Tümamiral Cihat Yaycı günler sonra ilk kez konuştu

Tümamiral Cihat Yaycı günler sonra ilk kez konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yayımladığı karar ile Genelkurmay Başkanlığı emrine atanan Tümamiral Cihat Yaycı görevinden istifa etmişti. İstifanın ardından sessizliğini koruyan Cihat Yaycı günler sonra ilk defa konuştu.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yayımlanan karar ile Genelkurmay Başkanlığı emrine atanan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, alınan karar üzerine görevinden istifa etmişti.

İstifanın ardından Yaycı'nın yakın çevresine de "Onurum, gururum incindi" dediği öne sürülmüştü. 

İstifasının ardından uzun bir süre sessizliğini koruyan Cihat Yaycı, ilk kez konuştu.

Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Tümamiral Cihat Yaycı, "Askeri adımlardan ziyade Türkiye diplomasi ve uluslararası hukuku kullanarak üstünlük elde etmeli. Ocak ayında kaleme aldığım yazıda rakip ülkelerin neler yapabileceklerini yazmıştım. Şimdi en zayıf halkadan başladılar ama ön almamız lazım" ifadelerini kullandı.

Kübra Par'ın Cihat Yaycı ile yaptığı söyleşi şöyle:

Biz ülke içi gündemlerle oyalanaduralım, salı günü Doğu Akdeniz’deki güç dengelerini etkileyecek çok önemli bir gelişme yaşandı.

Yunanistan ve İtalya Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzaladı.

Aynı günün akşamı emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Habertürk’te konuğum oldu. Hem bu anlaşmanın Türkiye ve Doğu Akdeniz açısından anlamını hem de Yunanistan ile son günlerde tırmanan gerilimi ve Libya’yı konuştuk.

Programdan sonra, istifası büyük gündem yaratan deniz hukuku uzmanı Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı ile konuştuk. Yayını ilgiyle izlediğini söyledi. Yunanistan ile İtalya arasındaki anlaşmaya dair görüşlerini sordum.

Verdiği bilgileri dikkatle dinledim çünkü herkes biliyor ki Libya ile Türkiye arasında imzalanan Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Anlaşması'nın bilimsel fikir babası Cihat Yaycı Paşa’dır.

Gerçi o her sorulduğunda “Anlaşmanın imzalanması ve hayata geçirilmesi Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesinin sonucudur” diye vurguluyor, kendine mal etmemeye özen gösteriyor.

Doç. Dr. Yaycı, Libya anlaşmanın imzalanmasının ardından Ocak 2020’de Kriter Dergisi’nde bir makale yayınlayarak Libya’dan sonra atılacak adımların neler olması gerektiğini sıralamıştı.

Cihat Paşa şimdi o tavsiyelerini anımsatıyor ve Türkiye’nin atabileceği bazı somut adımlar olduğunu ve bunun devletin ilgili kurumlarınca çok boyutlu değerlendirmesinin önemli olduğunu söylüyor.

Peki nedir o adımlar?

“Askeri adımlardan ziyade Türkiye diplomasi ve uluslararası hukuku kullanarak üstünlük elde etmeli. Ocak ayında kaleme aldığım yazıda rakip ülkelerin neler yapabileceklerini yazmıştım. Şimdi en zayıf halkadan başladılar ama ön almamız lazım” diyor.

‘YUNANİSTAN KENDİ TEZİNİ ÇÜRÜTTÜ’

İtalya ve Yunanistan arasındaki anlaşmanın Türkiye açısından neden çok kritik olduğunu Cihat Yaycı Paşa şu sözlerle anlatıyor:

“Bu anlaşma ile Yunanistan adaların ana kara kadar hakkı olmadığını kabul etmiş oldu.

Zaten Yunan muhalefetinden Syriza Partisi milletvekili ve eski Dışişleri Bakanı Kozias, hükümeti eleştirerek 'İtalya ile imzalanan anlaşma ne yazık ki zamanında bizim müzakere ettiğimizi anlaşmadan daha gerideki bir noktadadır. 1977 yılında imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasında özellikle Kuzey’deki Diaponia Adası'na daha fazla yetki alanı tanınıyordu' diyerek bu durumu teyit etmiş oldu.

Devletimizin ilgili kurumlarının bunu çok iyi kullanacağını düşünüyorum.

Bir başka örnek daha var.

