Borç batağında olan Uçankuş isimli haber sitesinin eski sahibi Can Tanrıyar için, magazin dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Sacit Aslan, dikkat çeken diyalogların olduğu bir yazı kaleme aldı.
Sacit Aslan, şahsi bloğundaki yazısında şunları ele aldı:
“Değerli okurlar, bizler bir avuç bağımsız internet habercisi yıllardır mesleğin onurunu ayaklar altına alanlara karşı mücadele içindeyiz. Türkiye’nin puslu yıllarında ellerindeki medya organlarını kendi çıkarları için kullanan ve hak etmedikleri servetlere sahip olan sözde magazinci, sözde habercilerin gerçek yüzünü sizlere göstermeyi mesleğin onuru için bir borç biliyoruz. Magazinci Can Tanrıyar, bir süredir hiçbir etkinliği olmayan televizyon kanalı ve sosyal medya hesaplarından birtakım insanlara maaile saldırıyor. Hem de ne saldırma… İlkokul seviyesindeki Türkçe''leri ile “tehdit, şantaj ve iftiralar” gırla gidiyor… Cümbür cemaat tüm aile ellerindeki kasetlerin varlığından söz ediyor! Kime hizmet ettiği belli olan bu sözde haber ve paylaşımların perde arkasına baktığımızda karşımıza Tanrıyar ailesi karşısında hukuk mücadelesini kazanan bir iş insanının olduğunu görüyorsunuz. Köpeksiz köyde değneksiz gezen Can Tanrıyar’a küçük bir tavsiye bu devranın böyle gitmeyeceğini artık öğren… Bizler medyanın genç sicil amirleri yediğin naneleri sana hatırlatmaya devam edeceğiz. İşte Can Tanrıyar’ın görmediğimizi ya da unuttuğumuz sandığı utanç vesikalarından küçük bir demet…
17 NİSAN 2021 GERÇEKLERİ
İş ortağının en doğal hakkı olan hesapları görme talebi karşısında Can Tanrıyar panikler! Çünkü hesaplar “hesap verilecek” türden değildir! Tarihler 17 Nisan 2021’i gösterdiğinde Can Tanrıyar’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Uçankuş TV’nin Maslak 1453 yerleşkesine Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı mali müşavirleri eşliğinde gider… Yani bir şirkette yasal olarak olması gereken üst yönetim oradadır. Ve Tanrıyar’ın iş ortağını temsilen orada bulunan Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı (Can Tanrıyar’ın yardımcısı olur…) Can Tanrıyar’ın mali işlerine bakan kardeşinden hesap defterlerini getirmesini ister. Ancak ne hikmetse bu istek kabul görmez ve hakaretler havada uçuşur. Can Tanrıyar vakit kaybetmez ve içinde bulunduğu açmazı avantaja çevirmeye çalışır… İşte tam bu noktada, devreye ‘Uçantroller’ girer ve ‘iddia’ kılıfı ambalajlı haberleri “Uçankuş TV''ye silahlı baskın” şeklinde üfürür… Bazı sitelerde ise haber ‘Can Tanrıyar çalışanları tarafından darp edildi!’ şeklinde yer alır… Bu haberlerden sonra Can Tanrıyar, ‘yalanının’ ortaya çıkacağını bildiğinden gerçekleri söyleme yoluna gider. Çünkü yalanı uzatmak ‘adli’ bir vakaya neden olacaktır.
MEDYANIN BİR BÖLÜMÜ APTAL
Can Tanrıyar Instagram paylaşımda medyanın bir bölümünü ‘aptal’ olarak niteleyecek, bir kısmını da Uçankuş TV’nin çok iyi gittiği için ‘önünü kesmek’ istediklerini söyleyecekti! Can Tanrıyar, paylaşımında oğlu Anılcan’ın FOX Haber''den Kubilay’ı aradığını ve “ya şaka mı yapıyorsunuz biz birazdan iftar yapacağız. Neler yazmışsın yok çalışanlar dövdü falan…” dediğini aktararak, veciz söylemlerine devam eder; “Bak arkadaş ben de sizler için TOP diye yazarım. Aradığın vakitte TOP değilim diye, bir tarafını bilmem ne göster diye açıklama isterim” diyerek seviyeyi alabildiğince aşağı çekiyordu. Can Tanrıyar’ın bu açıklamasının hemen ardından devreye eşi Tamar Tanrıyar girer. ''Tarih 17 Nisan 2021 Cumartesi günü saatlerimiz 19.42’yi gösterirken Uçankuş TV Maslak 1453’ün içindeki Uçankuş TV binasında bulunuyoruz.'' Evet, Tanrıyar Ailesi 17 Nisan 2021 tarihinde “Dayak Yemedim” derken, aradan 15 ay sonra nedense “Dayak Yedim” diyesi geliyordu! Tanrıyar çiftinin unuttuğu bir şey vardı ki, o da herkes onlar gibi “Balık Hafızalı” değildi...! Hatta gelin, Tamar Tanrıyar’ın yine 17 Nisan 2021’de ‘alaycı’ ifade ile paylaştığı başka bir videoya bakalım… O paylaşımda Tamar Hanım; “Hayatım hani sen Avrupa’ya kaçmıştın, şimdi de hastanedeymişsin! Darp edilmişsin, hastanelik olmuşsun. Bana niye haber vermedin Cannnnn.
