Ekonomi yazarı Onur Çanakçı, döviz kurlarını ve ekonomi piyasalarını değerlendirdi.
Günboyu’nda kaleme aldığı yazısında Çanakçı, dolarda ve ekonomide yaşanacak sıkıntılar için eylül ayını işaret etti:
Onur Çanakçı, şu ifadeleri kullandı:
“Kıymetli dostlar, aylardır bas bas bağırıyoruz, "geliyor gelmekte olan" diye. AKP''nin doların yükselişini engellemek için çıkarttığı her argümanın, bir öncekine oranla daha etkisiz kalması çaresizliğin fotoğrafıdır. 2017 yılında buna benzer bir kriz yaşadık. Rahip Brunson krizi. Dolar 4,5''tan 7,5''a fırladı, altın 197''den 280’e. Ne yaptık o dönemde bir hatırlayalım. Faizi %12''den %24''e yükselterek faiz silahımızı kullandık. Ayrıca o dönemde Merkez Banka''mız artı 40 milyar dolar rezervdeydi. Yani kendi paramızla efelik yapıyorduk. Gelelim günümüze. Israrla kullanılmayan bir faiz silahı var ki, neden kullanılmadığını halen anlayamadığımız. "Nas" dediler, "faiz sebep, enflasyon sonuç" dediler. Faizi düşürdük enflasyon çıktı %170''lere… Biraz daha düşürelim de enflasyon biraz daha düşsün ne dersiniz! 1994-2001 krizlerinde yaşanılan bir gerçek var. İkisinde de siyasilerin güç zehirlenmesi sonucu kontrolden çıkan bir Türkiye ekonomisi… Gecelik faizde %2000''i gördük. Kaç banka battı. İkisinde de bu kadar umutsuz bir yapı içinde değildik. O dönemde dahi insanlar bir düğüne giderken, bilezik götürebiliyordu. Şimdi bırakın bilezik takmayı, düğüne giderken yakacağı benzini düşünür oldu. CDS düşmeden, lira üzerindeki baskı azalmadan, tarım ve sanayiye dönük bir yatırım yapılmadan kimse doların düşmesini, enflasyonun hafiflemesini beklemesin. Ekilebilir arazin her geçen gün daha da azalacak, kayıtlı çiftçi sayın yarı yarıya düşecek, ama sen hâlâ inşaata teşvik çıkartma derdinde olacaksın. Pes!
‘FRAGMANI GÖRECEĞİZ’
Toprağa kalem saplasak fidan verir, o kadar bereketli o kadar verimli topraklara sahibiz. Ama biz pişmemiş ekmeği Bulgaristan''dan, buğdayı ise, rekoltesi fazla olandan alarak resmen yok oluş reçetesinin altına imza atıyoruz. Yaklaşan Eylül fırtınasında, agresif faiz arttırmaya devam edecek olan FED ve Avrupa Merkez Bankası bizim paramızın değerini iyice aşağı çekerek, satın alma gücündeki zorluğu daha da hissettirecek. Varlık alımlarını azaltacağı dönem Haziran itibarı ile başladı. Ne demek varlık alımının azaltılması? Piyasaya sürülen dolar arzının azaltılması, likiditenin kıt kaynak olması. Bu da Türkiye gibi dışarıdan kaynak bulmaya mecbur bırakılan bir yapının bulacağı paranın maliyetinin çok yüksek olması anlamına geliyor. Bitecek olan turizm sezonu ve ısınma amaçlı alınacak doğal gaz için BOTAŞ''a aktarılacak paraları daha söylemiyorum bile. Peki, faiz silahı bu saatten sonra işe yarar mı? Hayır. Negatif faiz o kadar büyüdü ki, bir de bu TÜİK verisine göre olan negatif faiz. Sene sonuna doğru %100''e yaklaşacak bir enflasyon doğrultusunda, emeklilere bir zam daha yapacaksın. Asgari ücrete zam yapıp şirketleri köşeye sıkıştıracaksın. Yüksek enflasyon ile faiz makası açılıyor, bu da döviz üzerindeki baskıyı ve kırılgan yapıyı artıracak. Kısa vadeli borçlarımız var, devlet ve özel olmak üzere. İşte tüm bu sebepler göz önüne alındığında ortaya çıkan tabloda doların, yukarı doğru fırlaması ve bu arada da enflasyonu yanında sürüklemesi kaçınılmaz. Peki, çözüm nedir? Kardeşim çözüm, AKP hükümetinde yok. Olmadığını yıllardır görüyoruz. Yandaş gruplara yönelik ticari bir politika.. Servet aktarımı üzerine kurulmuş bir yapı. Halkın gerçek verilere asla ulaşamaması. Çözüm bir yeni bir iktidar, yani sandık. Sandıktan yeni bir iktidar çıkar ise ki anketler onu gösteriyor. Yapılması gereken ilk şey basiretli, ayakları yere basan bir ekonomi reformu. Devlet kurumlarının bağımsız bırakılması. Millet odaklı para ve maliye politikası. Adalet sistemine müdahale yapılmaması. Ötekileştirmeden, herkesi kucaklayan bir devlet anlayışı. Bu bağlamda naçizane tavsiyem şudur ki, likitte kalalım. Fırtına bulutları üzerimize doğru geliyor, Eylül ayında, bugünlerin krizin sadece fragmanı olduğunu göreceğiz.”