2009 yılında Yunanistan ile Arnavutluk arasında Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalanmıştı. Adriyatik’teki adalara Arnavutluk kadar hak tanıyordu. Yan sınırı da Yunanistan kendi lehine kullanıyordu.
Buna dair hazırladığımız raporu el altından Arnavutluk’a gönderdik ve 'Kandırılıyorsunuz' diye uyardık. Anlaşma imzalanmış olduğu halde Arnavutluk, Yunanistan’a itiraz etti ve 'Senin adaların ile benim karamın aynı hakları elde etmesi adil değil' dedi. Anlaşmayı AYM’ye taşıyarak iptal etti.

Yunanistan sürekli adaların ana karalar gibi eşit deniz yetki alanı olduğunun kabul edilmesini istiyor, fakat ne Arnavutluk’u ne de bu hafta yapılan anlaşmada İtalya’yı bu konuda ikna edemedi.

Oysa aynı tezleri kullanarak Türkiye’ye karşı Ege’de ve Doğu Akdeniz’de hak iddiasında bulunuyor.

Meis Adası'nı haritada görmek bile mümkün değilken 'Kıta sahanlığı var' diyerek koskoca Anadolu’nun kıyılarını yok sayarak Doğu Akdeniz’e sahip olmak istiyor. Bu cesaretinin arkasında biraz da Yunan diplomatların agresif aktifliği yatıyor.”

ARNAVUTLUK VE LİBYA UYANDIRILMALI

“Şimdi Türkiye’nin atması gereken çok somut bir adım var” diyor Doç. Dr. Yaycı.

Çünkü İtalya ile Yunanistan arasında yapılan anlaşmada Arnavutluk’un ve Libya’nın hakkı yeniyor.

Güneybatı-Kuzeydoğu hattında Arnavutluk’un, Kuzeybatı-Güneydoğu istikametinde ise Libya’nın kazanacağı alanlar gasp ediliyor.

Yani Libya ve Arnavutluk, İtalya ile anlaşma yapsalardı Yunanistan’ın aldığı bazı alanlar onların olacaktı. Dolayısıyla Libya ve Arnavutluk’un bu anlaşmaya itiraz etmesi gerekiyor.

Cihat Yaycı Paşa’nın verdiği bu bilgiler çok kritik. O nezaketi gereği böyle söylemiyor ama ben açık ve net yazayım, Türk Dışişleri Arnavutluk ve Libya’yı bir an önce uyandırmalı!

Hatta bununla da yetinmemeli, Mısır, İsrail ve Lübnan kamuoyuna “Güney Kıbrıs ya da Yunanistan ile değil de Türkiye ile anlaşma yaparsanız daha fazla deniz alanı kazanacaksınız” mesajını hatırlatmalı...

MISIR-YUNANİSTAN YAKINLAŞMASINA DA DİKKAT

Bütün bunlar yaşanırken Yunanistan'ın en büyük gazetesi Kathimerini’de, Vasilis Nedos imzası ile yer alan haberde, Yunanistan'da İtalya ile yapılan anlaşma sonrası gözlerin Arnavutluk ve Mısır'a çevrildiği yazıldı.

Haberin detayında bizi çok ilgilendiren bir bölüm var.

Eğer Mısır’la bu tarz bir anlaşma yapılırsa Türklerin, Doğu Akdeniz'deki bütün planlarının boşa çıkacağı iddia ediliyor.

Mısır ile Türkiye arasındaki gerginliklere atıf yapılarak, Mısır’ın şu an birinci önceliği Libya’da Hafter’in kazanması çünkü Müslüman Kardeşler’e yakın bir yönetimin Libya’da iktidara gelmesinin Mısır'ın güvenliğini büyük tehdit doğuracağı vurgulanıyor.

“Bize ne? İmzalasınlar” diyemeyiz, çünkü Cihat Yaycı Paşa’nın anlattığı üzere;

“Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında deniz yetki alanlarının paylaşımına dair antlaşmaların imzalanması ulusal menfaatlerimize zarar verebilecek en kötü senaryo olur. Böyle bir durumda uluslararası hukuktan kaynaklanan yaklaşık 186 bin kilometrekarelik deniz yetki alanımız 41 bin kilometrekare ile sınırlanır!”

Kulağa çok karmaşık geliyor olabilir.

Bu karmaşanın nedeni şu: deniz yetki alanı ve MEB anlaşmaları kara sınırları kadar kesin değil.

Ülkelerin birbirine bakan kıyıları temel alındığı için ne kadar alan kazanacağınız hangi ülkeyle anlaşma yaptığınıza göre değişiyor.

Bu yüzden de erken davranan kazançlı çıkıyor.

Türkiye’nin Libya ile anlaşması bölge ülkelerine büyük gol oldu ama yine de uyumayalım. Aksi halde biz başka gerilimlerle iletişimi zayıflatırken bir bakarız Mısır Yunanistan ile anlaşmayı imzalayıvermiş...