Osmanlı şehirleri, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu, canlı ve hareketli yerlerdi. Genellikle bir cami, medrese, hamam ve çarşı etrafında kurulan şehirler, sosyal ve ekonomik hayatın merkezleriydi. Şehirlerdeki sokaklar dar ve labirent gibi kıvrımlı olabilir, ancak her zaman bir düzen ve amaç gözetilirdi. Şehirler, farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı kozmopolit yapılarıyla bilinirlerdi.
Merkezde genellikle bir cami bulunur ve bu, şehrin sosyal hayatının kalbi olarak kabul edilirdi. Caminin etrafında, eğitim ve bilginin merkezi olan medreseler, insanların temizlenip sosyalleştiği hamamlar ve çeşitli malların satıldığı çarşılar yer alırdı. Şehirlerde ayrıca su yolları, köprüler ve hanlar gibi altyapı yapıları da bulunurdu.
Osmanlı şehirleri, mimari açıdan da büyük bir çeşitlilik gösterirdi. Geleneksel Osmanlı evleri genellikle ahşap ve taş malzemelerden yapılır, cumbalı ve geniş avlulara sahip olurdu. Şehirlerdeki saraylar ve köşkler ise ihtişam ve sanatın birleştiği yerlerdi. İstanbul gibi büyük şehirlerde, Bizans döneminden kalma anıtların yanı sıra, Sultan Ahmet Camii ve Topkapı Sarayı gibi Osmanlı mimarisinin en güzel örnekleri de bulunurdu.
Şehirlerdeki sosyal hayat, meydanlarda düzenlenen panayırlar, festivaller ve çeşitli kutlamalarla renklenirdi. İnsanlar bu meydanlarda toplanır, alışveriş yapar, haberleşir ve eğlenirdi. Osmanlı şehirleri, tarihi ve kültürel mirasıyla günümüzde de hala hayranlık uyandıran yerlerdir.
Osmanlı şehirlerinde, toplumun ihtiyaçlarını karşılayan ve ekonomik hayatın can damarı olan çok çeşitli meslek grupları bulunurdu. Bu meslek grupları arasında zanaatkârlar, tüccarlar, alimler, doktorlar ve çeşitli hizmet sektörlerinde çalışanlar yer alırdı. Lonca sistemi, bu meslek gruplarının düzenlenmesinde önemli bir rol oynardı ve her meslek dalı kendi içinde çıraklık, kalfalık ve ustalık gibi hiyerarşik bir yapıya sahipti.
İşte Osmanlı şehirlerinde bulunan bazı meslek grupları ve görevleri:
Kazzazlar: İpek işleyen ve satan kişiler.
Hallaçlar: Yün veya pamuğu işleyen kişiler.
Nalçacılar: Ayakkabıların altına nal çakan kişiler.
Nalbantlar: Hayvanların ayağına nal çakan kişiler.
Muytablar: Kıl dokuyan ve kıldan eşya yapan kişiler.
Palanduzlar: Palan, bir çeşit semer diken kişiler.
Neccarlar: Kaba ağaç işi yapan, bir çeşit marangozlar.
Bennalar: Bina yapan, inşaatçılar.
Kahhâller: Göz hekimleri.
Debbâğlar: Deriyi işleyen ve tabaklayan kişiler.
Kebeciler: Yünden veya kaba kumaştan kalın kilim, ceket, palto, aba yapan kişiler.
Simkeşler: Gümüş tel, sim işleyen zanaatkarlar.
Bezzâzlar: Pamuk, yün, ipek bez imal eden ve ticaretini yapan kişiler.
Dülbentçiler: Pamuklu, ince ve seyrek dokunmuş hafif ve yumuşak bez işi yapanlar.
Bu meslek grupları, Osmanlı şehirlerinin ekonomik ve sosyal yapısının temel taşlarından birini oluşturur ve şehirlerin canlılığını ve zenginliğini yansıtırdı.
Osmanlı döneminde kadınlar, genellikle ev içi işlerle ve aile ekonomisine katkıda bulunacak el işleriyle meşgul olurlardı. Ancak bazı kadınlar, ticaret yapabilir, ürünlerini evlerinin önündeki dükkanlarda satabilir, hatta vergi toplayıcı olarak bile görev alabilirdi. Eğitim alan kadınlar, medrese ve dini okullarda öğrenim görerek ilim dünyasına adım atabilir, şair veya yazar olarak edebiyat dünyasında yer alabilirlerdi. Ayrıca, İstanbul’dan Anadolu’ya gelen aydın kadınlar, hemşirelik ve öğretmenlik gibi mesleklerde de bulunurlardı.
