Sifil, geçen günlerde "Başta Yılmaz Özdil ve Cüneyt Akman olmak üzere dini sembol ve değerlerle, duayla, namazla... alay edenler, kim olurlarsa olsunlar, öldüklerinde cesetleri camilerimize sokulmasın, cenaze namazları kılınmasın" ifadelerini kullanmıştı.
Hatipoğlu, Sabah gazetesinde bu tartışmaya isim vermeden tartışmaya katıldı.
Hatipoğlu, "Bir din hocasının, ilahiyatçının bu türden sözü veya yorumu ne yazık ki, Kur'an'ın ve dinin değerlendirmesi olarak kabul ediliyor. Fatura dine kesiliyor. Mahcur edilen, uzaklaşılan da maalesef sadece İslam oluyor. Ne adına?" ifadelerini kullandı.
Hatipoğlu’nun yazısındaki ilgili kısım şöyle:
Ülkemizde de din son derece önemseniyor. İnanılıyor. Yaşanıyor. Yaşanabildiği kadar. Az ve eksik inanan da az ibadet yapan da kendini dinin içinde hissediyor. Günah işleyen de. Şimdi akait açısından 'az inanıyor' olur mu diye soru sormayın. Vakıa bu. Bilmediği için veya yanlış bildiği için yanlış konuşan bu insanı nereye koyacaksın? Dinsizsin mi diyeceksin? Uzak dur camiden mi diyeceksin? Veya sen arada bir içki içiyorsun uzak dur mu diyeceksin? Bayramda bile camiye gitmiyorsun, sen ateşe layıksın mı diyeceksin? Bu cümleler kurmanın, bu kişiyi camiden, ibadetten, oruçtan uzak tutmanın ne faydası var? Sen şöyle şöyle dine aykırı şeyler yapıyorsun, senin Müslüman gibi muamele görmen doğru değildir demenin bir karşılığı var mı sizce? Bu ne kazandıracak İslam'a. Dini açıdan onaylanmaz sözü -kelamı- kalemi olan, harama dalmış, kendini dine çok da ait görmeyen ve ama bağını da koparmayan kişiye senin cehennem biletini keseceğim demenin kime faydası var. Bununla imanımız mı çoğalacak. Veya kuvvetlenecek. Veya o kişi gibi inanan milyonlar senin sözüne göre birdenbire hidayet mi bulacaklar.
Etrafımızda dini dogma kabul eden, inandığı kadar din isteyen, dinle olan bağı sadece kandil gecelerinden ibaret olan, hayatı boyunca bir kez secde etmeyen, dinden kaçmak için bahane arayan binler var. Siz din adına bir söz söylediğinizde bütün bu unsurları hesap etmelisiniz. Bilmelisiniz. Hesaba katmalısınız. Sözünüzün bunları kazanıp kazanmadığını tartmalısınız.
İnsan kazanmalıyız. Ateist, deist ve daha nice anlayışın, saflarına insan katmaya çalıştığı şu ortamda insanları kutuplaştırarak, Müslüman değilsin diyerek, günahkârsın fetvası vererek ne kazanacağız. Bu sorgulayan ve uzaklaştıran tavrın kime yaradığına baktınız mı?
Bu yol ve üslup, tekfir veya tezyif üslubu çıkar yol değil. Zarardır. Gıdım-gıdım yürüdüğümüz, taşı sıkıp su çıkarırcasına kazandığımız bunca insanı başka yerlere savurmanın vebali ağırdır. Samimi olan insanımızı biraz daha kenetleyelim diye söylenen sözün, sorumlulukla te'lif edilemeyeceği ve çok zarar vereceği kanaatindeyim.
İşin bir diğer sıkıntılı tarafı şudur: Bir din hocasının, ilahiyatçının bu türden sözü veya yorumu ne yazık ki, Kur'an'ın ve dinin değerlendirmesi olarak kabul ediliyor. Fatura dine kesiliyor. Mahcur edilen, uzaklaşılan da maalesef sadece İslam oluyor. Ne adına?