Yunanistan''ın saygın gazetelerinden Kathimerini''nin sorularını yanıtlayan, Fahrettin Altun, Türk Yunan ilişkilerinde gelinen son noktayı değerlendirdi.
Fahrettin Altun’un Kathimerini'' gazetesine verdiği yanıtlar şu şekilde:
"Biz tüm komşularımızla iyi ilişkilerimiz olmasını, bölgemize barış ve istikrarın hâkim olmasını arzu ederiz. Ancak ağzımızın tadı bozulmasın diye kimsenin iyi niyetimizi istismar etmesine müsaade etmeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız zaten Miçotakis hükümetine bir şans vererek diyalog kanallarını açmıştı. Yunanistan başbakanı bu fırsatı değerlendiremedi. İkili ilişkilere üçüncü tarafları karıştırmama sözü vermesine rağmen Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye karşıtı mesajlar verdi. Böylece Ankara’daki kredisi bitmiş oldu. Şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki, Türkiye Yunanistan’ın sürekli gündeminde olmasına rağmen, Yunanistan Türkiye’nin gündeminde benzer bir ağırlık taşımıyor. Yunanistan, Türkiye’yi küçük hesaplarla veya üçüncü ülkelere güvenerek karşısına alarak ancak kendine zarar verir. Aynı şekilde anlaşmazlıkların diplomasi ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturulması, öncelikle Yunan halkının çıkarına olacaktır.”
‘MİÇOTAKİS’İN ÇABA GÖSTERMESİ GEREKİYOR’
"Mevcut koşullar altında böyle bir görüşme olacağını düşünmüyorum. Miçotakis, Türkiye’nin kendisine verdiği fırsatı çarçur etti. Neticede gerilimden beslenen odakları sevindirdi. Yunanistan’ın parası ise eğitime veya kültüre değil; silahlanmaya gitmiş oldu. Bu noktaya tamamen Miçotakis hükümetinin tercihleri nedeniyle geldik. Yunanistan başbakanının Türkiye’yi medeni bir komşu gibi davranmak konusunda samimi olduğuna ikna etmek için çok çaba göstermesi gerekiyor."
‘BİZİ ZAYIFLATMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ’
"Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle ilişkilerinin güçlenmesinden rahatsız olanlar sürekli yeni iddialar ortaya atıyor. Bunun amacı da Kıbrıs Türk toplumunu bölmek ve Kıbrıs Türklerini Türkiye’den uzaklaştırmaktır. Bildiğiniz gibi Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni egemen bir devlet olarak tanımakta ve Kıbrıs’ta iki devletli çözümden yana durmaktadır. Bunun başlıca sebebi ise atılan tüm iyi niyetli adımlara rağmen Kıbrıslı Rumların çözümü reddetmesi ve elimizde Kıbrıs Türklerine karşı geçen yüzyılda işlenen suçların tekrarlanmayacağına dair somut bir gösterge olmamasıdır. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türk halkına uyguladığı insanlık ve hukuk dışı ambargolara sesini çıkarmayan, hatta Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarını dahi görmezden gelen uluslararası toplumun, Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkiler hakkında işine geldiği gibi söz söylemeye hakkı yoktur. Kim ne derse desin Türk ulusunun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin Türkiye ile arasındaki müstesna bağı zayıflatmaya kimsenin gücü yetmez.
‘KİMSENİN RAHATSIZ OLMAMASI GEREKİR’
"Bildiğiniz gibi Türkiye son yıllarda enerji konusunda ciddi atılımlar yaptı. Sondaj gemileri satın alarak bu konuda dışa bağımlılığımızı bitirdik. Karadeniz’de bulduğumuz gazı denizden karaya taşıyacak boruları suya indirmeye başladık. Bunların tamamı, Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve vizyonu sayesinde oldu. Sondaj gemilerimizin nerede faaliyet göstereceği, Türkiye’nin egemen bir devlet olarak tek başına alacağı kararlarla belirlenir. Türkiye’nin kendi gemileriyle uluslararası hukuka uygun bir şekilde icra edeceği faaliyetlerden kimsenin rahatsız olmaması gerekir."
TÜRKİYE’Yİ TEHDİT EDİYOR GİBİ YANSITMAK DOĞRU DEĞİLDİR
"Bildiğiniz gibi Lozan Barış Anlaşması (1923) ve Paris Barış Anlaşması (1947) uyarınca, bazı adalara gayrı askeri statü verilmiştir. Uzun yıllardır Yunanistan’ın bu adaları silahlandırarak uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini görüyoruz. Türkiye de Yunanistan’ın mevcut uluslararası anlaşmaları tartışmaya açarak ancak kendine zarar vereceği uyarısında bulunuyor. Bu uyarıyı Türkiye’nin durup dururken Yunanistan’ı tehdit ettiği gibi yansıtmak doğru olmaz. Aynı şekilde Türkiye’nin böyle bir konuda Yunanistan’ın yasadışı adımlarına ses çıkarmayacağını düşünmek, Türkiye’yi anlamamaktır."
‘TÜRKİYE ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİL’
"Burada mesele Yunanistan başbakanının ABD’ye veya bir başka ülkeye gitmesi değil; Türkiye’ye verdiği sözlere rağmen üçüncü tarafları ikili ilişkilere karıştırma çabası içine girmesidir. Kendisi Yunanistan’ın geçmişte benzer manevralarla kazanç elde ettiğini düşünüyor olabilir. Ancak Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığının anlaşılması gerekir."
