Geçen hafta "SORMAYAYIM MI?" başlıklı bir yazı kaleme almış ve 5. dipnotla ilgili ayrıntıya girerken "Yıkılmayan ve hizmete devam eden İskenderun Devlet Hastanesi''nde elektrikler olmadığı, jeneratörler ve oksijen tüpleri çalışmadığı için yoğun bakımdaki yaşlı ve bebek hastalar öldü." cümlesini kullanmıştım.
Tabii yeğenim fırsatı kaçırır mı? "Keşke Bay Çömez''in açıklamasından önce, İskenderun Devlet Hastanesi''''nin depremin olduğu ilk gece yıkıldığını, o çok güvenilir kaynaklardan soruştursaydın Sevgili Ercan Ağabey. Yeğenin yine duramadı." dedi ve çaktı gözüme belgeyi:
Hatay İl Sağlık Müdürlüğü, Çömez''in iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek "Milletçe büyük bir afetin yaralarını sarmaya çalıştığımız şu günlerde kamuoyunun yanlış bilgilendirilerek yönlendirilmeye çalışılmasının izah edilebilir bir etik tarafı yoktur.
İddia edildiği gibi hastanemizde elektrik olmaması sebebiyle hastalarımızın hayatını kaybettiği bilgisi doğru değildir. Ancak, depremden kaynaklı ağır hasara uğraması sebebiyle maalesef hastanemiz yıkıma uğramıştır. Bu hastanemizde can kayıpları olduğu doğrudur. Bu can kayıplarının sebebi elektrik değil hastane binasının depremden yıkılmış olmasıdır."
Tabii ben ona, geçen hafta 5 numaralı dipnotta yer alan linki tıklayıp dinledikten sonra bu açıklamayı gönderseydin demedim çünkü ona göre hem muhalif kanal yayını hem muhalif milletvekili dinlenmez.
İç sesim "Zaman kaybetme!" dese de resmî kaynaklardan, 2002 sonrası el değiştiren gazetelerden bu konuyu araştırmaya başladım.
İlk olarak İskenderun Devlet Hastanesi''nin resmî sitesi olan adresine girdim. O siteden, hastanenin
- A ve B bloklardan oluştuğunu,
b)Eski olan A blokun depremde yıkıldığını, B blokun hizmete devam ettiğini öğrendim.
Bu iki bilgiden sonra Hatay İl Sağlık Müdürlüğü''nün "… şu günlerde kamuoyunun yanlış bilgilendirilerek yönlendirilmeye çalışılmasının izah edilebilir bir etik tarafı yoktur" açıklamasını hangi etik kurala oturtacağımı bilemedim. Zaten dinleyenler, Sayın Turan Çömez''in 5 numaralı dipnotta iki binadan birinin yıkıldığını söylediğine tanık olmuşlardı.
Şimdi ben cevabı bulamadım ama belki siz bulursunuz. O hâlde SORMAYA DEVAM:
Açıklamasında B bloktan hiç söz etmeyen, 150 yataklı yoğun bakım ünitesindeki hastalarla ilgili hiçbir bilgi vermeyen Hatay İl Sağlık Müdürlüğü''nün "Sabah" gazetesindeki açıklaması etik değerlerin neresindedir?(1)
Şimdi sıkı durun!
İskenderun Devlet Hastanesi resmî sitesinde kurumsal başlığında "Hastanemiz" adlı sunumun 46. ve son slaytında, TALEPLER başlığı altında yer alan "a" maddesinde ne yazıyor biliyor musunuz?(2)
a. 2012 yılında hastanemiz A bloğunda yapılan "Deprem Dayanıklılık Testi" raporu olumsuz gelmiştir.
O hâlde SORMAYA DEVAM!
2012''den bu yana olumsuz gelen bu raporla ilgili parmağını oynatmayan yetkililer hesap vermeyecek mi? Vicdanlarına ne diyecekleri umurumda değil, yitirilen onlarca canla ilgili olarak yasa önünde gereği yapılmayacak mı?
Ben bunları araştırırken, 8 Mart''ta İsmail Saymaz köşe yazısında içimizi parçaladı.(3) Yüreğiniz yeterse okuyun, en azından okumaya çalışın. Bırakın ön şartla yaklaşanları, yazılanların hepsi belgeli… Öyle ki şimdiye kadar iddiaları İl Müdürlüğü vasıtasıyla yalanlatan Sayın Sağlık Bakanı bile mızrak çuvala sığmayınca sessizliğini bozmak zorunda kaldı: "Depremin sağlık camiamıza yaşattığı üzüntüler, bir kat daha artırmıştır. Bu ve benzeri iddialar ile ilgili gerekli soruşturmaları başlatmış bulunuyoruz."(4)
Yine SORMAYA DEVAM!
1 Mart''ta Yunanistan, tarihinin en büyük tren kazasını yaşadı. Faciada 46 kişi hayatını kaybetti. Ülkede 3 günlük yas ilan edildi. Ulaştırma Bakanı istifa etti.
Pekiii! 6 Şubat''ta meydana gelen ve 46.104 kişiyle Yunanistan''daki vefat sayısının 1000 (BİN) katını kaybettiğimiz bu afetle ilgili olarak Türkiye''de kaç kişi istifa etti?
Cevap "SIFIR!"
Nasılsa suçu yükleyeceğimiz bir kavramımız var: "Kader!"