Kadınların icra ettiği bazı meslekler şunlardır:
El işleri ve nakış işleri
Biçki ve dikiş işleri
Eğitim ve öğretim (medrese ve dini okullarda)
Ticaret ve dükkan işletmeciliği
Vergi toplayıcılığı
Hemşirelik ve sağlık hizmetleri
Bu meslekler, Osmanlı döneminde kadınların toplumsal hayata katılımının ve ekonomik bağımsızlığının bir göstergesi olarak kabul edilir. Kadınlar, aile ekonomisine katkı sağlamanın yanı sıra, toplum içinde de önemli roller üstlenmişlerdir.
Osmanlı döneminde kadınların eğitimi, zaman içinde değişiklik göstermiş ve farklı dönemlerde farklı uygulamalar görülmüştür. Tanzimat öncesi dönemde, eğitim genellikle sıbyan mekteplerinde gerçekleşir ve daha çok hoca hanımın evinde yürütülürdü. Bu eğitimlerde, hafızlığını tamamlamış ve dönemin klâsik kitaplarını okumayı bilen kadınlar tarafından verilirdi.
Tanzimat’la birlikte, Batı’nın eğitim sisteminden etkilenilerek, kızlar için öğretmen okulları açılması ve rüşdiye sayısının artırılması gibi yenilikler getirilmiştir. II. Abdülhamid döneminde ise kızların eğitimine daha fazla önem verilmiş, kız öğretmen okulları ve rüşdiyelerin sayısı artırılmıştır.
Ayrıca, Osmanlı’da kadınların eğitimi alanındaki gelişmeler, “ilk ve orta dereceli okullar, meslekî eğitim, yüksek öğretim ve kadınların eğitim alanında istihdamı” gibi başlıklar altında incelenebilir. İlk ve orta dereceli okullarda, sıbyan mekteplerine devam mecburiyeti erkekler için 6-10, kızlar için 7-11 yaşları olarak belirlenmiş ve bir mahalle veya köyde iki sıbyan mektebi varsa bunlardan birisi kızlara ayrılacaktır.
Bu dönemde kadınlar, eğitim almaya teşvik edilmiş ve eğitim gören kadınlar, özellikle evlilik öncesi dönemde ailesine maddi destek sağlamak için el işleri, nakış işleri gibi beceriler kazanmışlardır. Bazı kadınlar, medrese ve dini okullarda eğitim alarak ilim dünyasına adım atmışlardır.
Osmanlı döneminde kadınların giyim tarzı, sosyal statü, bölge ve döneme göre değişiklik gösterirdi. Genel olarak, kadınlar entari, şalvar ve gömlek gibi geleneksel kıyafetleri tercih ederlerdi. Sokağa çıkan kadınlar, kıyafetlerini ferace veya çarşafla tamamlar ve yüzlerini yaşmak adı verilen bir örtü ile örterlerdi.
Ev içerisinde ise, kadınlar genellikle daha süslü, renkli ve vücudu saran kıyafetleri tercih ederlerdi. İpekli ve atlas kumaşlardan yapılan gömlekler, zıbınlar ve kaftanlar en çok tercih edilen ev kıyafetleriydi. Gömlekler bileklere kadar uzun olur ve altına paçalı iç çamaşır veya şalvar giyilirdi.
Osmanlı kadın giyiminde zamanla Batı etkisinin de görüldüğü değişimler yaşanmış, özellikle 19. Yüzyılda kıyafetlerde modernleşme sürecinin etkileri gözlemlenmiştir. Bu dönemde, kadın başlık tiplerindeki değişim, toplumun modernleşme sürecinin yansımalarından biri olarak kabul edilir.
Kadınların giyim kuşamı, Osmanlı toplum yapısının sosyokültürel, ekonomik ve siyasal koşulları tarafından da şekillendirilmiş, İstanbul gibi büyük şehirlerde giyim kuşamın estetik ve zenginliği özellikle dikkat çekmiştir.