliğini tehlikeye atan,
aşırı iş yüküne ve aşırı rekabete engel olmalıyız.
Motokurye ücretleri de;
Günlük 10 saatlik mesaiyi geçmeyecek şekilde ayarlanmalı.
Sigortalı ve güvenceli bir çalışma hayatı düzenlenmeli.
"ZAMLARI BEN Mİ YAPTIM KARDEŞİM"
1 Ocak itibariyle, yüzde 125 zamlı, elektrik faturalarıyla karşılaştık.
Sadece, kışın ortasında yapılan bu zamlar bile,
iktidardakilerin gitmesi için, yeterli bir sebeptir.
Mesela;
Berber dükkânı işleten, bir esnaf kardeşim;
Kasım ayında, 1500 lira elektrik faturası ödemiş.
Bu ay ise faturası, 4600 lira gelmiş.
Yani kiradan fazla elektrik faturası geliyor.
Esnaf kardeşim de, haklı olarak soruyor;
“O zaman ben de, saç tıraşının fiyatını, 3 katına mı çıkarayım?” diyor.
Böyle bir zam olabilir mi?
Böyle bir zulüm olabilir mi?
Böyle devlet yönetilir mi?
Ayıptır, günahtır.
Daha maaşını alamadan, zammı eriyen asgari ücretliler isyanda.
Zaten aldıkları üç kuruşla geçinmeye çalışan, emeklilerimiz isyanda.
Mağazalar isyanda.
Fırınlar isyanda.
Restoranlar isyanda.
Ama ilginçtir;
Sanki zamların sorumlusu kendisi değilmiş gibi, Sayın Erdoğan da isyanda…
İşi gücü bırakmış, muhalefeti, “yaygaracı” diye suçlamakla meşgul.
Zamları ben mi yaptım kardeşim?
Yahu çık, gez, gör.
Tutan mı var?
Madem bize inanmıyorsun,
cesaretin varsa, vatandaşın içine kendin çık.
Ama öyle egonu iyice şişirdiğin,
teşkilat toplantılarından, süslü açılışlarından bahsetmiyorum.
Çok uzağa gitmene gerek yok.
Mesela bir gün, Ankara’da, İstanbul’da esnaf gez.
Gez de, milletimizin hâlini gör…
Hani Nebati Bakan, “gözler çok önemli” diyor ya…
Bak bakalım, milletimizin gözünde neler göreceksin?
İKTİDARA KDV TEPKİSİ
Artık karakteristik bir özelliğiniz haline gelen, tutarsız yönetim anlayışınızla,
gıdadaki KDV indirimi nedeniyle oluşacak vergi kaybını telafi etmek için,
yarın başka ürünlere zam yapmanız da, çok büyük bir ihtimal.
İşte o nedenle;
KDV indiriminden, bir defalık bile olsa, olumlu sonuç alabilmek için,
Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinleyin:
Bir:
Piyasanın çok önemli bir kısmını elinde tutan, firmalarda ve zincir marketlerde,
vergi indiriminin, fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını denetleyin.
İki:
KDV iade alacağı doğan firmaların alacaklarını, vakit geçirmeden zamanında ödeyin.
Üç:
KDV indiriminden doğacak gelir kaybını telafi etmek için,
saray sefanıza ayırdığınız harcamaları kısın, israfı bırakın, sakın zam yapmayın.
Eğer tutup, mazota, benzine, elektriğe, doğalgaza, gübreye, zam yapmaya devam ederseniz,
bu döngü kaldığı yerden aynen devam eder.
Bunu da aklınıza kazıyın.
AMPULÜ BULAN ADAM ISPARTA'MIZI KARANLIĞA MAHKUM ETTİ
Aklı ve bilimi reddeden Sayın Erdoğan,
ekonomistlerden sonra, şimdi de,
Edison’u mezarında ters döndürmeye karar verdi.
Biliyorsunuz kendisi, geçtiğimiz günlerde,
Ak Parti iktidarından önce,
hayatımızda sadece, mum ve gaz lambası olduğunu iddia etti.
