Yılmaz Özdil'den çok konuşulacak 'İstanbul Sözleşmesi' yorumu

Yılmaz Özdil, AKP'nin 2011 yılında imzaya açılan ve Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden "vazgeçmeyi" veya en azından "sakıncalı" görülen bazı maddelerine "çekince koyma" seçeneğini tartışmaya açmasıyla ilgili yazdı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un "Nasıl imzalanmışsa, usulü yerine getirilerek çıkılır" diyerek yeniden başlattığı İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına Sözcü yazarı Yılmaz Özdil de katıldı.

Yılmaz Özdil bugünkü yazısında, "Başa çıkamadıkları, biat ettiremedikleri, boyun eğdiremedikleri, konuşmasına bile tahammül edemedikleri kadınların ağzını yırtarcasına, sözleşmeyi yırtıp atmaya çalışmaları normaldir." dedi. 

Ünlü düşünür , yazar ve filozofların kadınlarla ilgili sözlerine yer veren Özdil, "Hukuki metnini okumana inan gerek yok…Sözleşme aslında bu söz'lerdir." ifadelerini kullandı. 

İŞTE ÖZDİL'İN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ" BAŞLIKLI YAZISI 

Cahildirler kadından üstün olduğunu sananlar demiş, Mevlana.

Kadın, bilmeyene nefs, bilene nefestir demiş, Şems-i Tebrizi.

Goethe'ye göre, kadını, şarabı, şiiri, müziği sevmeyen, ömrü boyunca ahmak kalır.

Karl Kraus'a göre, bir kadın olmadan yaşanmayacağı doğru değildir, bir kadın olmadan yaşanmış olunmaz sadece.

Winston Churchill, benim en parlak başarım, eşimi benimle evlenmeye ikna etmemdir diye özetlemiş.

Charlotte Whitton ise, kadınlar, hayatta yapmaları gereken şeyleri, kendilerinin yarısı kadar bile iyi olmayan bir erkeğin yaptığından iki kat iyi yapmak zorundadır, neyse ki, bunu yapmak zor değil diye gülümsemiş.

Lynda Lee-Potter'a göre, güçlü erkekler, kadınların desteğiyle başarılı olurlar, güçlü kadınlar ise kocalarına rağmen başarılıdır.

Aristotle Onassis, eğer ki kadınlar olmasaydı, dünyadaki paranın hiçbir değeri kalmazdı diye izah etmiş.

Rudyard Kipling, kadının tahmin ettiği şey, erkeğin emin olduğu şeyden daha doğrudur demiş.

Henry Miller'a göre, kadınlarla ilgili yapılabilecek üç şey vardır; onu sevebilir, onun için acı çekebilir, ya da onu edebiyata çevirebilirsin.

Victor Hugo'ya göre, kadınsız erkek, horozsuz tabanca gibidir, erkeği ateşleyen kadındır.

Honore da Balzac, bir kadına inanmak, ona tapmak, onu hayatın başlangıç noktası, ışığı bellemek… Bu, yeniden doğmak değil de nedir, diye sormuş.

Charles Bukowski, hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılacak imzadır diye uyarmış.

Tolstoy, kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele, her zaman yepyenidir demiş.

Turganyev, bütün dehamı, bütün eserlerimi, akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle candan ilgilenen bir kadın uğruna feda etmeye hazırım, diye yazmış.

Gökyüzünün yarısını kadınlar taşır diye Çin atasözü var.

Kadın, bir erkeğin kendisini sevmediğini, ondan daha önce farkeder diye Rus atasözü var.

Pablo Neruda, bir kadın söyleyeceği çok şey olduğu halde susuyorsa, erkek artık tüm şansını kaybetmiştir demiş.

Cemal Süreyya da Neruda'yla aynı açıdan bakmış…

Kadınlar susarak giderler / çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için / birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez

Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela / tam tersi, konuşmamız lazım der

Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar / ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir

Kadınlar inatçıdır / hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar

Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği / karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar

Sonunda pes eder adam / bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır

Genellikle ne cevap alır? / abuk sabuk konuşma! / gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır

Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez

Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hâlâ ümidi vardır kadının / yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur / daha önemlisi, o adamı hâlâ seviyordur

Kadın susarak gider! / en önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir

O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir / ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir

Yüreğindeki bavulları toplamıştır / kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir

Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir

Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama, bir kadın sessizce gider / ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır

Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.

İstanbul Sözleşmesi budur.

Hukuki metnini okumana inan gerek yok…

Sözleşme aslında bu söz'lerdir.

Gel gör ki, değil sözleşme, antlaşma yapsan nafiledir.

İşte en yukarda yazıyor, tee 800 yıl öncesinden seslenmiş Mevlana…

Kadından üstün olduğunu sananlar, cahildir.

Başa çıkamadıkları, biat ettiremedikleri, boyun eğdiremedikleri, konuşmasına bile tahammül edemedikleri kadınların ağzını yırtarcasına, sözleşmeyi yırtıp atmaya çalışmaları normaldir.

Gündem Haberleri