Uzmanlardan yeni HIV açıklaması

HIV enfeksiyonu tedavisinde yeni gelişmeler var. Düzenli ve sürekli ilaç kullanılması kaydıyla, virüs kanda tespit edilemeyecek kadar kontrol edilebiliyor. Belirlenemeyen virüs, bulaşmıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre bugüne dek dünyada 79,3 milyon kişi HIV’le (bağışıklık yetmezliği virüsü) enfekte oldu. HIV enfeksiyonunun tanımlandığı 1981’den günümüze yaklaşık 36,3 milyon kişi ise hayatını bu hastalıktan dolayı kaybetti. Ancak ilaçlara ulaşabilenler için son yıllarda iyi haberler var. Düzenli ve sürekli ilaç kullanılması kaydıyla, virüs kanda tespit edilemeyecek kadar kontrol edilebiliyor. Belirlenemeyen virüs, bulaşmıyor.

 HIV enfeksiyonu, antiretroviral tedavilerin gelişmesiyle, ölümcül bir hastalık olmaktan çıktı. Yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren kronik bir hastalığa dönüştü. Virüsün çoğalması, antiretroviral tedavisi düzenli alındığı ve bırakılmadığı sürece kontrol altında tutulabiliyor. Kanda dolaşan virüs sayısının sıfırlanması halinde ise HIV bir başkasına bulaşmıyor. Enfeksiyonun ileri evresi AIDS’in (edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) gelişmesi engellenebiliyor.

VAKA SAYILARI KATLANARAK ARTIYOR

Tedavideki önemli gelişmeler ve yayılımı önleme çabalarıyla yeni HIV ile yaşayanların sayısı dünya genelinde hızla azalıyor. Ancak Türkiye’nin de içinde olduğu Doğu Avrupa ve Güney Asya bölgelerinde halen artış sürüyor.

Türkiye’de her yıl vaka sayıları katlanarak artıyor. 1991 yılına kadar her yıl 30’lu rakamlardaki yeni vaka sayıları, 2000’li yılların başından itibaren 200, 350, 750, 1000’li rakamlar, 2014 yılından itibaren 2000’li, 2017’den itibaren ise 3 binli rakamların üzerine çıktı. 

GENÇ ERKEKLERDE DAHA ÇOK...

1 Ocak – 31 Aralık 2020 tarihlerinde ise yeni 2 bin 122 HIV ile yaşayan kişi tespit edildiği bildirildi. Bildirimi yapılan vakaların yüzde 84,63’ü erkek. En büyük çoğunluk ise 25-29  yaş grubunda. 

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 1985 yılından 31 Ocak 2021 tarihine kadar bildirimi yapılan 26 bin 447 HIV ile yaşayanların yüzde 81’i erkek olup en fazla görüldüğü yaş aralıkları 25-29 ve 30-34. 

Son iki yılda yeni olgu sayılarında bir miktar azalma gözleniyor. Ancak bunun asıl sebebinin, Covid-19 pandemisi nedeniyle test yaptırmak için sağlık kuruluşlarına başvurmaktan çekinilmesi, dolayısıyla azalan tarama testleri olduğu düşünülüyor.

Klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu, HIV enfeksiyonuyla ilgili Diken'den Mesude Erşan'ın sorularını yanıtladı.

Virüsün kandaki dolaşımına son veren tedavilerde çok büyük gelişmeler oldu, hastalığı kronik hale getirdi. Peki virüsü neden tamamen yok edemiyoruz? 

Tedaviler HIV’in çoğalmasını engelleyerek hastalığın ilerlemesini durduruyor. Maalesef hala virüsü tamamen yok eden tedaviler yok. Çünkü HIV çok hızlı çoğalan ve çok fazla mutasyona uğrayan bir virüs. Ayrıca bazı hücrelerde çoğalmadan sessiz kalarak saklanabiliyor, bunlara da mevcut tedavilerin ulaşması mümkün olmuyor. Tedavi kesildiğinde yeniden aktive olarak çoğalma hızlanıyor. Ama yine de mevcut tedaviler ile genel toplumla benzer yaşam süresi ve kalitesine sahip olabiliyor HIV ile yaşayan insanlar.