Yani, modern hayatın birçok unsuru gibi, ampulü de,
bizzat Sayın Erdoğan ve arkadaşları keşfetmiş.
Allah onlardan razı olsun.
Partisinin sembolünü ampul olarak belirlemesi de,
herhalde bu büyük buluşun, bir nişanesi olsa gerek…
Amaaa…
Gelin görün ki;
Ampulü Bulan Adam ve yönetimi,
Isparta’mızı, tam 72 saat boyunca, karanlığa mahkum etti.
3 Şubat günü yaşanan, yoğun kar yağışıyla birlikte,
21’inci yüzyılın Türkiye’sinde, bir utanç tablosuyla karşı karşıya kaldık.
Resmî rakamlara göre,
Barajlar Kralı rahmetli Demirel’in şehri, Isparta’da;
İl merkezi ve 8 ilçe merkezi ile, 188 köyde,
toplamda, 113 bin 238 abone, elektriksiz kaldı.
Hatta, bölgedeki durumu incelemeye giden,
milletvekillerimizin ve teşkilat mensuplarımızın,
Ispartalı kardeşlerimizden aldığı şikâyetler,
maalesef bu rakamın, daha da büyük olduğunu gösteriyor.
Peki tüm bunlar olurken, iktidar ne yaptı dersiniz?
Hiçbir şey.
Hatta;
Bir anne, elektriksiz kaldığı için, 2 buçuk yaşındaki çocuğunu,
ocakta su kaynatarak, ısıtmaya çalışırken,
iktidar mensupları, sıcak koltuklarında oturup,
zerre utanmadan, “2-3 günlük sıkıntı bizleri rahatsız etmedi.” diye açıklama bile yaptı.
Yani biz aslında Isparta’da,
30 santim karla bile, mücadeleyi beceremeyen bir yönetim anlayışının;
yüzsüzlüğüne, pişkinliğine ve arsızlığına şahit olduk.
İstanbul’daki karda, Mobese kaydı peşine düşenlerin,
mesele Isparta olunca, araziye nasıl uyum sağladıklarını ibretle izledik.
Yazıklar olsun.
CUMHURİYET TARİHİNDE HİÇBİR ZAMAN SANAYİ BÖLGELERİNİN ELEKTRİĞİ 1 HAFTA SÜREYLE KESİLMEMİŞTİ
Ülkemizde 1970’li yıllarda, günde birkaç saat, elektrik kesintileri uygulanırdı.
Ancak, Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman,
Türkiye’deki organize sanayi bölgelerinin hepsinin,
sadece birkaç saat değil, 1 hafta boyunca,
elektriği ve doğal gazı eş zamanlı olarak kesilmemişti.
Ülkemize, bu büyük enerji krizini yaşatmak da,
giderayak, Ak Parti’ye nasip oldu.
Bu arkadaşlar ne diyordu?
Hayaldi, gerçek oldu…
Enerji krizi;
Sadece sanayicimizin, üreticimizin,
elektriğinin ve doğal gazının kesilmesiyle kalmadı.
Vatandaşlarımızı,
Türkiye tarihinin en yüksek elektrik, ve doğalgaz faturaları yüzünden,
isyan noktasına getirdi.
Toplumun her kesimi fakirleşirken, kamera önüne geçip;
“Zamları devlet yapmadı” deme yüzsüzlüğü de,
giderayak, Ak Parti’ye nasip oldu.
Yani hayaldi, bu da gerçek oldu.
Maalesef rezalet, bununla da sınırlı kalmadı.
İktidar mensupları, canhıraş bir şekilde,
zamları dış dünyanın yaptığını söylerken;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı bir kurum olan EPDK,
yandaş dağıtım şirketlerini korumak için,
zamları, kendilerinin yaptığını itiraf etti.
Şimdi neyi, nasıl savunacaklar, gerçekten çok merak ediyorum.
Kurumların itibarını yerle bir eden, bu yönetim krizi de,
giderayak, Ak Parti’ye nasip oldu.
Bu da hayaldi, gerçek oldu.
Aziz milletim;
Biz, İYİ Parti olarak;
23 Haziran ve 7 Temmuz’da, bu kürsüden iktidarı,
enerji konusunda yürüttüğü, yanlış politikalar konusunda uyarmıştık.
