AİHM’nin “hak ihlali” kararı vermesine, Avrupa Konseyi’nin, “Derhal serbest bırakın” çağrısı yapmasına karşılık 7’ye karşı 8 oyla alınan kararın gerekçesinde, Kavala’nın casuslukla suçlandığı, casusluk suçunun gizlilik gerektirdiği, soruşturulmasının da zor olduğu gibi gerekçeler sıralandı.
Kararda, bu nedenle kararın alındığı sıradaki 2 yıl 10 aylık tutukluluk süresinin makul ve ölçülü olduğu, tutuklama tedbirinin de yerinde bulunduğu belirtildi.
T24'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, karara muhalif kalan aralarında Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın da olduğu 7 üye ise çarpıcı karşı oy gerekçeleri yazdı. Arslan, bu mantıktan hareket edildiğinde, soyut suçlamalar karşısında anayasal güvencelerin işlevsiz hale geleceğini, istenilen sivil toplum kuruluşunun da etkisiz kılınacağını vurguladı. Muhalif üyelerden Engin Yıldırım, Kafka’nın Dava romanından alıntı yaparak, Kavala’nın da “Kafkaesk bir hukuk sarmalı içinde olduğunu” belirtti.
Kavala, yargılandığı Gezi Parkı davasında beraat ettiği gün daha önce resen tahliyesine karar verilen 15 Temmuz darbe girişimi dosyasından tutuklanmıştı. Aynı kanıtlarla casusluk suçundan da tutuklandıktan 11 gün sonra 15 Temmuz dosyasından tahliyesine karar verilen Kavala, casusluk dosyası nedeniyle cezaevinde kalmış, hakkında bu suçtan dava açılmıştı. Bu süreçte, AİHM, Kavala’nın siyasi nedenlerle cezaevinde tutulduğunu karara bağlamıştı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de Kavala’nın bir an önce serbest bırakılması için Türkiye’yi uyarmıştı. Kavala, bunun üzerine yeniden Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Başvurunun karara bağlanacağı gün, Kavala hakkında casusluk suçundan iddianame düzenlenmişti. Anayasa Mahkemesi, 29 Aralık’ta görüştüğü dosyada, Kavala’nın talebini reddetmişti. Kararın gerekçesi Resmi Gazete’de yayımlandı.
"CASUSLUĞU SORUŞTURMAK ZOR"
Kararda, Kavala’nın Barkey ile bağlantısına yönelik iddiaların göz ardı edilmemesi gereken bir durum olduğu belirtilerek, “Tutukluluğun bir amacı da kişi hakkındaki şüpheleri teyit etmek veya çürütmek nedeniyle ceza soruşturmasını veya kovuşturmasını ilerletmektir” denildi. Kararda, isnat edilen suçların doğru olup olmadığını tespit etmenin, Anayasa Mahkemesi’nin yetkisinde bulunmadığı ifade edildi. Mahkemenin yetkisinin, tutuklama konu olguların kuvvetli suç şüphesi taşıyıp taşımadığının tespiti olduğu aktarıldı. Kararda, Kavala’nın özünde devlet sırrı olan belge ve bilgilerle ilgili olarak casuslukla suçlandığı anımsatıldı ve “Doğası gereği gizlilik içinde işlenen casusluk türü suçların ortaya çıkarılmasında, bunlara dair delil ve olguların değerlendirmesinde soruşturma mercilerinin diğer suçlara göre oldukça zor konumda oldukları hatırda tutulmalıdır. Dahası bu tür suçların konusunu oluşturan eylemlerin çoğu kez diğer ülkelerin istihbarat örgütleriyle iş birliği içinde icra edilmesi ve suçların faillerinin eylemlerini gizleme konusunda diğer şüphelilere göre daha kabiliyetli sahibi olması gibi olgular bunlarla ilgili en azından soruşturmanın başlangıcında veya tutuklama gibi koruma tedbirlerinin uygulandığı aşamada aranan delil türü ve düzeyiyle ilgili kısmen farklı ölçütler benimsenmesini zorunlu kılabilir” denildi.