Gelişmiş ülkelerde bağımsız olması şart koşulan merkez bankalarının aksine Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Anayasa'ya göre otonom bir yapıda tanımlanmasına karşın fiilen son yıllarını siyasetin gölgesi altında geçirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faiz karşıtı tutumundan yola çıkarak, para politikalarında "Faiz Sebep Enflasyon Sonuçtur" teorisini rehber edinen Merkez Bankası, Türkiye ekonomisini yıllar içerisinde bir felaket çukuruna iterken, yaşanan çöküşü geciktirebilmek adına 21 Aralık 2021 yılında Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması kamuoyuna duyuruldu.
YÜZYILIN BULUŞU DİYE SUNULAN UYGULAMA, EKONOMİNİN BAŞINA BELA OLDU
Varlık sahiplerinin döviz kurlarında yaşanan oynaklıktan etkilenmemesini hedefleyen sistem, mevduat olarak biriken tüm parayı dolar kuru ile eşitliyor olmasına karşın piyasalara "Liralaşma" olarak tanıtıldı. Muhteşem buluş olarak sunulan uygulama, iki yıla yakın sürede vergi mükelleflerinin ödemeleri ile dolan Hazine'den milyarlarca dolar çıkmasına ve Türkiye ekonomisinin yüklü kur farkı ödemeleri karşısında ezilmesine yol açarken, AKP kendi eliyle büyüttüğü canavarla mücadelenin yeni yollarını arıyor.
Şahap Kavcıoğlu yönetiminde, siyasetin piyasalara arkı kapıda müdahalelerinde kullandığı bir enstrüman haline gelen TCMB, 28 Mayıs seçimlerinin ardından liyakatli bir kadronun yönetimine teslim edildi.
Türkiye ekonomisini Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafında Mehmet Şimşek temsil ederken, Şimşek'in arzusu doğrultusunda TCMB'nin Başkanlığına ise eski First Republic Bank'ın CEO'su Hafize Gaye Erkan getirildi.
Göreve başlar başlamaz piyasalara 'sıkı para politikası' mesajı veren Erkan yönetimindeki yeni ekonomi yönetimi, üst üste 4 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında da faiz artırımına giderek politika faizlerini yüzde 30 seviyesine yükseltti ve Merkez Bankası tarihinde görülen en yüksek faiz oranına imza attı.
HAZİNE'NİN MİLYARLARCA DOLARI KKM'Yİ FİNANSE ETMEK İÇİN HARCANIYOR
Yapılan tüm hamlelere karşın ekonomideki yeni kadro, Şahap Kavcıoğlu'nun döneminde bir 'canavar' haline gelen KKM karşısında çaresiz duruşunu sürdürüyor. Özellikle 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde yapılan seçime bıçak sırtı bir pozisyonda başlayan hükümet, seçim öncesi kötüye giden ekonomiyi gizleyebilmek ve 14 Mayıs'a kadar ani bir kur artış yaşanmasının önüne geçebilmek için tam teşekküllü bir 'seçim ekonomisi' kararı alırken, bu uygulamanın en önemli ayağını KKM'ye teşvikler oluşturuldu.
Uzmanlar, hayata geçtiği günden itibaren Kur Korumalı Mevduat'ın ilerleyen yıllarda yol açabileceği sorunlara dikkat çekmesine karşın TCMB, 2023 yılının ilk aylarından itibaren döviz talebi yaratabilecek her türlü adıma karşı yeni yasaklar koyarken, yatırımcılara KKM'ye yöneltecek bir dolu teşviğe imza attı.
Alınan tüm yeni kararlar, Türkiye'de KKM uygulamasını rakipsiz bir hale getirirken, yatırımcının iştahını kabartan ve çok büyük bir getiri sunan bu sisteme aylar içerisinde rekor seviyede para aktı. Bu sayede kur artışını minimalize edebilen AKP hükümeti, seçim sonrası kendi elleriyle şişirdiği KKM'nin milyarlarca dolarlık kur farkı ödemeleri ile baş başa kalmış durumda.