Can Tanrıyar: Kaçamak yaptım!
Tamar Tanrıyar: Sen onu bırak dede oldun! Ona ne diyorsun.
Can Tanrıyar: Daha olmadım. Haber bekliyorum.
Tamar Tanrıyar: Başladı. Gideceğiz hastaneye. Bu arada size mini bir dipnot vereyim. Burası Çanakkale, geldiğiniz gibi gidersiniz.” diyerek dalgasını geçiyordu. Bir karakter düşünün günlerce kapınızda yatacak, “sen benim öz abimsin” diyecek, ardından da iş kolları arasında yer almayan bir sektöre sizi ikna ederek televizyona ortak edecek ardından da bin bir türlü ‘Bizans oyunu oynayacak!’ Evet, kazık atamayı kendine bir yaşam modeli olarak seçen bu şahsiyet, saygın iş insanının hukuk yoluyla hakkını aramasını hazmedemez. Onun için en iyi bildiği yöntemle yani “tehdit ve şantajla” sorunu çözme yoluna gider. “Ağabeyim” dediği ortağına ve ailesine edilmedik laf bırakmadığı gibi ortağının etrafında tanıdık tanımadık herkese hakaret ve tehditlerini savuruyor. Üstelik hakkında uzaklaştırma ve yayın yasakları olmasına rağmen… Kıymetli dostlar; Türkçemizde çok güzel bir ata sözümüz vardır. Dilden dile nesilden nesile aktarıla gelmiş bu söz aslında Tanrıyar’ın hali pür melalini özetlemektedir; “Ele verir talkını kendi yutar salkımı.” Kendisi hakkında en küçük bir açıklama dahi yapmayan Petek Dinçöz hakkında uzaklaştırma kararı alan Can Tanrıyar ve eşi kendilerinde herkese en ağır iftiraları atma ve söz söyleme hakkını görebilmekte…
Ama, “tehdit ve şantajı” kendisine hak gören bu ‘hastalıklı zihniyetler’ biliyor ki artık yolun sonundalar. 2 yıldır süren ve hakkında kesinleşmiş ödeme kararları olan UçanKuş Tv davasında son düzlüğe girilirken, Can Tanrıyar son bir çırpınışla, tüm yayıncılık ilkelerini ve hukuku hiçe sayarak en iyi bildiği işi yani ‘tehdit ve şantajı’ yapmaya devam ediyor. Davasına bakan hâkime hanımın adını vererek tehditlerine devam etme cesareti bile bulabiliyordu. Davaları ile hiçbir ilgisi ve bağı olmayan, etkilemek istedikleri devlet yetkililerinin isimlerini yazarak tehdit etme cüretinde bulabiliyor! 10 yıldır mahkemelik olduğu taşeron ile kavga edip, bu olayı bile borcunu ödemediği eski ortağının üzerine atabilecek kadar dengesizleşebiliyor! Durun daha bitmedi… Eski ortağının yeni dünyaya gelen kızının doğumu ile dalga geçecek kadar küçülebiliyor… Unutmayın diye hatırlatmakta fayda var. Bütün bunları neden mi yapıyor bu kişi? İçine düştüğü ve bir türlü çıkamadığı borç batağı! Devam edelim, Can Tanrıyar ve müstakbel eşi Tamar Hanım, sözde habercilik yapıyoruz kisvesi altında kişilerin özel hayatlarını ‘unutulma hakkı kapsamında’ aldırdığı tüm mahkeme kararlarını hiçe sayabiliyor! Düşünsenize kanserden vefat eden eşi Şafak Demircioğlu’na yaptığı iğrençlikleri ‘Yaktığın Kadar Yakarım Canını’ adlı kitapta anlatıp, kendisiyle yapılan bir röportajda, “Ben olsam kendi suratıma tükürürdüm!” diyerek hastalıklı ruh halini özetleyebilir. Evet, değerli okurlar, "Karakolda doğru söyleyen, ancak mahkeme de şaşan” bir Can Tanrıyar profilinden sadece küçük bir örnek sunduk sizlere… Ama yağma yok! ‘Ruhuna işleyen pisliklerden hamama giderek arınacağını’ zanneden bu şahsiyetin gerçek yüzünü “belgelerle” sizlere anlatmaya ve aktarmaya devam edeceğiz. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın… Hodri meydan… “Temiz Toplum İçin Önce Temiz Medya” ve “Yaşasın özgür basın…” diyoruz…"