İktidarı yakınlığı ile bilinen ve havuz medyası Yeni Akit’te köşe yazarı olan Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşe yazısında "partizanlık" kavramı üzerinden AKP başta olmak üzere tüm partilere dikkat çeken göndermede bulundu.
Bu yıl Süper Lig şampiyonu olan Trabzonspor''un, şampiyonluğuna ve bu şampiyonlukta payı olan AKP’ye gönderme yapan Dilipak, "Sahi, devlet hangi şirkete, bir futbol şirketine verdiği desteği, pozitif ayırımcılığı, muafiyeti uyguluyor! " diye sordu.
Abdurrahman Dilipak''ın köşe yazısında dikkat çeken cümleler şu şekilde:
"Millet can derdinde, partiler oy derdinde. Pandemi sonrası süreç siyasete damgasını vuracak. Siyaset bundan sonra savaş yıllarında olduğu kadar zorlu bir süreç olacak. Hem de bugünden başlayarak. Bakın bu mevcut partilerin birçoğunun alacağı oy, üye sayısının altında kalacak. Bakmayın siz o kamuoyu araştırmalarına, media ve bu şirketlerin çoğu parayı verenin siparişine uygun sonuç üretiyorlar. Yani anlayacağınız parayı veren düdüğü çalıyor. Ne kadar çok para verirseniz, o kadar hızlı üfürüyorlar. Malum media da “dibek döğenin hık deyicisi” rolünde. Siparişe uygun yorum, analiz, mütalaa, görüş ne lazımsa. Bu durum sadece bize has bir durum değil, dünyanın birçok ülkesinde bu böyle. Sadece diktatörlüklerde değil, demokrasicilik oynayanlar da böyle. Aralarındaki fark bazıları rolünü iyi oynuyor, bazıları kötü. Bazıları yerken üstüne-başına döküyor, o hesap. Tabii ucuz kamuoyu araştırma anketlerinin pişirdiği “yahni” iyi olmuyor.
Savcılar ihbar kabul eder mi bilmem ama, mesela birçok kişi parti üyesi olduğunun farkında değil. Başvuru belgelerindeki imza kendilerine ait değil ve birçoğu yıllardır üye aidatı filan da ödemiyor. Peki nasıl oluyor bu iş derseniz, oluyor işte. Evrakta sahtecilik mi dersiniz, kayıt dışı para transferi mi dersiniz. Bu aidatları birileri ödüyorsa onlar kim, niye ödüyorlar ve bu değirmenin suyu nereden geliyor? Siyasetin finansmanı öteden beri hep sorun olagelmiştir zaten. Bu piyasa ne yazık ki, şeffaf değil. Bu sistemin bir faydası var, yaramazlık yapan bir üyeyi istediğiniz zaman kapının önüne koyarsınız. Çünkü üyelik formundaki imza sorunlu, zaten aidat da ödemiyorsunuz. O kadar üyenin büyük bir çoğunluğu hiçbir etkinliğe ya da oylamaya katılmamış. Bir yerde üye yapmışlar, bir rozet, bir kimlik kartı onun işini görüyor.
Aslında bana sorarsanız, bu kişilerin şahsında partiler ciddi bir itibar kaybediyor. Bunlar kendine ya da çocuklarına iş bulmak, belediyede işini görmek için üye olmuş kişiler. Kıraldan fazla kıralcı tipler. Siyasetçinin gözünde “dağdaki çoban”ın da bir oyu var, “Üniversitedeki Prof.”un da. Mesele “kemiyet”, “keyfiyet” meselesi. “Özgül ağırlık” meselesi. Kimisi parası ile giriyor bu piyasaya, kimi “oy” pazarlığı ile. Sakın bu “oyun”u görmeden “oy”unuzu kullanmayın. Siyaset sahnesindeki devleri cüce, cüceleri dev gibi gösteren konkav ve konveks aynalara dikkat. Partinizin üye profiline bakın, onların yıllara göre nasıl ve ne yönde değiştiğine bakın. Eş zamanlı olarak, parti üst, il ve taşra yönetimi ile milletvekili ve yerel yönetimlerdeki profiline bakın bakalım. Onlar ne yönde nasıl değişmişler. Bitmedi daha, peki oy veren profiliniz ve bunların STK, Media’daki karşılığı olan sosyolojik anlamda kitlesel imajı getirin gözünüzün önüne ve tercihinizi ona göre yapın. Çok üyeli parti profili, popülist bir yaklaşımdır. Yönetemediğiniz güç güç değildir. Siyaset zor zanaatir. Avamı da havası da dengede tutmak gerekiyor. Hareketin şasesi güçlü değilse kırılma çabuk olur. Bu kubbenin sütunları sağlam değilse her şey liderin karizmasına yüklenirse, tek sütunlu kubbeler kırılgan olur. Her işte olduğu gibi adalet siyaset için de en önemli müessese olarak merkezde yerini alması gerek. Ve şeffaf bir yönetim.
Gayeye giden her yolu meşru görenler, gayrimeşruluk bataklığında boğulurlar. Gerçek acı da olsa, zehirli baldan daha tatlıdır. Sonuçta, biz bize benziyoruz. Vakıflarda, sendikalarda, derneklerdeki durum ne ki! En sağlam üyelik 1. Lig futbol takımlarında olsa gerek. Ama onların da başka sorunlar var. Sahi, devlet hangi şirkete, bir futbol şirketine verdiği desteği, pozitif ayırımcılığı, muafiyeti uyguluyor! Ama öte yandan, siyaset ve futbol taraftarlığı, sonuçta rasyonel olmaktan çok duygusal ve biraz da kişisel çıkar ya da ütopyaları ile ilgili olsa gerek. "