Kanda virüs saptanamıyorsa, hasta HIV’i bulaştırmıyor. Bu korunmada, yani önlemler alma konusunda bir rehavete yol açtı mı?

Belirlenemeyen=Bulaştırmayan yani kısaltılmışı B=B söylemi artık bilimsel bir gerçek. Pek çok önemli çalışma ile kanıtlandı ki tedavi altında altı aydan uzun süredir virüs saptanamaz düzeyde olan kişiler HIV’i bulaştırmıyor. Bu söylem evet korunmasız ilişkiyi bir miktar artırıyor gibi görünse de HIV ile yaşayan kişileri damgalamadan ve ayrımcılıktan koruyor, psikososyal yaşamlarını olumlu yönde etkiliyor ve tedaviye olan inançlarını kuvvetlendirerek tedaviye uyum sağlamalarını sağlıyor. Tedaviye uyum hem HIV ile yaşayan bireyleri hem de toplum sağlığını korumak açısından son derece önemli. Bu nedenle bu söylemi destekliyor ama mutlaka özellikle çok partnerli kişileri diğer korunma yöntemlerini de ihmal etmemeleri konusunda uyarıyoruz.

‘HIV ile yaşayan kişiler artık AIDS olmadan, başka hastalıklar nedeniyle yaşamlarını yitiriyor’ demek ne derece doğru?

Evet, doğru. HIV ile yaşayan kişiler tedavilerini düzenli aldıkları takdirde hastalık ilerlemiyor ve AIDS tablosu gelişmiyor. Bu kişiler genel popülasyonla benzer yaşam süresine sahip olabiliyor ve dolayısıyla başka hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybediyorlar. 

ERKEN TANI ÖNEMLİ

Tedavideki gelişmeler, erken tanının önemini ortadan kaldırmadı. Türkiye’de hastalar kolayca erken tanıya ve hemen peşinden tedaviye ulaşabiliyor mu? 

Erken tanı çok çok önemli. Erken tanı demek, erken dönemde tedaviye başlamak demek. Bu da hem HIV enfeksiyonunun ilerlemesini durdurmak hem de bulaştırıcılığı azalan kişilerin virüsü topluma yaymasını engellemek demek. Erken tanı HIV’i sonlandırma hedeflerinin en önemli basamağını oluşturuyor.

Pandemi HIV ile yaşayanları nasıl etkiledi? Tanı, tedavilerinde sorun yaşandı mı? 

Evet, kesinlikle. Her şeyi etkilediği gibi HIV ile yaşayan kişileri de etkiledi. Maalesef pandemi döneminde tanı alan olguların sayısı azaldı ve ilerlemiş hastalıkla başvuranların sayısı arttı. Pandeminin başında pek çok merkez kapandı, laboratuvarların çoğu ancak Covid testi yapabildi. Ayrıca kişiler hasta olma endişesi ile test yaptırmak için sağlık kuruluşlarına başvurmaktan çekindiler. Sonuç olarak daha az test yapıldı ve daha az kişiye tanı kondu.

Ama tedaviye ulaşmada hiç bir sorun yaşanmadı. Hemen pandeminin başında tüm kronik hastalar ilaçlarını reçetesiz olarak eczanelerden temin edebildi. Pandemi sürecinde açıkçası en hızlı ve en başarılı girişim bu oldu bana göre.

En yeni varyant Omicron’un bağışıklık sorunu olan bir kişideki (iyi kontrol edilmemiş bir HIV enfeksiyonu olan)  uzamış Covid sonucu ortaya çıkmış olabileceği düşünülüyor. Bunu nasıl yorumlarsınız?

