"Tasarruf edecek başka yer yok muydu?" Gazilerden askeri tesislerin özelleştirilmesine tepki

Denize sıfır askeri tesislerin Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla özelleştirme kararı askerleri özellikle gazi ve şehit yakınlarını üzdü. Gazi Oktay Kaya, "Başka özelleştirilecek yer mi kalmadı. Bırakın biraz rahat ettiğimiz yerde gidelim bir nefes alalım" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan kararla, kamu kurumlarına ait 18 tesis ve arazi 9 Temmuz'da özelleştirme kapsamına alındı. Sözcü'den Yusuf Demir'in haberine göre, çoğu Ege ve Akdeniz sahillerindeki gayrimenkullerin halktan alınıp özel şirketlere verilmesi kararı büyük tepki çekti. Ancak içlerinden bir tanesi askerleri ve özellikle şehit yakınları ve gazileri çok üzdü.

Erdoğan'ın imzasıyla özelleştirilmesine karar verilen yerler arasında muvazzaf ve emekli askerlerin yanı sıra gazilerin ve şehit yakınlarının da sıkça kullandığı Jandarma'ya ait Antalya Manavgat'ta denize sıfır askeri tesisler de vardı.

Kararın duyulmasından sonra birçok ortamda yoğun eleştiriler geldi. Birçok asker derneği kararın iptal edilmesi çağrısında bulundu, girişim başlattı. Jandarma Genel Komutanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’yla temas kurularak iptali için harekete geçildi.  Gazilerin kendi hikayelerinden yola çıkarak çizdiği tablo, tüm gazi ve şehit yakınları için bu tesislerin ne anlama geldiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koydu.

"SON NOKTA BURASI OLMAMALIYDI"

Gaziler ve şehit aileleri olarak üzüldüklerini anlatan Gazi Oktay Kaya, “Ne diyebilirim ki.. Devlet yapacağım dedikten sonra ne yapabiliriz ki… Biz ancak hüzünle bakarız, buruk bakarız” dedi.

Bu vatan için bedel ödeyen insanların unutulmaması gerektiğini vurgulayan Kaya, “Şehit ve gaziler vurulunca değil, unutulunca ölür. Bırakın rahat ettiğimiz yerde gidelim bir nefes alalım. Bir bardak çay içelim. Gözlerimiz görmüyorken, çocuklarımız orda koşturuyor, komutanlarımız seviyor, ‘Oktaycım ne haber' diye hatırımızı soruyor. Ne bileyim insan oralarda askeri tesisin, sitenin içinde kendini evinde gibi hissediyor.  Bunu bize çok görmemeleri lazım. Son nokta burası olmamalıydı diye düşünüyorum” diye konuştu.

“ASKERİ TESİSLER BİZİM EVİMİZ, KÖYÜMÜZ” 

Duygularımı kelimelerle ifade edemeyecek kadar üzüldüğünü söyleyen Oktay Kaya, “Sesim titriyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Bir insan düşünün ki, dededen kalma, babadan kalma bir evi var… Sürekli oraya gidiyorsunuz. Benim evim, benim köyüm diyorsunuz. Askeri tesisler de bizim evimiz, bizim köyümüz… Yani Türkiye'de her şey bitti sadece kendimizi ifade edebildiğimiz bu tesisler mi kaldı yani… Gazilerin gözyaşlarıyla, hüzünle baktığı bir yer orası…” şeklinde konuştu.

Osman Kaya özetle şunları anlattı: 

“1993'te Tunceli Ovacık İlçe Jandarma Komutanlığı'nda vatani görevimi yaparken çatışmada yaralandım. Pusuya düşürüldük. Komutanım hemen yanımda vurularak şehit düştü. Kanı durduramıyorlar, sinirler kopmuş parçalanmış. tüm vücudumda şarapnel parçaları… Helikopterle önce Elazığ Hastanesi'ne ardından Ankara GATA'ya sevkettiler. 3 ay GATA'da yattım. 6 ay hava değişiminden sonra 2 yıl yattım. Ondan sonra Haydarpaşa GATA'da 9 ay yattım. Tendon transferi, sinir nakli…

ŞARAPNEL PARÇALARIYLA YAŞIYOR

Şu anda sol kolumda mermi duruyor. Sağ kalçamdan kemik alınarak, kemik transferi yapıldı… Sol kolumun yüzde 40'ını kullanamıyorum. Yüzde 60 rapor verdiler. Rapor aldıktan sonra şekerim çıktı, tansiyon çıktı, kolestrol çıktı. Akabinde vücudumdaki şarapnel parçaları iltihap yaptı. Ben askeri hastanelerin durmasını çok isterdim. Çok zor yani sivilde bu tedaviyi alabilmek.

