Dünya Gazetesi’nin ekonomi yazarı Şeref Oğuz, gıda krizine karşı bir yazı yazdı.
Köşesinde, vatandaşları, “Gıdada beklenen büyük tehlike” başlığıyla vatandaşları uyardı.
Şeref Oğuz, şunları aktardı:
“Bir yanda yükselen enflasyon, diğer yanda genç nüfusun %60’ının uzak durduğu Tarım sektörü; bu alanda yapılamayan yapısal reformlar yüzünden can çekişiyor. En temel gıdalarda gözümüzü başka ülkelere dikmeye aşladık. Gıda krizi giderek sarsıcı bir şekilde etkisini hissettiriyor. Üretimin sabit kaldığı hatta azaldığı bir ortamda, hele ki enflasyon varsa olacağı şudur; gıda ürünlerini daha pahalı fiyatlardan yiyebileceğiz. Üreticilerin yüksek maliyetlerini ister istemez tüketiciye yansıtmasıyla gıdanın enflasyona katkısında, rekor sayılara ulaşma riskimiz fevkalade yüksek…
‘GIDANIN EN UCUZ ZAMANI; BUGÜN…’
Çünkü fiyatlar her geçen gün artıyor, üreticinin yüklendiği külfetler tırmanıyor. Rakamlara bakalım; üretici fiyatları %144,61 artmış. Bizde tarıma dair çalışan ve işe yarar bir politika olmadığı için bu durumu bazı teşvikler ve niteliksiz desteklerle çözme eğiliminde olan bir hükümetimiz var.Üstelik bunlar iyi zamanlarımız. Ancak artık yılın tamamında iyi zaman diye bir şey kalmadı gibi… Eskiden haziran, temmuz, ağustos ayları; gıdada düşüş yaşanan ve enflasyonun çoğu kez aylık bazda geri gittiği mevsimlerdi. Şimdi ise gıdayı en ucuz bugün yiyorsunuz zira yarın daha pahalı olacak.
‘VAKTİNDE BULUNAMAYACAK’
Ülkemizde 47 yıldır gıda ticaretiyle uğraşan Reis Gıda’nın sahibi Mehmet Reis’e göre; tarımı yeniden itibarlı hale getirmek için yoğun gayret göstermek şart. Dünyada tarım itibarlı bir meslektir ama bizde durum böyle değildir. Sürdürülebilir tarım için çözüm önerilerimiz mevcut ama bunları hayata geçirme niyet ve gayretimiz yok. Tohumun, suyun, toprağın da olsa üreten insana ihtiyaç var. Kentlerde üretimsizliğe itilmiş ve tüketimin pençesinde kıvranan gençleri; tarıma yönlendirecek adımlar atılabilir. Bu da ancak çiftçinin refah düzeyini arttırmakla mümkün… Ekilmeyen 4 milyon hektar alanımız var, 30 milyon ton buğday üretecek potansiyelimiz de cabası… Tarlanın bereketi; tohumudur, teknolojik yatırımdır, modern hasattır, dijital imkânları kullanmaktır, destekleri günün şartlarına uyarlamaktır. Belki de tarım, köylünün uğraşı alanından taşmış, artık devletlerin üretime başlaması zamanına gelmişizdir. Devlet de bizzat kendisi üretimin içinde olmak zorundadır. Tarıma büyük göç şart ve gençlerden başlayarak bunu hayata geçirmez isek; elden gelen öğün olmayacak, o da vaktinde bulunmayacak.”