TÜSİAD'dan Doğu Akdeniz açıklaması

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nden (TÜSİAD) yapılan açıklamada, Doğu Akdeniz’deki gerilimin hakkaniyet temelinde çözülmesi gerektiği ve bölgedeki enerji kaynaklarının siyasi sürtüşme ve gerilim kaynağı olarak değil, çok taraflı iş birliği için bir fırsat olarak kullanılması gerektiği bildirildi.

TÜSİAD'dan yapılan açıklamada, Doğu Akdeniz'de artan gerilimin, hakkaniyet temelinde barışçıl bir sonuca ulaşmak için tüm tarafların ivedilikle önkoşulsuz olarak müzakerelere başlama gereğini ortaya koyduğu vurgulandı.

Doğu Akdeniz'deki bölgesel anlaşmazlık; enerji kaynakları sorunu olmanın ötesinde, doğal kaynaklar üzerinde egemenlik ve deniz yetki alanının sınırlandırılması temelinde stratejik bir sorundur." ifadesi yer alan açıklamada, bölgedeki enerji kaynaklarının siyasi sürtüşme ve gerilim kaynağı olarak değil, çok taraflı iş birliği için bir fırsat olarak kullanılması gerektiği bildirildi.

Hakkaniyetli bir çözüm bulmak ve Doğu Akdeniz'i barış ve refah bölgesi haline getirmek için gerilimi azaltma, tek taraflı eylemlerden kaçınma, diyalog ve ön koşulsuz müzakereleri başlatma ihtiyacı bulunduğu belirtilen açıklamada, "Doğu Akdeniz'de barışçıl ve uzun vadeli çözüm tüm kıyı devletlerin katılımını gerektirmektedir. Akdeniz Barışının (Pax Mediterranea) Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarları dikkate alınmadan başarılamayacağı açıktır." ifadelerine yer verildi.

"Konular ivedilikle ele alınmalı"

Açıklamada, Avrupa entegrasyonunun geçmişinin, problemlerin barışçıl yollarla çözülebileceğini gösterdiğini, aynı yaklaşımın Doğu Akdeniz'de de izlenmesi gerektiği vurgulandı.

Ege Denizi'nde uzun süredir devam eden ikili anlaşmazlıklar ile Doğu-Akdeniz'deki çok taraflı anlaşmazlıkların bir bütün olarak ele alınması gerektiği belirtilen açıklamada, şu değerlendirmeler yer aldı:

"Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi'nde uzun yıllardır çözülmemiş anlaşmazlıklar, Güney Kıbrıs'ın 2004'te Annan planını reddetmesine rağmen, adada kapsamlı bir çözüme ulaşılmadan AB üyeliğine kabul edilmesi, bugün Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusu ve doğal kaynakların hakkaniyetli paylaşımı sorunları birbirlerini doğrudan etkilemektedir.

Bu konular ivedilikle başlatılacak bir diyalog süreci çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu sürecin ilk adımı olarak da Türkiye ile Yunanistan arasında 2016'da kesintiye uğrayan ön keşif görüşmelerinin, anlamlı bir ilerleme sağlamak üzere, herhangi bir ön koşul olmaksızın, yeniden başlatılması gerekmektedir. Üzerinde uzlaşı sağlanamayan tüm ihtilaflar uluslararası hukuk temelinde çözülebilir."

"AB, çözümün parçası olmalıdır"

Avrupa Birliği'nin, mevcut anlaşmazlığın çözümünde daha aktif ve tarafsız bir rol üstlenmeye davet edildiği açıklamada, AB'nin hem üye hem de aday ülkeler için adil ve hakkaniyet temelinde çözüm yönünde etkili liderlik gösterme fırsatına sahip olduğu bildirildi.
 
Bu yaklaşımın AB'nin stratejik çıkarlarıyla da uyumlu olduğu kaydedilen açıklamada, "AB'nin dayanışma ilkesi ikili hukuki ihtilafların özel şartlarını ve uluslararası hukuku gölgelememelidir. Üyelik statüsü nedeniyle taraflardan birine koşulsuz destek vermek AB'yi hem adil ve güvenilir bir arabulucu olmaktan yoksun bırakır, hem de çözümden ziyade sorunun parçası haline getirir." ifadesi kullanıldı.

AB Dönem Başkanı Almanya'nın yapıcı arabuluculuk yaklaşımının ve Türkiye ile Yunanistan heyetleri arasında temmuzda Berlin'de yapılan toplantının gerçekleşmesinde gösterilen çabanın takdir edildiği aktarıldı. Bu girişimin uluslararası toplum tarafından daha fazla desteklenmesi gerektiği vurgulandı.

"Yaptırım tehdidi gerginliği artırır"

Yaptırımların veya askeri gerilimin tırmandırılması tehdidinin ters etki yaratacağı ve yalnızca gerginliğin artmasına sebep olacağı belirtilen açıklamada, şu değerlendirmeler yer aldı.

"Gerilimi tırmandırma tehdidinin bir müzakere aracı olarak kullanılmasından kaçınılmalıdır. Mevcut durumdan çıkabilmek için Kıbrıs Türk halkını da içeren kapsayıcı çok-taraflı diplomasi gereklidir. Bu çerçevede, doğal kaynaklara hakkaniyetli erişimi tartışmak için Kuzey Kıbrıs'ın ortak komite kurma önerisi yeniden değerlendirilmeli ve desteklenmelidir."

Doğu Akdeniz'deki tırmanışın, siyasi anlaşmazlıkların çaresinin "uzaklaş(tır)ma" politikası olamayacağını bir kez daha gösterdiği belirtilen açıklamada, "Yaptırımlar ve dışlayıcı politikalar güvensizliğin artmasına sebep olarak daha fazla hasara yol açacak; bölgede sürdürülebilir barış, istikrar ve ekonomik refahın sağlanmasına yönelik Avrupa idealleri ve hedefleriyle çelişecektir." ifadeleri kullanıldı.

"İleri görüşlü politikalar uygulanmalı"

Üyelik perspektifi içermeyen bir Türkiye-AB ilişkisi modelinin Türk iş dünyası nazarında sürdürülebilir olmadığı vurgulanan açıklamada, Doğu Akdeniz'de hakkaniyetli çözüme yönelik atılacak somut adımların Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılmasını sağlayacağı ve Türkiye'nin AB uyumuna yönelik reform sürecine ivme kazandıracağı bildirildi.

Söz konusu sorunları aşacak ileri görüşlü politikalar uygulamanın öneminden bahsedilen açıklamada, "Brüksel, Ankara, Atina, Berlin ve Paris başta olmak üzere tüm Avrupa başkentleri, öncelikle NATO içerisindeki ittifak ruhunu koruyarak, yenilikçi, hakkaniyetli ve karşılıklı yarar sağlayan çözümlerle zorluk ve anlaşmazlıkları aşmak için diplomatik bilgelikten yararlanmalı, mevcut tüm olumlu imkanlarını kullanmalıdır." açıklamasında bulunuldu. (AA)

 

Politika Haberleri