"KENDİMİZİ EVİMİZDE GİBİ HİSSEDİYORDUK"

Darbe girişiminden sonra askeri hastaneler özelleşti, şimdi askeri tesisler de özelleşebilir, devletin tasarrufunda böyle bir şey varsa bizim buna söyleyecek lafımız olmaz.

Neticede kamuoyu bunun cevabını verir.

Lakin biz gaziler olarak şehit aileleri olarak askeri hastaneleri kullanırken de çok rahat ediyorduk.

Ayda yılda bir kahvaltıya, dinlenmeye gittiğimizde askeri kurumlarda kendimizi daha çok evimizde gibi rahat hissediyorduk.

Bir de bizim gibi sakat olan gazi olan arkadaşlarımız için buluşma noktası gibi oluyor bu tip tesisler, herkes birbirini tanıyor.

Bizim açımızdan gazi ve şehit ailesi olarak üzüldük ama devlet böyle bir tasarrufa gidiyorsa da bir şey diyemeyiz. Neticede kamuoyu gereken cevabı verebilir.

"PROTEZİMİZİ ÇIKARIP RAHAT ETTİĞİMİZ BİR YER”

Gönül isterdi ki, kendimizi rahat hissettiğimiz, kendimizi ifade edebildiğimiz, bacağımızı ve protezimizi çıkarıp rahatça ailemizle kahvaltı yapabildiğimiz, çocuklarımızla bir araya gelebildiğimiz o kamplarda oturmamız, gitmemiz, dertleşmemiz bizim için hem moral vericiydi.

Bu olay bizim tabi üzmüştür, kırmıştır, incitmiştir.  Buraya gelene kadar yapılacak çok şeyler varken burdan tasarruf olur mu onu da bilmiyorum. Bunu da yüce Türk milletinin takdirine bırakıyorum, bir şey diyemiyorum.

"YANİ BİZİM İÇİN BÜYÜK KAYIP"

İki bacağı olmayan arkadaşımız suya atladığında bu gazi bizden diyorlar. Engelli gibi bakmıyorlar. Çünkü biz bu vatan için bedel ödemişiz. Askeri tesislerdeki arkadaşlar bizi çok iyi anlıyor. Yardım ediyorlar, kaldırıyorlar, indiriyorlar havuza giriyoruz… Terapilere giriyoruz.

Yani bizim için çok büyük kayıp… Şehit yakınlarımız için gazilerimiz için. Oralarda anılarımızı paylaşıyorduk. Bizim aslında psikolojik olarak da terapi yaptığımız bir yer askeri tesisler.

Damdan düşenin halinden damdan düşen anlıyor. Oradaki komutanlarımız mutlaka ya şehit vermiştir, ya çatışmaya girmiştir yanında arkadaşları vurulmuş gazi olmuştur.. Bu tip ortamlarda en azından oturuyoruz, dertleşiyoruz, konuşuyoruz.

Orda bir doktorumuz oluyor konuşuyoruz, orda görüyor. Oktay hemen gel seni ameliyat edelim diyor. Yani bizim buluşma noktamız olmasının haricinde bizim orda kendimizi rahat ifade edebildiğimizi, çocuklarımızla rahatça oturabildiğimizi bize bacaklarımız, kollarımız, gözlerimiz olmadan kahvaltı yaparken kimsenin bize farklı gözle bakmadığını hissediyoruz.

Kendimizi en iyi ifade ettiğimiz yer, kendimizi evimizde gibi hissettiğimiz yer… İnsan evinde rahat eder, askeri tesisler bizim evimiz gibidir…

Bir de buna ihtiyaç mı var bilmiyorum. Tasarruf edilecek o kadar çok yer var ki… Devletin diğer kurumları özelleştirilebilir ama neden askeri kurumlar… Bu da bizi üzdü… Kırıldık yani incindik…