Enerji arzının, sürekliliğinin sağlanması için,
ne yapılması gerektiğini söylemiştik.
Elektrik fiyatlarını şişiren politikaları anlatıp,
bu durumdan vatandaşlarımızı kurtarmak için,
çözüm önerilerimizi ortaya koymuştuk.
Doğal tekel olan alanlarda,
özelleştirmenin getirdiği sakıncalara değinmiştik.
Yaşadığımız bu enerji krizinin, adeta provası olan,
Ağustos ayının ilk yarısında ve Aralık ayının ikinci yarısında,
uyarılarda bulunmuştuk.
Peki biz bunları söyledikçe, iktidar ne yaptı?
Gelin, Isparta’ya, lütfedip de krizin son günü giden,
Enerji Bakanı’nın açıklamalarına bakalım…
Kendisi, 9 Ekim’de;
“Teknik altyapı olarak herhangi bir sorunumuz yok.
Gerekirse Rusya’dan ilave gaz alınır.
Bu kış bir sıkıntı yaşamayacağız” dedi.
4 Kasım’da;
“Bu kışı, doğalgazda ve elektrikte bir sıkıntı yaşamadan atlatacağız.
Elektriksiz ve doğalgazsız bir hayat düşünmemiz, mümkün değil.
Bunlarda kısıntıya gitmemiz de, söz konusu değil.” dedi.
13 Aralık’ta ise;
“Kışa hazırlıklı girdik.
Kısa ve uzun dönemli kontratlarımız var.
Uzun dönemli doğalgaz kontratlarımız, bizi büyük ölçüde rahatlatıyor.
Ek talep için de, ekstra anlaşmalar yaptık.
Bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşamayız.” dedi.
Peki sonuç ne oldu?
Uyarılarımıza ve önerilerimize kulak vermek yerine;
Yandaş Şirketler Teşvik Genel Müdürü gibi çalışan, bu arkadaşın,
“söz konusu değil, sıkıntı yaşamayız.” dediği her şey, gerçek oldu…
Yalnız;
her ne kadar, gösterdiği bu müthiş performans ile,
Tarım Bakanı’nın tahtını sallasa da;
bu krizin tek sorumlusu, Enerji Bakanı değil.
Keşke öyle olsaydı…
O zaman, bir gece yarısı Sayın Erdoğan’dan affını ister,
ertesi sabah, yandaş şirketlerden birine,
danışman veya yönetim kurulu üyesi olarak atanır,
konu kapatılırdı.
Ancak bu krizden, Enerji Bakanı kadar,
“Yeni bir şey deniyoruz, rekabet gücümüz artacak.” deyip,
Türk Lirası’nı değersizleştiren, son derece liyakatli ekonomi yönetimi de sorumludur.
Enerji fiyatlarının, döviz kuruna ne kadar bağımlı olduğunu, dikkate almayıp,
dünyada, enerji fiyatlarının yükseldiği bir dönemde,
Türk Lirası’na değer kaybettirecek kadar şuursuz olan, ekonomi yönetimi de,
en az Enerji Bakanı kadar, bu krizden sorumludur.
Bitti mi?
Bitmedi.
Eski Damat Bakan’ın, bu rezaletteki katkılarını da söylemezsek haksızlık ederiz.
Biliyorsunuz kendisi,
ekonomi yönetimindeki hünerlerini, 84 milyona göstermeden önce, Enerji Bakanı’ydı…
Maşallah, bu arkadaşın kafası;
Daha o zaman bile, devlet yönetmeye değil de, para kazanmaya çalıştığı için;
izlediği politikalar, enerji güvenliğini değil, ticareti ön plana çıkarıyordu.
LNG gemileriyle para kazanmayı, enerji güvenliğine tercih ediyordu.
Yapılması gereken altyapıların hiçbirini yapmamıştı.
İşte o nedenle, eski Damat Bakan da, bu krizden sorumludur.
Evet, yardımcı oyunculara değindik.