‘ÖYLE BİR DERDİMİZ YOK’
"Öncelikle Kathimerini gibi bir gazetenin, Yunan uçaklarının Türk hava sahasını ihlallerini Yunan makamlarına sormamasını yadırgadığımı söylemeliyim. Ege’de birkaç aydır gerilimi tırmandıran taraf Yunanistan’dır. Size somut bir örnek vereyim: 27 Nisan’da Yunan uçakları ana karamıza geldi. Datça, Didim ve Dalaman’da hava sahamızı ihlal etti. Bunları biz iddia etmiyoruz. Radar görüntülerini müttefik ülkelerle paylaştığımız, somut örneklerden bahsediyoruz. Türkiye de Yunanistan’ın provokasyonlarına yanıt veriyor. 27 Nisan’daki olayı okuyucularınızın gözünde canlanması açısından şöyle izah edeyim: Türkiye, Yunanistan kadar tehlikeli bir oyun oynamak isteseydi Türk savaş uçaklarını Attiki yarımadasının semalarında görürdünüz. Ama bizim böyle bir derdimiz yok. Gerilimi yükselten taraf olmadık, olmayacağız. Ancak her türlü hamleye cevap verecek imkân ve kabiliyetlere sahibiz."
‘GEREKLİ ADIMLARI ATACAKLARINA İNANIYORUZ’
"Süreç devam ediyor. F-16 tedarik ve modernizasyon talebimize dair askeri makamlarımız ve ABD’li muhatapları arasında geçtiğimiz aylarda Ankara’da teknik görüşmeler yapıldı ve süreçte bu düzeyde gerekli ilerlemeler sağlandı. ABD yönetimi de talebimizi siyasi açıdan olumlu değerlendiriyor. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, F-16 talebimize karşı çıkan bazı Kongre üyelerine geçtiğimiz Mart ayında gönderdiği cevabi mektup bunu açıkça gösteriyor. Keza, Başkan Biden da son NATO Zirvesi sırasında yaptığı açıklamalarda bu konudaki desteğini açıkça ortaya koydu. Bu çerçevede, ABD makamları tarafından da vurgulandığı üzere, talebimiz gerek NATO’nun caydırıcılık ve savunma kabiliyetleri, gerekse İttifak’ın birlikte çalışabilirliği açısından da büyük önem arz etmektedir. Bu itibarla, söz konusu talebimizin Kongre tarafından da onaylanması ve böylece sürecin en kısa zamanda olumlu şekilde sonuçlanması için ABD yönetimin gerekli adımları atacağına inanıyoruz."
‘TAAHHÜTLERİ YERİNE GETİRMELERİNE BAĞLI’
"15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye özellikle milli güvenlik konusunda ciddi atılımlar yaptı. Devletin en stratejik kurumlarına sızan FETÖ elemanları, terörle mücadele başta olmak üzere birçok kritik faaliyeti sabote ediyordu. Darbe girişimi sonrasında örgüt mensuplarının tespiti ve kamu başta olmak üzere tüm alanlardan temizlenmesi bir milli güvenlik meselesiydi. Bunu otoriterleşme olarak göstermek, ancak bu iddiayı ortaya atanların, FETÖ mensuplarının o konumlarda olmasından fayda sağladığı şeklinde yorumlanabilir. İsveç ve Finlandiya’dan yalnızca FETÖ değil, PKK ve PKK’nın Suriye kolu olan YPG konusunda somut adımlar atmasını istedik. Neticede muhataplarımız bu meşru talepleri kabul etti. Bunu da üçlü muhtırada kayıt altına aldık. Elbette FETÖ ile mücadelenin böyle bir belgede yer bulması, Türkiye’nin diplomatik başarısının bir yansımasıdır. Zaten buna istinaden Madrid Zirvesi’nde bu iki ülkeye bir davet yapılmasına onay verdik. Öte yandan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği, üçlü muhtırada verdikleri taahhütleri yerine getirmelerine bağlı."
GAZETENİN RÖPORTAJ DEĞERLENDİRMESİ
Yunanistan’ın Kahtimerini Gazetesi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun''un verdiği röportajın önemine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’la İstanbul’daki evinde görüştük. Bizi sıcak şekilde karşıladı, diyaloğumuz uzundu ve Türk-Yunan ilişkilerini ilgilendiren tüm konularını, Ankara’nın geleceğe yönelik planlarını ve de komşu ülkedeki iç gelişmeleri konuştuk. Tüm sorularımıza sakin bir şekilde cevap verdi, hatta kendisine Yunanistan’ın tezlerini ifade ettiğimizde bile Sayın Altun, Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakın çalışma arkadaşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Komşu ülke Cumhurbaşkanının her faaliyetinde, her görüşmesinde ve yabancı liderlerle temaslarında yanında bulunuyor. Bazıları Sayın Altun’u, Sayın Erdoğan’ın yanında bulunan lider takımının en önemlilerinden biri olarak değerlendiriyor. Kathimerini’ye verdiği mülakat, Nisan ayından sonra Türk savaş uçaklarının üst uçuşlarıyla, Sayın Miçotakis’in ABD ziyaretiyle ve Sayın Erdoğan’ın Yunan Başbakanı ile her irtibatını kesmesiyle doruğa çıkan yüksek gerilimin akabinde bir Türk hükümet yetkilisinin ilk mülakatıdır. Sayın Altun’un görüşleri ve mesajları, belki de Ankara’nın olayları nasıl okuduğunu ve önümüzdeki dönemde nasıl hareket edeceğini anlamak açısından değerlidir.”