İlerlemiş ya da tedavi edilmemiş HIV enfeksiyonunda ileri bağışıklık yetersizliği olabileceğinden bu kişilerin corona virüsü daha uzun süre taşıyabileceklerini ve hastalığı da daha ağır geçirebileceklerini biliyoruz. Güney Afrika, HIV enfeksiyonunun en yaygın bulunduğu bölgelerden birisi, o sebeple varyantın o bölgede bir HIV ile enfekte bir olguda çıkmış olması sürpriz değil. Varyantla ilgili veriler henüz kısıtlı, zamanla daha net bilgiler ortaya çıkacaktır.

HIV ile yaşayanlar pandemiye karşı daha büyük risk altında mı? Aşılanmak onlar için misliyle önemli anlaşılan…

Covid’in HIV ile yaşayan bireylerde daha ağır seyrettiğine dair bir kanıt ortaya konmadı. Yapılan çalışmalar genel popülasyonla benzer seyrettiğini gösteriyor. Ancak tabii ki ilerlemiş HIV enfeksiyonu varlığında bağışıklık baskılanacağından daha riskli olabileceği doğru. Ama zaten her şekilde aşılanmak herkes için çok önemli.

Türkiye’nin 2019-2024 arasını kapsayacak şekilde bir kontrol programı var. Program uygulanabiliyor mu, yeterli mi?

Türkiye HIV/AIDS 2019-2024 Kontrol Programı’nı hazırlayan bilim kurulu içinde ben de yer almaktayım. Bu programın üç temel amacı var; HIV/AIDS yeni vaka sayısı ve enfeksiyona bağlı ölümleri azaltmak, HIV/AIDS’e yönelik sağlık hizmetlerinin kapasitesini geliştirmek ve HIV ile yaşayan bireylere yönelik ayrımcılığı ve mahremiyet ihlallerini önlemek. Tüm sorunların masaya yatırılarak tartışıldığı ve bu üç temel amaca yönelik güçlü hedefler koyan bir program bu. Ancak tam da çalışmalar hız kazanmışken pandemi araya girdi ve programın hayata geçirilmesi biraz sekteye uğradı. Yakın tarihte yeniden çalışmalar hız kazandı diyebilirim.

B=B'NİN SOSYAL AÇIDAN ANLAMI BÜYÜK

HIV’le yaşayanlara yönelik çalışmalar yapan Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü, aktivist Arda Karapınar’a Türkiye’de HIV ile yaşayanların, en büyük destek ihtiyacının sosyal ve psikolojik konularda olduğunu söyledi. Enfeksiyonun tedavisi konusunda Türkiye’nin ‘hiç de fena’ olmadığını belirten Karapınar, şunları paylaştı: 

“HIV ile yaşayan insanlar, toplumumuzun HIV’in çekinmeden endişe duymadan, sosyal kayıp riski olmadan konuşulabileceği bir olgunluğa erişememiş olmasının yarattığı ya da potansiyel olarak yaratabileceği sorunlara dair destek ihtiyacı duyuyorlar. Ancak herkesin başına gelebilecek bir sağlık durumu olan HIV pozitiflik hakkında ne iş yerinde, ne evde, ne arkadaşlar arasında rahatça konuşulabilecek bir ortam olmayınca konu sıkışıp kalıyor. Bu sıkışmışlığın sebep olduğu hukuki, psikolojik, sosyal sorunlar ise HIV pozitif kişilerin hayatlarını zorlaştırıyor, o an henüz bir sorun yoksa da gelecekte sorun olacağına dair kaygılar psikolojilerini bozuyor, yaşam kalitelerini doğrudan etkiliyor.”

Peki tedavilerdeki gelişmeler (Belirlenemeyen=Bulaştırmayan özellikle), hastalıkla ilgili algıyı nasıl değiştirdi? HIV’lilerdeki damgalanma endişesini azalttı mı?