Enerji Krizi oskarlarında, şimdi sıra geldi başrole…
BAY KRİZ, ENERJİ KRİZİNİN DE SORUMLUSUDUR
Biliyorsunuz, ülkemizde yaşanan bütün krizlerin başrolünde, aslında tek bir kişi var.
Enerji gibi, uzmanlık ve tecrübe isteyen bir alanda,
marketçiden, manifaturacıdan, hafriyatçıdan, damattan,
büyük oyuncu yaratmak isteyen vizyonun mimarı Sayın Erdoğan,
nam-ı diğer Bay Kriz,
dokunduğu her alanda olduğu gibi,
enerjide yaşadığımız krizin de esas sorumlusudur.
"SAYIN ERDOĞAN SEBEP ENERJİ KRİZİ SONUÇTUR"
Bugün yaşadığımız enerji krizi ve fahiş elektrik faturalarının sebebi;
İran’ın, her yıl olduğu gibi, doğalgazı kesmesi, küresel enerji fiyatları, veya kış şartları değildir.
Sayın Erdoğan sebep, yaşadığımız enerji krizi sonuçtur.
elektrik iletim, üretim ve dağıtım alanlarında da,
yapacağımız birçok şey var:
İYİ PARTİ'NİN ELEKTİRİK ÜRETİM PLANLARI
Elektrik iletim tarafında hat kapasitelerini arttırıp,
iletim sıkıntısını ortadan kaldıracağız.
Son 4-5 senede yatırımları duran,
ana gövdeyi taşıyacak, baz santral yatırımlarına hız vereceğiz.
Ülkemizdeki Güneş Enerji Santralleri yatırımlarının,
yavaş gitmesinin bir sebebi de;
TEİAŞ’ın, trafo merkezi ve Enerji Nakil hattı kapasitelerinin yetersizliğidir.
Bugün, güneş enerji santrallerinin, yüzde 90’ından fazlası lisanssız.
Bu da sisteme istikrarsızlık getiriyor.
Ayrıca küçük yatırımcılar;
lisansız kurulum için verilen izinlerle,
dağıtım şirketlerinin ve iletim şirketinin, mevcut trafo ve hat kapasitelerini kullanmıyor.
İşte bu yüzden biz, İYİ Parti iktidarında;
büyük boyutlu santraller yaptırarak,
yeni hatların ve trafo merkezlerinin yapımını,
bu santralları yapacak şirketlere, ön şart olarak vereceğiz.
Böylece, hem mevcut kapasite kullanılmadan, üretim kapasitesi artacak,
hem de TEİAŞ’ın, hat ve kapasite sorunu hafifleyecek.
Elektrik dağıtım şirketlerinin mülkiyetini, ve yatırım sorumluluğunu, devlet üzerinde bırakan,
kâr garantili işletmecilik yapısını kaldıracağız.
Mevcut durumda, kayıp-kaçak oranlarını düşüremeyen dağıtım şirketleri,
maliyet+kâr yöntemi ile çalıştıkları için,
israfa ve maliyetlerin yükselmesine neden oluyor.
Biz ise, İYİ Parti iktidarında;
bu şirketlerin faaliyetlerini ve yatırımlarını denetleyerek,
maliyetlerini şişiren, altyapı yatırımlarını yapmayan,
sözleşmeye aykırı davranan şirketlerin, sözleşmelerini iptal edeceğiz.
Ayrıca;
Fiyat eşitleme mekanizmasını kaldırıp, bölgesel tarife uygulamasına geçerek;
elektrik faturalarını, kayıp kaçağın az olduğu bölgeler için, düşüreceğiz.
EPDK’nın dağıtım şirketlerine koyduğu,
kayıp kaçak oranındaki düşme hedefini kaldıracağız.
Geçici bir kanunla, 2025 sonrasına aktarılan kayıp kaçak oranının,
vatandaşlarımıza yansıtılmasının, önüne geçeceğiz.
Elektrik üretimimizin yüzde 50’si,
kaynak itibariyle, ithalata bağımlı olduğu için,
yerli üretim kapasitesinin, verimli şekilde değerlendirilmesi,
hayati öneme sahip.
