Kartal havlu atmış...

Usta gazeteci ve sıkı Beşiktaşlı Zafer Arapkirli, 1-1 biten Fatih Karagümrük SK - Beşiktaş maçının ardından karşılaşmayı değerlendirdi ve eleştirilerde bulundu.

Kartal havlu atmış...

Futbol altyapı okulları için, “Panik Defans” ya da “Helva Defans” gibi bir ders kasedi hatırlasanız, Beşiktaş’ın bu sezon rakiplerine verdiği acemice ve hemen hepsi “yüzde yüzlük” pozisyonları kullanabilirsiniz. 

Yine aynı okulda, “Gazı kaçmış, içi geçmiş, o eski halinden eser kalmamış golcüler” temalı bir kaset hazırlasanız, “Abu, Cenk, Ali üçlüsü”nü videoya çekin yeter. 

Takım sporlarında en önemli ve vazgeçilmez unsur, bir takımın hücum ederken de, savunurken de, hatta orta sahada organize olurken de, bir “senkronize” ruh içinde hareket edebilmesidir. O ruh yoksa, bu bölgelerden hiçbirinde verimli olamazsınız. 

Beşiktaş bunu, iyi günlerinde sadece orta saha ve hücumda olumlu yapabilen ama maalesef “hem iyi gününde hem de kötü gününde” savunmada olumsuz yönde yapabilen bir takım hüviyetinde. 

Biraz daha açayım:

İyi gününde, orta sahada bir anda oyuncudan oyuncuya yayılan bir “Aman ne güzel atak başlatıyoruz” mesajının olumlu etkileri, yine iyi gününde, hücumda “Haydi arkadaşlar çok güzel gole gidiyoruz” ruhu hakimken, takım iyi de oynasa kötü de oynasa, her maçta bir “Eyvah ne yapacağız şimdi geliyorlar...” görüntüsü sergiliyor. 

Savunmada yapılan her top kaybında, ya da rakibin gelen her organize ve akıllı atağında, muazzam bir panik hakim Beşiktaş defansında. Gelen bütün toplara, “vurmadan önce sekmesine izin verme” hastalığı. Bunu ligin başından beri hemen her maçta gözlüyoruz. Daha geçen hafta, Alanya maçında sezonun en güzel ve hızlı oyunlarından birini sergilemesine, 3-0 gibi net bir skorla kazanmasına rağmen, Alanya forvetlerinin “yüzde yüz” sayılacak en az 5 gollük pozisyonu harcaması, Mert Günok’un olağanüstü kurtarışları, “skorun belki de ters yönde daha farklı olmasını” engelledi. 

Karagümrük karşısında da, Colin Kazım,Colley ve Borini, son vuruşları iyi yapabilseler, telaş yapmasalar, Beşiktaş ilk yarıyı farklı geride kapatabilirdi. 

Kabul edelim. Kadro kalitesi olarak Beşiktaş, Karagümrük’ten daha “yukarıda” sayılır, değil mi? 

Ama, ileride en büyük umutları olan Delle Ali bir tek geçen haftaki Alanya maçı haricinde bir varlık gösteremeyen, Abubakar “eski halinden eser olmayan” Cenk ise, yine “eski Cenk’i mumla aratan” bir görüntüden bir türlü kurtulamadı. 

Cenk Tosun’un eski “korkutucu” fulelerinin yerinde yeller esiyor. Abubakar, artık rakip defanslar için “Tehdit” olarak bile görülmeyecek kadar “ağır ve hafif”... 

Pamuk Prenses” diyeceğim de “renk” tutmuyor. 

Geriye ne kalıyor? “Tek vuruşluk” pozisyonlar. 

Cenk Tosun bunlardan ilk devre 3 tane buldu. Birini dışarı attı, birini üst direğe nişanladı, birini de Masuaku’nun içeri çok güzel doldurduğu ve Wellinton’un servis yaptığı topa, fırsatçılığını kullanarak yakın mesafeden vurup gol yaptı. 1-0

Gedson ve Redmod ilk yarıda eski maçların gerisinde kalırken, bunca “arıza”nın yanında Tayfun ve Tayyip Talha’nın göz dolduran çabaları da boşa gitti. Rosier ise var mıydı yok muydu belli değildi. 

İlk yarının akıllarda kalan ve VAR’a giden “penaltı kokulu” pozisyonun da, öncesindeki ofsayt nedeniyle zaten tartışma konusu bile yapılmamasını not alalım. Bence de “penaltı gibi penaltı” değildi. Biraz abartıyı atlama seçiliyordu. 

İkinci yarıya Redmond’ı çıkarıp Saiss’i, Abubakar’ı çıkarıp Muleka’yı alan Şenol Hoca, Saiss’in defansı biraz toparlamasını umuyordu herhalde. Geçmedi o panik hali. Ve Karagümrük golü hemen 49’ncı dakikada geliverdi. Yine panik, yine “göz göre göre kaçırılan” adamlar, yine sekmesine izin verilen toplar ve artık bu sefer rakip affetmiyordu. Ozdoev çok rahat attı golü ve 1-1 yaptı. 

Kartal, ilerleyen dakikalarda yine o “Armut piş ayağıma düş” ve “Tek vuruşla gol yapayım” düşüncesine angajeydi. Yine pozisyon üzerine pozisyon yedi. Ama gol atabileceğine dair hiçbir işaret vermedi. Karagümrük daha iyi gününde olsa, farka bile giderdi. 

Beşiktaş dua etsin, bu yazının ilk iki paragrafında sözünü ettiğim iki kaseti Sivasspor’un hocası Rıza Çalımbay hazırlatıp oyuncularına izletmez. 

Umarız, Şenol Hoca ön alıp, aynı kasetleri kendi takımına izletir. 
Bir de, Gedson’a oyun bittikten sonra gidip hakemi itip aldığı sarı kartla, Sivas kadrosundan kendi kendini çıkartmasına Hoca nasıl bir “tek ayakta durma cezası” verecek. Merak ediyorum. 

Bunun adı ihanet değilse, nedir? 

İlgili Haberler

''Abu-Bakar Rakip-Atar''
Süper Lig'de 23. hafta heyecanı! Maçlar biter bitmez yazacaklar
Tansu Sarı yazdı: Şenol Güneş senin eserin

Yazarlar Haberleri