Karapınar bunu şöyle yanıtladı: “Bilimsel ve tıbbı gelişmeler bizlerin en güçlü aktivizm araçlarımız. Eski, eksik, yanlış bilgilerin ve safsataların kaybolup gitmesinin tek yolu kanıtlanmış bilimsel bilginin yaygınlaştırılması. Mesela vücutlarındaki HIV, ilaçlar sayesinde baskılanan pozitiflerin virüsü cinsel yolla hiç kimseye bulaştırmayacakları anlamına gelen Belirlenemeyen= Bulaştırmayan, HIV tarihinde çığır açan bir gelişme. Sosyal açıdan da anlamı çok büyük. Bu mesajı vurgulayarak ve yaygınlaştırarak HIV ile yaşayan kişilerin toplum için tehlikeli oldukları vb. önyargılı yaklaşımları aşabiliyoruz. Ki damgalama ve ayrımcılığın sebebi de bu ön yargılar zaten.

Hedef ve ideal, HIV konusunda ön yargısız bir kamusal alan ise HIV pozitiflerin tehlikeli, suçlu, yanlış, haksız vb. olmadıklarını, bunun herkesin başına gelebilecek bir sağlık durumu olduğunu ve HIV pozitiflerle, HIV negatifler sosyal ve hukuki açıdan tamamen eşit haklara sahip olduklarını bilimsel olarak kanıtlayan her mesaj dönüştürücü güce sahip. B=B hem halk sağlığı açısından hem de damgalama ve ayrımcılığı azaltmadaki etkisi açısından çok önemli bir mesaj.”

DSÖ ÇITAYI YÜKSELTİYOR

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) HIV/AIDS ortak programı (UNAIDS) enfeksiyonun tedavi programı için 2014’de, 90-90-90 hedefi koymuştu. Yani HIV ile enfekte olanların yüzde 90’ına tanı konması, tanılıların yüzde 90’ının tedavilerini alması, yüzde 90’ının da tedavisinin başarılı olması. İlaçların kalitesi, hastalık farkındalığı ve tanı için yapılan test sayıları arttıkça DSÖ 2020’de hedefini büyüttü, 95-95-95’e çıkardı. 2030 hedefi, yeni HIV enfeksiyonlarının ve HIV bağlantılı ölümlerin sıfırlanması, HIV pozitif bireylerin daha uzun ve sağlıklı yaşadığı bir dünya yaratarak HIV’le bağlantılı ayrımcılığa son verilmesi. 

HIV cinsiyet ayrımı yapmaz
Kırmızı Kurdele’nin derlediği yanlışlar ve doğrular şöyle:

​”HIV ölümcül bir hastalıktır.” Değildir! Zaten özünde HIV bir hastalık değil AIDS’e yol açabilen virüsün adıdır. HIV pozitifler, doğru ve düzenli tedavi ile sağlıklı bir ömür yaşarlar.
“Doğum kontrol hapı alırsam HIV ile enfekte olmam.” Keşke! Ama üzgünüz, olabilirsiniz! Doğum kontrol hapları sizi HIV ya da diğer enfeksiyonlara karşı korumaz. 
”HIV öpüşmekle, aynı kaptan yemek içmekle de bulaşıyormuş.” Bulaşmıyor! Kesin bilgi. 
”HIV pozitif kadınlar bebek sahibi olamazlar, olmamalılar.” Olabilirler, olmalılar! HIV taşıyıcılığını kronik bir tıbbi durum seviyesine indirgeyen ilaçların bulunduğu 1996’dan beri HIV pozitif kadınlar çok basit önlemlerle HIV negatif bebek sahibi olabilirler.
​”Ben HIV pozitif olmam çünkü eşcinsel değilim.” Cinsel yöneliminiz ne olursa olsun HIV ile enfekte olabilirsiniz. HIV cinsiyet ayrımı yapmaz.

 

Sağlık Haberleri