Toplam kurulu güç içerisinde, kamunun payı, hâlâ yüzde 23 seviyesinde iken,
üretimin ancak yüzde 16’sı, EÜAŞ tarafından gerçekleştiriliyor.
Plansız alım garantili santrallerin üretimlerine, öncelik verilmesi nedeniyle,
kamu santrallerinin katkısı sınırlandırılıyor.
Bu ise, üretim maliyetlerinin yükselmesine neden oluyor.
İşte bu yüzden biz, İYİ Parti iktidarında;
Bu plansızlığa son verip,
EÜAŞ’ın kurulu gücüyle paralel biçimde üretim yapmasını sağlayacağız.
Bunun yanında;
Ak Parti iktidarı döneminde, yap-işlet-devret yönetimiyle yapılan üretim santrallerinin,
finansmanında kullanılan, yaklaşık 35 milyar dolar büyüklüğündeki kredilerin,
geri ödemesinin, yatırımcı şirketler tarafından yapılmadığı, veya aksatıldığı biliniyor.
Bu şirketlerin, lisans sürelerinin sonunda,
kredi geri ödeme yükümlülüklerinin, kamu üzerinde kalmasının,
ve yeni bir Telekom skandalının yaşanmasının önüne geçeceğiz.
Son 5 yılda, asgari ücret, 2.6 kat arttı.
Ama bilgisayarın fiyatı, 5 kat arttı.
Telefonun fiyatı, 5 kat arttı.
Mazotun fiyatı, 3 buçuk kat arttı.
Elektriğin fiyatı, 6 buçuk kat arttı.
Bir yerli otomobilin fiyatı, 8 kat arttı.
Konut fiyatları ve kiralar, 5 kat arttı.
İşte bu tablo;
Başımıza bela edilen bu ucube sistemin;
alın teriyle çalışan vatandaşlarımızı,
emeğinin karşılığını arayan emeklilerimizi,
geleceğinden endişe eden öğrencilerimizi,
nasıl fakirleştirdiğinin tablosudur.
Milletimizi, içine hapsedildiği derin yoksulluktan,
Kurumlarımızı, içine hapsedildiği liyakatsizlikten,
Bürokrasimizi, içine hapsedildiği ciddiyetsizlikten,
Devletimizi, içine hapsedildiği krizler sarmalından çıkarmak için;
İlk önce, bu ucube sistemden kurtulacağız.
Bu kadar basit.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile;
Yolsuzluğa da, yoksulluğa da, yasaklara da, son vereceğiz.
Haksızlığa da, hukuksuzluğa da, adaletsizliğe de, dur diyeceğiz.
Keyfiliği de, liyakatsizliği de, torpilli mülakatları da, tarihe gömeceğiz.
Milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin gelecek umudu için;
Zengin, güçlü ve mutlu bir Türkiye için;
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i el ele, omuz omuza, milletimizle birlikte inşa edeceğiz.
Hiç şüpheniz olmasın.
Biz hazırız.
Kurulduğumuz günden beri, sabırsızlıkla o kutlu güne hazırlandık.
Şükürler olsun ki;
Vizyonumuzla, projelerimizle, liyakatli kadrolarımızla, biz hazırız.
Dertlere derman olmaya, insanımızın yüzünü güldürmeye, biz hazırız.
Mavi Gözlü Bozkurt’umuzdan aldığımız ilhamla,
milletimizi hak ettiği Türkiye’ye kavuşturmaya, biz hazırız.
Göreceksiniz ki;
Önümüzdeki ilk seçimde;
Rant peşinde koşanlar gidecek.
Kişisel hırslarına takılıp, ülkemizi yoranlar gidecek.
Koltuk sevdasına kapılıp, milletimizi görmezden gelenler gidecek.
Hiç merak etmeyin, çok az kaldı.
O sandık geldiğinde;
Kötüler gidecek, İYİler gelecek.
Biz yetkiyi aldığımızda, Türkiye kazacak.
İYİ Parti iktidarında, milletimiz kazanacak.
Yüce Allah her birimize güç, kuvvet versin.
Cenab-ı Hakk gayretlerimizi ibadet saysın.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.