15 TEMMUZ’DA KALKIŞMAYA KARŞI BİZ DIŞARI ÇIKTIK

Erdim ama ölene kadar askerim. 15 Temmuz'da da biz dışarı çıktık. Kayıtları var. Devlet bize görev verdiğinde biz her zaman hazırız. O gece Ümit Dündar Paşa'yı aradım. Havaalanlarına, askeri kurumların önüne gidin, biz kalkışmayı bastırmaya çalışıyoruz” dedi. O haliyle bile komutan benimle bir gazim arıyor diyerek konuştu. 3600 üyemize mesaj attım. Cumhurbaşkanı ve Başbakandan haber alınamıyor. Ümit Dündar Paşa'nın talimatıdır herkes çıksın, kalkışmayı bastırmak için askeri kurumların önüne ve havaalanlarına gitsin dedim. Daha basın açıklaması yapmamıştı. Öyle vatanını milletini seven Atatürkçü evlatlar var. Onlar olduğu için zaten o darbe girişimi olmadı.

Bu vatan için bedel ödeyen insanların da rahat ettiği yerlere dokunulmamalı diye düşünüyorum.

Askeri tesislere gittiğimizde gaziler, şehit aileleri birinci önceliklidir diyor. Askeri tesislerde gazi kartımızı gösterdiğimizde affınıza sığınarak söylüyorum generalden daha değerliyiz. Hemen protokol masası, orası burası hiç önemli değil… Nerede rahat ediyorsak orada yer veriliyordu. Paşalarımız da çok ince insanlar. Cam kenarında oturmak istiyorsa garson gidip rica ettiğinde, tabi tabi diyerek şehit ve gazi ailelerine yerlerini seve seve veriyorlar… Sivilde bunu yapamazsınız. O masadan onu kaldıramazsınız. O kadar ince ruhlu ki komutanlarımız. O kadar vefalı ki, “Ne demek o benim askerim, o benim oğlum” diyerek masayı boşaltıyor.

Askeri tesisler benim evim. Ben evime gidemeyeceksem sen benim evimi götüreceksen, ben daha nereye gidebilirim. Bitmiştir. O bayrak için şehit oldum ama o bayrağı diktiğim yerlerden biri de orası… Kanımı verdiğim yerlerden biri de orası… Niçin bana özel olan yere dokunuyorsun ki…”

"30 DEFA AMELİYAT OLDUM"

Gazi Ali Kuş da askeri tesislerin özelleştirilmesi konusunu şöyle değerlendirdi: 

1995’te Diyarbakır Hani jandarma Komonda bölüğündeydim… Çıkan bir afla teslim olmak isteyenleri almak için kırsala göreve çıktık. Gece saat 1.30’da PKK’lılarla çatışma başladı. Dört arkadaşım yanımda şehit oldu. Ben yaralandım. Üç yıl tedavi gördüm, 30 defa ameliyat oldum…

Şükür halime…  İyi ki askeri hastaneler vardı iyi ki Gülhane vardı… Değilse iki ayağım da kesilecekti. sizin aracılığınızla Diyarbakır'da askeri hastanede ilk müdahaleyi yapan ve daha sonra Ankara Gülhane’de  beni hayata döndüren tüm doktorlarımıza sonsuz teşekkür ederim.

Biz değer görmek, onore edilmek ve hayatımızın kalanında huzur içinde yaşamak istiyoruz. Duyuyoruz, okuyoruz Amerika'da bir gaziye nasıl değer verildiğini… Bir mekana girdiklerinde, bir AVM'ye girdiklerinde bile “Gazimiz geldi” anonsu yapılarak onore ediliyorlar.

Türkiye'de çok az insan şehidin ne olduğunu, gazinin ne olduğunu biliyor. Bizlerin neler yaşadığını bilmiyorlar.

Gerçekten ciddi sıkıntı içinde yaşayan gazilerimiz, şehit yakınlarımız var. Çok üzücü gerçekten. Benim uzuv kaybım yok ama iki gözü, iki ayağı olmayan arkadaşlarım var. Çok büyük zorluklar yaşıyorlar

Askeri tesisleri, sosyal tesisleri özelleştirip otel yapacaklarmış. Binlerce otel var. Bence hiç dokunmadan Mehmetçik Vakfı'na devretsinler.

Çanakkale'de Ayvalık'ta rehabilitasyon merkezleri var ama Akdeniz Bölgesi'nde yok. Eğer illa bir şey yapacaklarsa, illa burayı birilerine vereceklerse, burayı olduğu gibi Mehmetçik Vakfı'na devretsinler. Şehitlerimizin yakınlarımız, yetimlerimiz, gazilerimiz hep birlikte aileleriyle bu tesislerde biraz moral bulsunlar.”

 

Yaşam Haberleri