Ağustos ayı zaferler ayı olarak zihinlerimizde yer etmiştir. Ancak Eylül ayı acı ile sevincin, yıkımla zaferin birlikte yaşandığı aydır dense yeridir.
Büyük Taarruzla Afyonkarahisar’dan başlayan Batı Anadolu’yu düşmandan temizleme harekâtı 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla sonuçlanmış ve vatanın tam bağımsızlığının önü açılmıştır.
15 Mayıs 1919’da İzmir’in İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya ve Yunanistan tarafından işgali ve sonrasında Yunanistan’ın Batı Anadolu’yu ilhak etme girişimleri yıkım, acı, dram, gözyaşı, katliam, tecavüz, insan kaçırma, iç göç, tarihin yok edilmesi; şehir, köy, kasaba, han, hamam, saray, konak, yol, köprü, ticarethane, bağ, bahçe demeden talan, yıkım, yakılma, hırsızlık, gasp, yağma, soyguna neden olmuş adeta taş üstünde taş kalmamıştır...
Türk Milleti kadar acıyla yoğrulan, acıyı kanıksayan ve acıyla yaşamaya alışan başka millet var mıdır tartışılır. Ancak bir o kadar da acısını ve zaferini kendine saklayan, başkasına anlatmayan, anlatmayı küçüklük, noksanlık gören, başarıyı da abartmayı sevmeyen ve bunu kibir olarak gören başka bir millet yoktur!
İşgal yıllarında Yunan, Ermeni, İngiliz, Amerikan, Fransız, Rus, İtalyanlar tarafından katledilen kaç Türk’ün olduğuna dair kesin sayı vermek mümkün değildir. Yakılan, yıkılan, talan edilen köy, kasaba ve şehirlerden bahsetmeye kalksak ciltler dolusu kitap yazmak gerekir.
Döneme tanıklık eden yazılı hatıraların yanı sıra az da olsa fotoğrafların da varlığı çok önemlidir.
Fransız bankacı Albert Kahn'ın Türkiye'ye gönderdiği Frederic Gadmer tarafından 1922 yılında çekilen fotoğrafların 50 tanesi Manisa ve yöresi işgal acılarını gözler önüne seriyor. Önemli birer belge niteliği taşıyan Albert Kahn imzalı fotoğrafların ne denli önemli olduğunu anlatmaya gerek yok.
İşgal ve kurtuluş yıllarına dair fotoğraf, hatıra, bilgi, tarihi objelerin değeri her geçen gün daha da artıyor.
İşgallere karşı başlayan sivil ve örgütlü mücadelelere katılanların çoğunluğu ya şehit olmuş ya yaralanmış ya da sürgüne gönderilmiştir.
Millî Mücadele döneminde yaşananları yazan ve hatıralarını yayınlayan çok az kahramanımız vardır. Bunların çoğunluğu yaşadıklarını yazmamış ya da yazamamıştır. Hatıraları yayınlananların çoğunluğu asker ya da gazetecidir.
Millî Mücadelede Ege Bölgesinde yaşananları gazetesinde yayınlayan Tasfir-i Efkâr gazetesi muhabirliğinde bulunan Arif Oruç’un[1] tefrika ettiği hatıraları daha sonra yayınlanmıştır. “Millî Mücadele'de Ege Çevresi[2]” adıyla 1994’te Yücel Özkaya tarafından yayınlanan kitap Arif Oruç ve Ruşen Eşref’in 1919-1920 yılları arasında halkın sosyo-ekonomik durumu, işgal, yağma, yıkım, katliam… gibi arşiv niteliğinde birçok önemli bilgi barındırmaktadır.
Özellikle Arif Oruç’un aylarca süren ve çoğunlukla at üzerinde gerçekleştirdiği Kuvayı Milliye ve Batı Cephesinin önemli yerel komutanlarıyla yaptığı görüşmelerin ne denli önemli olduğu günümüzde daha iyi anlaşılmaktadır. O yıllarda başta İstanbul Hükûmetinin haberdar olmadığı, göz yumduğu işgal acıları, işgallere çanak tutan bazı yerel yöneticiler, sivil direniş örgütlenmesi, halkın direnme azmi, zor şartlarda verilen onurlu mücadele… Eylül ayını daha bir anlamlı kılmaktadır.
Arif Oruç gibi gazetecilerin canlarını tehlikeye atarak yaptığı insanüstü gayretle verdiği bilgiler Millî Mücadelede yaşananları birinci elden öğrenmemize yardımcı oluyor.
Günümüzde Millî Mücadeleyi anma denildiğinin müzikli eğlence programları anlayan bazı idarecilerle Millî Mücadeleyi destekleyen ve vatanın kurtarılması için her türlü fedakârlığı yapan Türk milletinin vatan, bağımsızlık anlayışlarının aynı olması mümkün görünmüyor!
-----
[1] Arif Oruç (1309(1893-94) Elâzığ-9 Ekim 1950 İstanbul).
[1] Yücel Özkaya, Milli Mücadelede Ege Çevresi, Kültür Bak. Yay. Ankara, 1994.