İngilizce “Compansation” kelimesinin karşılığı dilimizde ödünleme olarak karşılık bulan sözcüğün TDK sözlüğünde yer alan açıklaması: “Engellenen ve doyurulmayan dilek, istek ve davranışların yarattığı tedirginliği, onların yerine geçebilecek başka dilek, istek ve davranışlarla giderme.” şeklindedir. Ele alacağımız mesele hem psikolojik hem de sosyolojik bir vakıa olması ve eğitim alanını da ilgilendirmesi münasebetiyle bu alanlardaki tanımlarına da bakmak gerekir. Eğitim Terimleri Sözlüğü (1974) bu kavramı: “Bireyin, belli bir çalışma alanında başarı göstererek ya da özel bir davranış yolu seçerek, bilinçli ya da bilinçsiz olarak geliştirdiği yetersizlik ve aşağılık duygularını yenmesiyle kişiliğini dengede tutması.” Olarak tanımlarken, Ruhbilim (1974) “Engellenen ve doyurulamayan dilek, istek, davranışların yarattığı tedirginliği, onların yerine geçebilecek başka dilek, istek ve davranışlarla giderme.” Olarak Toplumbilimleri ise (1975) “Bireylerin, toplumsal kümelerin toplum içindeki yerlerine yönelmiş bir çekince saydıkları etkileri önlemek, onlardan kaçınmak ya da onları gidermek üzere gösterdikleri bir tepki.” Şeklinde tarif etmektedir.
Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere ister birey ister toplum merkezli insan/kitle davranışı olarak ödünleme, bir eksikliği kapatma, giderme adına başka bir alanda aşırı davranışlar doğurması olarak da anlaşılabilmektedir. Daryush Shayegan “Yaralı Bilinç” olarak Türkçeye çevrilen eserinde toplumların modernizm karşısında başarısızlıklarını mitlere yönelme, kaynaklara dönme adı altında Milliyetçi bir yaklaşımla edebiyatı yeniden dizayn etme, geçmiş edebi eserlerle övünme, halka yönelme adı altında folkloru canlandırma gibi yollara başvurmaları ile tarif ederken Pascal Kazanova da “Dünyada Edebiyat Cumhuriyeti” isimli eserinde benzer tespitlerde bulunur. Bir toplumda kültür ve sanat alanında baş gösteren dışa kapalı, milliyetçi, tutucu bir üslubun izlenmesi, başta modernist oluşumlar olmak üzere edebiyat alanındaki tüm gelişmeleri küçümseme suretiyle kendisini gösterir.
Bahsi edilen sürekli geçmişle övünen bu dilin milli unsurları kullanarak sanat sahasındaki boşluğu siyasi bir sahada aşırı hamasetle ödünlemesinin birey ve birey psikolojisinde de karşılığı benzer şekilde tezahür ederken bu durum daha çok, ötekileştirici, taciz ve tahkir edici bir üslupla kendini gösterir. Bu çeşit davranışların sebebi ise eğitimbilimin tarif ettiği şekilde bir alandaki başarısızlığı başka bir alanda örterek kişiliği dengeleme yoluna gitmek değildir. Tam aksine bir alanda başarılı olduğunu varsayma ya da ısrarla o alanda gündeme gelme, kabul görme duygusundaki ısrar sonucu bilinçli ya da bilinçsiz olarak geliştirdiği yetersizlik ve aşağılık duygularını yenememenin bir sonucudur. Bu sonuç bireyin o alanda başlangıçtan beri süregelen bir başarısızlığının sonucu olmanın yanında, belli bir alandaki başarısının periyodik düşüşünün onda yarattığı infial sonucu da olabilir. Bu yüzden eğitimbilimin olumlu yöndeki bu tanımlaması karşısında Daryush Shayegan'ın pratikteki ödünleme tespiti daha gerçekçidir. Hiç yoktan yukarıdaki tanımlar eğitimbilimin tarifine göre daha kuşatıcıdır.
Bütün bu tanım ve tespitlerden yola çıkarak diyebiliriz ki: ister güce (iktidara) sırtını dayamak isterse muhalefete sırtını dayamak suretiyle kolektif bir sağlama almanın ardından sivri ve rahatsız edici üsluplarla gündeme gelmeye çalışanların, ait olduklarını iddia ettikleri alandaki çalışmalarına göz gezdirmekte fayda vardır. Ortaya konulan çalışmaların istenilen karşılığı bulmadığı açıkça görülecektir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki olumsuz manada tarif ettiğimiz ve yukarıda örneklendirdiğimiz ödünlemenin en basit şekli olan hakaret ve ötekileştirmenin sanatsal zemindeki karşılığı sanatı ideolojinin emrine vererek sanatkârın bir şahsiyet arayışı içine girmesi şeklinde olacağı gibi sosyal psikoloji bağlamında bu durum geçmişle yersiz övünme, aşırı modernleşme karşıtlığı ya da yersiz hamaset şeklinde kendini gösterir.