Hem Şimşek hem de Erkan cephesinden yapılan açıklamalar, KKM'nin bir realite olduğuna dikkat çekerken, uygulamadan çıkış sürecinin başlatılacağı ancak bunun için Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin artmasının beklendiği vurgulanmıştı.
MERKEZ BANKASI'NIN KARARLARI BEKLENEN SONUCU VERMEDİ
KKM operasyonuna ilk olarak Temmuz ayında başlayan TCMB, 21 Temmuz tarihinde bankalara gönderdiği talimat ile Kur Korumalı Mevduat hesapları için yüzde 0 olan zorunlu karşılık oranını yüzde 15 seviyesine yükseltmiş ve bu hareket ile piyasalardan 472 milyar liralık likidite çıkışı olmuştu.
Takip eden haftalarda yayınlanan 4 tebliğ ile altından ve dövizden dönüşümlü KKM hesaplarına yönelik birçok teşviğe son veren Merkez Bankası, son olarak 25 Eylül tarihli kararıyla bankaların TL dönüşümlü KKM hesaplarına yönelik asgari yüzde 30 faiz zorunluluğuna son verdi.
Atılan adımlar, 18 Ağustos itibarıyla 3 trilyon 407 milyar 948 milyon liraya ulaşarak tarihi zirvesini gören KKM'den çıkışları hızlandırmış olsa da, havuzda biriken toplam mevduatın büyüklüğü karşısında çıkan paranın yetersizliği ekonomi yönetiminde karamsarlığa neden oldu.
Öyle ki 6 haftadır üst üste düşüş yaşayan KKM için TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda gerçekleştirdiği sunumda "Attığımız adımlar sonucunda yaşanan erime doğru yolda olduğumuzu gösteriyor" ifadelerini kullanan Erkan'a kötü haber son BDDK raporundan geldi.
"TARİHİN EN BÜYÜK KUR KRİZİNE YOL AÇABİLİR"
Tabloda Ağustos ayının ikinci yarısı itibarıyla inişe geçen KKM mevduatı, son haftada yalnızca 1 milyar lira seviyesinde bir azalış göstermiş durumda. Durma noktasına gelen KKM çıkışları karşısında TCMB'nin yeni adımlar atması beklenirken, uzmanlara göre Kur Korumalı Mevduat'tan kurtulmanın tek bir yolu bulunuyor.
Uygulamaya tepeden inme bir karar ile son verilmesi halinde dövizden gelen paranın yeniden döviz tevdiat hesaplarına yönelebileceği riskine dikkat çeken ekonomistler, böyle bir hamlenin Türkiye tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kur krizini tetikleyebilme riskine vurgu yaptı.
Havuzda biriken parayı boşaltmanın en etkili yolu, yeni yasaklarla bankaları KKM'den çıkışlara mecbur bırakmak olsa da, Merkez Bankası rezervleri, sistemden ani çıkışları karşılamak için yetersiz durumda.
KUR KORUMALIDAN ÇIKIŞ İÇİN EN ERKEN TARİH 2024 SONU
KKM çıkışlarına "likidite sağlamak" Merkez Bankası'nın döviz biriktirmesini engel olurken. Net alım hareketleri başlayacak gibiyken trend sekteye uğrayarak rezervlerde düşüş görülüyor. Rezervlerde yaşanan düşüş, TCMB'nin yeniden piyasalara kuru baskılamak için arka kapı müdahaleleri yaptığını düşündürürken, Türkiye ekonomisinin KKM'den kurtulması için en erken tarih ise 2024 yılının son ayları görülmekte.
Geçtiğimiz Aralık ayında bir yıl süre ile uzatılan uygulamanın, ilerleyen günlerde yeniden uzatılacağına kesin gözüyle bakılırken, Bakan Şimşek'in "Londra'daki toplantılar verimli geçti" sözü üzerine piyasaların beklentisi, yabancı yatırımcıya dönmüş durumda. KKM'den çıkışları finanse edebilmek için Türkiye'nin sıcak para ihtiyacı tavan yaparken, kış aylarında ödenmesi gereken kısa vadeli borç nedeniyle hükümet bir an önce rezervlerini artırmayı arzuluyor.