Saçımdaki karlarla ısınacaksın     

Yalnızlık üşüttüğü gün, etrafında pervane olacak birilerini bulamazsan, sana karlar düşmüş saçlarımı getirsinler. Saçımdaki beyazları örtün üstüne, onlarla ısınacaksın. Bütün doğal dengeleri alt üst eden bir yangının beyazıdır, onlar. Yalnızlığına söyle, yalnızlığını saçımdaki aklara anlatsın, onu onlardan başka anlayan çıkmayacak. Feleğin eli boğazımıza değdi çocukluğum, ilkokulum. Kalbimi örtemedim üstüne, saçımdaki ebedi kalıcı, oturup kalkmaz bilmez çocukluğumu gönderiyorum.

"Hele bak saçlarıma

Kar yağdı kar yağdı

Kar yağdı da kalkmıyor

Felekten boğazıma

El değdi el değdi

El değdi bırakmıyor" 

 

Sen bana sıcaklık adına hiçbir imkân vermedin. Oysa ben şehrine elimde güneşimle gelmiştim. Neydi o içinde biriktirdiklerin? Neler yaptılar sana? Bu kadar münakaşacı bu kadar alıngan bu kadar takılacak şeyleri nasıl doldurdun içine? O paylaşan gözler, o yaşından on kat içinde şefkat besleyen çocuğun gözleri ne zaman insan tartmayla kısıldı? Hep böyle olamazdın sen? Ne dediler sana? Neleri öğütlediler küçüğüm? Artık sana en temiz ve masum bir veda ve o vedanın rengi bir avuç kar bırakıyorum çocukluğundan hatırladığım kar beyazı ellerine…

UYAN EY ÇOCUKLUĞUM, İSTASYONA AZ KALDI…

Ben yaramazdım coşkundum hayat doluydum. Yoruldumsa koştum. Ağladımsa gülmeyi hayal ettim. Kazanamadıysam da aradım, pişman değilim. Sevilmediysem sevdim. Kompleksli yaşamadım, "ne derler" putuna secde etmedim. Kasılacak ve kasıntılanacak bir yaşam sürmedim. İçimden geçeni söyledim. Pişman değilim zira şu satırlara inanmıştım:

"Yaşadıklarından öğrendiğim bir şey var:

Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi

Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten

Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne

Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa,

Yaşamak yer yüzünde, onunla karışmaktır

Kopmaz kökler salmaktır oraya"

 

Sahi çocukluğum sen ne yaptın? Kimlerle yarış içindesin? Nereye koşuyorsun? Hangi lafa takıldın? Kime haddini bildireceksin? Kolay gelsin lakin hatırlatayım. Uyan istersen yavaş yavaş, zira istasyona yaklaştık. Sevmeye, sevilmeye, özlemeye, cevap vermeye, çok iyi bildiğin gibi reddetmeye vakit kalmadı. Beyaz zambaklar yerine elimde bir tutam beyaz saç kaldı.

     

Yazarlar Haberleri