Devletin aldığı tüm önlemlere karşın çeşitli ürünlerde ‘tarla tüketici fiyat farkı’ hala tepki çeken noktada. Örneğin, mutfaklarda en çok yer alan soğan patates ikilisinin son aylarda ‘tarla mutfak yolculuğu’ iki üç kat dolayında. Kilosu üreticide 1 liranın altına inen iki temel gıda da market manav pazar fiyatları en az iki, hatta üç kat fazla. Oysa taşıma komisyon, kâr marjı eklenerek yapılan hesaplama bile bu ürünlerin 1.25 1.50 TL noktasını aşmaması gerçeğini gözler önüne seriyor. Benzer durum limon, portakal, elma ve muz için de geçerli. Hatta zeytinyağı, un, şeker, ayçiçek ve mısır yağı için de...
İşte bu yüzden benim bir süreden beri gündeme getirdiğim üretici birlikleri ve güçlü kooperatiflerle ‘ucuzluk pazarı’ modeli yoğun bir şekilde gündemde. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri’ne bağlı marketlerin sayısı 200’ü aştı, piyasada ilgi gördü. Aynı mekanizmayı ‘güçlü kooperatifler ve birlikler’ kanalıyla piyasada işlevsel kılmak, ‘hem ucuzluk’, hem de fiyat oluşturan ‘büyük market zincirleri’nin egemenliğinin azaltılması demek. Bir anlamda halk adına ‘ucuzluk lobisi’.
10 KAT ARTABİLİYOR
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak ve Bitki Beslenme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, ‘toplumsal mutlu bir gelecek’ adına emek veren bilim insanlarından. Piyasa mekanizmalarına ışık tutan çok sayıda araştırma ve yayını var.
Yakın geçmişte başarılı bir şekilde topluma hizmet veren kurumların liyakatsizlik ve verimsizlik nedeniyle çalışamaz duruma getirildiğini ifade eden Prof. Ortaş, “Bugün yeniden kooperatifler yoluyla ucuz gıda sağlanması yolları aranmakta” diyor. Türkiye’de planlama sorununa dikkat çeken Prof. Ortaş, şunları dile getirdi:
“Hal Yasası acilen çıkarılmalı. Küçük çiftçinin ürünlerini doğrudan halk pazarlarında satması sağlanmalı. Kooperatifçilik güçlendirilmeli, çiftçilerin ürünleri bu yolla pazarlanmalı ve gelir kayıpları önlenmeli. Desteklemeler tarlaya değil, ürün ve ürün kalitesine verilmeli. Enerjide elektrik, petro - doğalgaz desteği sağlanmalı. Tarım teknolojilerine önem verilmeli ve dışa bağımlılık azaltılmalı. Çiftçilere teşvikler sağlanmalı, vergiler düşürülerek destek verilmeli. Tarımsal ürünlerin üretiminden sofraya kadarki süreçte dağıtım zincirinde yaşanan fahiş fiyat artışları haksız rekabete yol açmakta. Üretimden tüketime aradaki aracılar, simsarlar, tüccarlar, hallerde alınan komisyon ücretleri ve her aşamadaki vergileme politikaları fiyatları bazen üretimin 10 katına kadar çıkarmakta. Bu durum üreticiyi de ciddi anlamda demoralize etmekte ve çalışma azmini kırmakta.”
MALİYETİ DÜŞÜRÜYOR
Özellikle tarım teknolojileri anlamında kooperatif ve birliklerin ‘ortak makine parkı’ ile ciddi bir maliyet tasarrufu yapacağı ortada. Yerinde inceleyerek bu modelin başarısını birçok yerde, son olarak da Tire Süt Kooperatifi’nde gözlemleme şansı buldum. Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük şu içten değerlendirmede bulundu:
“Biz tüketiciye ucuz, kaliteli ve sağlıklı ürün vermek için yoğun çaba içindeyiz. Aynı zamanda üretici ve çiftçinin gelişimine ve mutluluğuna katkı sağlıyoruz. Devletin kooperatif ve üretici birlikleri yoluyla ucuzluk oluşturma desteği yüksek fiyatların durdurulması anlamında önemli bir çözüm. Bizler hazırız. Gerekli teşvik ve düzenlemeler yapılırsa, kooperatiflerin önü açılırsa sadece üreticinin değil, tüketicinin de yüzü güler. Bu zor değil.”
TARIM İHRACAT AÇISINDAN DA CANKURTARAN
Türkiye’nin yıllık tarım ürünleri ihracatı 5 milyar dolar düzeyinde. Pandemi süreci bir yandan çeşitli sorunlar yaratırken, bir yandan da Türkiye gibi ‘toplumsal, coğrafi ve insan faktörü avantajı’ olan ülkeler açısından bir ‘şans ve fırsat kapısı’.
Aslında potansiyelimize baktığımızda bu rakamın kolaylıkla artırılabileceği ortada.
6-7 milyar dolar, hatta 10 milyar dolar bile yapısal bazı değişiklikler, tarım sektörünün desteklenmesi, ürünlerin kalitesinin yükseltilmesi ve insan sağlığına uygunluk düzeyinin artırılması, geleneksel ürünlerimizin çağdaş standartlarda değerlendirilmesi, ambalajlamanın dünyaya uygun daha küçük ve cazip normlarda yapılması, organik ürün konseptinin geliştirilmesi ile mümkün olabilir.
Bu anlamda Türkiye’nin her yerinde yürütülen yeni atılım ve girişim projeleri önemli. Özellikle tarım ihtisas organize sanayi bölgelerinin açılması, işlevsel olması ve gelişmesi...
Şanlıurfa, Elazığ, Diyarbakır, Suluova, Oğuzeli, Çubuk, Beylikova, Sarayköy, Dikili, Bergama, Kınık ve Bayındır’dan bu bölgelerle ilgili gelen haberler sevindirici. 10 milyar dolar hayalinde herkesin taşın altında eli olması da hedefi büyütüyor. ( Dr. Hakan Tartan / Milliyet)