Gökmen Örkmez / Günboyu
Pandem sonrasında dünya genelince yaşanan enflasyon sorunu, ekonominin doğası gereği çok sayıda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin merkez bankasını ''sıkı para politikaları'' üzerine yoğunlaşmaya ve peş peşe faiz artırımlarına gitmeye teşvik etti.
ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) başta olmak üzere, çok sayıda kurum geleneksel ekonomik yaklaşımı esas alarak, yükselen enflasyonu baskılamak ve normal piyasa şartlarına dönebilmek için faiz artırımlarına giderken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), tüm dünya tarafından uygulanan bu temel iktisat ilkesinin aksi yönünde hareket ederek, rekordan rekora koşan enflasyona rağmen faiz indirimi yapmaya devam ederek enflasyonu düşürmeyi hedefledi.
ERDOĞAN DEĞİŞİKLİK İHTİMALİNİ ''SIFIRLADI''
Esasen Cumhrbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan''a ait olan "Faiz Sebep Enflasyon Sonuçtur" teorisini kendisine rehber edinen Merkez Bankası, Anayasa''ya göre ''bağımsız'' olması gerekliliği vurgulanmasına karşın, ekonomi yönetiminde imza attığı politikalarda AKP''nin güdümünde hareket etmeye ve mevcut iktidarın piyasalara müdahale etmede kullandığı bir enstrüman olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Sürdürülen "Türkiye Ekonomi Modeli'' adındaki bu politika, ülke içerisinde hayat pahalılığını sert bir şekilde yukarı çekmiş, dolar/TL paritesinde tarihi zirvelerin görülmesine neden olmuş ve enflasyonun tartışmalı TÜİK verilerine göre %65, bağımsız araştırma kurumlarına göre ise %125 seviyelerine çıkmasına neden olmasına rağmen, Erdoğan tarafından herhangi bir geri adım atılması mümkün gözükmemekte.
14 Mayıs''ta yapılacak seçimlerden önce, Millet İttifakı''nın "Ortak Politikalar Mutabakat Metni'' olarak yayınladığı belgede, seçimlerin kazanılması halinde izlenecek ekonomik politikaya yönelik de uzunca bir yer verilmesinin Erdoğan''ı harekete geçirdiği ve AKP''nin ilk yıllarında izlenen piyasa kurallarına geri dönüleceğine yönelik iddialara sebep olmuştu.
Reuters''a konuşan AKP''li yetkililer, eski Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek''in yeniden ekonomi yönetiminin başına geçeceğini ve ''ordodoks iktisat politikaları'' noktasında yeni bir yol haritasının çizileceğini söylemesine rağmen, Şimşek, kendisine Erdoğan tarafından teklif edilen rolü reddetmişti. Aradan geçen haftaların ardından Erdoğan, yaptığı çıkış ile tüm iddiaları boşa çıkarırken, Merkez Bankası''nın da AKP iktidarının devam etmesi halinde ne tür politikalar izleyeceğini açıkca ortaya koydu.
"FAİZ ARTIRIMI BEKLEYENLERE SOĞUK DUŞ"
ABD ve Avrupa''da yaşanan faiz artırımlarını örnek veren Erdoğan, "Amerika''da faiz yükselebilir, Avrupa''da da artış yaşanabilir. Ancak ben görevde olduğum sürece, faiz asla artmayacak, düşürülecek ve göreceksiniz enflasyon da düşecek" ifadelerini kullandı. Erdoğan''ın 14 Mayıs sonrasında farklı bir yola girilmeyeceğinin mesajının verilmesi, 27 Nisan''da yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak kararı da büyük ölçüde ortaya çıkarmış oldu.
Piyasada yer alan bazı aktörler, AKP hükümetinin seçim sonrasına yönelik ''değişiklik'' mesajı verebilmek adına bu ay itibariyle 25 baz puanlık bir faiz artırımı kararı alabileceğini iddia etmiş olsa da, yapılan açıklamalardan sonra beklentilerin tamamı faizlerin 8.5 bandında sabit tutulacağına çevrilmiş durumda.
Dünyanın en ünlü haber ajanslarından biri olan Reuters, her PPK toplantısı öncesinde yapmış olduğu beklenti anketinde olduğu gibi bu ay da 21 ekonomiste "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası''nın Nisan toplantısından çıkacak faiz kararı ne olur?" sorusunu yöneltti. Soruyu yanıtlayan katılımcıların tamamı, faizlerin sabit bırakılacağı yönünde görüş bildirirken, bu kararın aynı zamanda 14 Mayıs''a kadar dolar/TL''de son aylarda yaşanan yukarı yönlü hareketin bir süre daha devam edeceği ve 20 TL bandına yaklaşılan bir ortamda seçimlere girileceği şeklinde yorumlandı.
ALINACAK KARAR DOLAR KURU İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?
14 Mayıs''ta sandığa gitmeye hazırlanan 60 milyonun üzerindeki seçmenin tercihi, aynı zamanda ülkenin gelecek yıllarda izleyeceği ekonomi politikalarını da belirlemiş olacak. Seçimleri kazanması muhtemel olarak görülen Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki piyasa anlayışı 180 derece farklılık gösterirken, bu ay itibariyle TCMB''nin alacağı faiz kararınınsa piyasalar üzerinde radikal bir etki yaratması beklenmiyor.
Yaz ayları itibariyle ''seçim ekonomisi'' uygulamalarına başlayan hükümet, TCMB eliyle dövizi baskı altında tutmayı başarmış olsa da 6 Şubat tarihli Kahramanmaraş depremleri ve seçim ortamına girildikçe yaşanan belirsizlik duygusunun artması, dolar/TL''de uzun süreli sıkışıklık yaşanan 18 bandının aşılmasına ve kurun gün itibariyle 19.40 TL''yi görmesine yol açtı.
Aralık 2021 tarihinde uygulanmaya başlanan Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması ile dövizde bir miktar geri çekilme yaşanmasını hedefleyen hükümet, TCMB eliyle hem KKM hesaplarının cazibesini yükseltecek uygulamalara gitmekte, hem de döviz talebi oluşturacak her türlü gelişmeye ''yasak üstüne yasak'' yağdırarak, banka ve bireysel/ticari müşterilerin dolar alımının önünü tıkamaya çalışmakta.
Alet çantasındaki tüm araç ve gereçleri kullanan ve artık atacak bir cephanesi bulunmayan Merkez Bankası''nın 14 Mayıs''a kadar yeni bir radikal değişikliğe gitmesi beklenmemesine karşın, seçimlere yalnızca 20 gün kalması nedeniyle dövizde yeni bir ''kur krizi'' yaşanması beklenmemekte.
Merkez Bankası'nın dolar kararı 2 gün önceden sızdı: İşte dövize ters köşe yaptıracak hamle!
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), faiz kararını vermek üzere 27 Nisan tarihinde Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını gerçekleştirecek. Dolar kuru ve birçok ekonomik veriyi etkileyecek olan toplantıda hangi karara varılacağı bilinmezken, dünyaca ünlü haber ajansı Reuters, 21 ekonomist ile gerçekleştirdiği ankete göre TCMB'nin ne karar vereceğini erkenden duyurdu.