Ey çocukluğum,
Sana değildir, bunca sitemim… Doğrusu kimseye de değil…İnteraktif masallarda bile çocuklara hikâye seçme hakkı verilirken, ben bu hakkımı kullanamadığım ve olmasını istediğim hikâyemin evreninden seslenme hakkımı kullanıyorum sana…
Zira ne şimdi yaşadıklarımdan ne de geçmişin hayallerinden mustaribim. Hepsi altın bir sermaye ve çocuklarımın gözlerine, kâğıtlarda satırların izlerine bıraktığım bir mirastır. Reddi miras hakkı bezenmiş, güzelleşmiş, süslenmiş anlamına gelen adından bile çekinip sanal ikliminde kendine ad arayan kişinin olduğu kadar herkesin en doğal hakkıdır. Zira herkes kaldıramaz karanlık gecelerini "Yedi Beyza" gibi aydınlatan bir çocuğun rüyalarını, o rüyalardan doğan hayallerini, o hayallerden doğan sevgisini… Bunun için rüya görmesini bilmek gerek, çocukluğunun her anını coşkuyla heyecanla adım adım, köşe bucak koşmasını bilenindir miras. Hastalanınca yorulduğunu anlayacak kadar koşmasını bilen, alev alev yanakları yanabilenindir, bu miras.
Elalem ne der? diyen geçemez bu vadileri, aşamaz o tepeleri… Bu miras elalem-eş dost, hısım akraba, büyük/hoca putunu kıranlarındır. Bu miras ancak İbrahim'in yanında Hacer olabilenin mirasıdır. Adının mirasını bile reddeden bu bendeki özleyişin, bu bendeki arayışın, bu bendeki koşuşun durağı zaten olamazdı. Lakin çocukluk dedim ya bir yerde hata yapabilmekti işte…
Çocukluğun en zor yanı nedir bilir misin? Okulunda öğretmenlik yapmakla bilinmez o iş, çocukluğun en zor yanı herkesin seni anladığını zannetmek, herkesi kendin gibi sanmak ve o yüzden manasız boş ve karanlık vadilerden farksız kimine göre ela bana göre küflenmiş boş bakışlara bağırmak yüreğindeki manayı…
Kaybolmuş bir sevgi her zaman
Kaybolmuş bir bilyaya benzer
Anımsanır ışıltısı
Belli belirsiz gözyaşlarıyla (Ataol Behramoğlu)
Gözümüzde yaş olamayan mirasımıza da talip olamaz zaten…