Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verilerine göre, Döviz cinsi ticari kredilerde yükseliş trendi devam ediyor.
19 Nisan'dan itibaren hız kazanan Döviz cinsi ticari krediler, 3 Mayıs ve 17 Mayıs haftalarında artışını sürdürdü. 31 Mayıs haftasında zirveye ulaşan bu krediler, sonrasında 150 milyar dolar seviyelerinde seyretti. Ancak, ilerleyen haftalarda yeniden yükselişe geçen Döviz cinsi ticari krediler, 19 Temmuz haftasında 154,5 milyar dolar seviyesine ulaşarak büyümeye devam etti.
Bu gelişmelerin ardından ekonomist Selçuk Geçer, kaleme aldığı köşe yazısında döviz kredilerindeki bu artışın, şirketlerin döviz borçlarının da artmasına neden olduğunu ve ciddi riskler taşıyabileceğini aktardı.
Geçer, özellikle döviz kurlarındaki ani artışların şirketlerin borç yüklerini artırarak ödeme güçlüğü yaşamalarına yol açabileceğini, bu durumun şirketlerin finansal yapılarını zayıflatıp iflaslara neden olabileceğini ve ekonomik krizleri tetikleyebileceğini vurguladı.
2001 KRİZİ Mİ GELİYOR?
Geçer, yazsının devamında bu gelişlerin 2001 yılındaki krize benzer olduğunu ifade ederken, bu durumun döviz kurundaki dalgalanmalara karşı hassasiyet yarattığını aktardı.
Geçer, yazısının ilgili kısmında şu iadelere yer verdi:
“2001 yılında Türkiye ekonomisi, büyük bir krizle sarsılmıştı. Bu krizin arka planında döviz borçlarının artması, bankacılık sektörünün zayıf yapısı ve hükümet politikalarındaki istikrarsızlık yer alıyordu. O dönemde birçok şirket ve banka, döviz kurlarındaki ani yükselişler nedeniyle zor durumda kaldı ve iflas etti. Kriz, ekonomiyi derin bir resesyona sürükledi ve işsizlik oranları ciddi şekilde arttı.
Bugünkü durum, 2001 krizi ile oldukça benzer bir durumda. Döviz kredilerindeki artış, şirketlerin döviz borçlarının artmasına neden olmakta ve bu durum, döviz kuru dalgalanmalarına karşı hassasiyet yaratmaktadır. Aradan geçen yıllarda her ne kadar bankacılık sektörü önemli yapısal reformlar geçirse de aynı durum reel sektör için geçerli değil.”
Son olarak, döviz kredilerindeki artışın ekonomi için potansiyel bir tehlike oluşturduğunu aktaran Geçer, “Kalan son milli servet de bedavadan yabancıların eline geçecek. Uyarmadı demeyin…” dedi.