GÜNBOYU / MURAT BARIN
Van’ın Yukarı Bakraçlı köyünde bulunan 8. yüzyılda inşa edilen tarihi Varagavank Manastırı (Yedi Kilise) yok olmayla karşı karşıya. Yedi kiliseden oluşan manastır 1915 Ermeni olaylarından sonra büyük hasar görmüş, 1960’lı yıllarda ise dönemin valisi tarafından bazı kısımları yıktırılmıştı. Manastırın tapusunun şahsa ait olması ise onarılmasını zorlaştırıyor. Geçtiğimiz yıllarda ünlü gazeteci Fatih Altaylı kilisenin bulunduğu alanın tapusunun kendisine ait olduğunu açıklamış ve tarihçiler bu duruma oldukça tepki göstermişti. Aradan yıllar geçse de bu duruma henüz bir çözüm bulanamadı ve kilise yok olmakla karşı karşıya.
AHIR OLARAK KULLANILDI
Bir zamanlar Ermeni nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Van’da, geriye 100’e yakın kilise kaldı. Ancak zaman içerisinde bu kiliselerin çoğu yıkılırken birçoğu da harabeye döndü. Kilisenin bir kısmı köylüler tarafından ahır ya da 90''lı yıllarda karakol olarak kullanılırken bazıları da definecilerin saldırılarına uğradığı için çukurlarla dolu. Erek Dağı eteklerinde bulunan ve duvarları da yıkılmak üzere olan kilise, birinci derecede SİT alanında olmasına rağmen etrafına evler ve camii inşa edilmiş durumda. Tarihi kilise uzun yıllar köy ahır olarak kullanılırken kilisenin çöken tavanı ise köylüler tarafından ağaç ve tahtalarla halkı tarafından kapatıldı.
“TARİHİ ALANLARIMIZ YOK OLUYOR”
Tarihi kilisenin fotoğraflarına bakarak bölgeye gelen yerli ve yabancı turistler gördükleri manzara karşısında adeta şok oluyor. Birçok kısmı yıkılmış olan ve tek tük duvar kalıntılarından başka bir bölümü kalmayan tarihi kilisenin duvarlarının köy camisiyle birleştirilmiş olması ve cami tuvaletinin ise kilisede yer alması oldukça tepki topluyor. Kilisenin adını çok duyduğunu ve ilk defa ziyarete geldiğini belirten Murat Güneş, “Ben Vanlıyım ama ilk defa burayı ziyarete geldim. Gördüklerim karşısında üzüldüm, öfkelendim. Bu alanlar bizim tarihimiz, eskilerden kalma kültürlerimiz. Bizler yabancı bir ülkeye gittiğimiz zaman dini inanç alanlarımıza zarar verildiğinde öfkeleniriz. Bizim kutsalımız camiler ise Ermenilerin de bu kiliseler idi. Kötü çok kötü durumda. Yetkililerin buna bir çözüm bulması gerekiyor” dedi.
“BÜYÜK HÜSRANLA KARŞILAŞTIK”
Yedi Kiliseyi ziyaret için Bursa’dan geldiğini belirten ve aslen Bulgar göçmeni olan Orhan Karahan, “Van’ın tarihi alanlarını ziyaret için kente geldik. Akdamar Adası Van Kalesi gibi birçok tarihi alanı gezdik. Şimdi ise tarihi Yedi Kilise’yi ziyaret etmek için geldik ama hüsranla karşılaştık. Şimdiye kadar korunmasına dair herhangi bir şey yapılmamış sanırım. Yıkılmak üzere, kilisenin içi ise samanlarla dolu. Bir zamanlar ahır olarak kullanılıyormuş sanırım. Defineciler her tarafı kazmış, adeta köstebek yuvasına dönmüş. Yazık çok yazık ” ifadelerini kullandı.
“SAMAN YIĞINLARI İLE KARŞILAŞTIK”
Büyük merakla fotoğraflarda görünen tarihi Yedi Kilise’yi ziyarete gelen bir başka yerli turist Ramazan Ağın ise “Yorucu ve uzun yolculuğumuz sonunda Bakraçlı Köyü’ne ulaştık. Çok eski bir tarihi yapıya sahip olan bu kilise maalesef harap olmuş durumda. Kilisenin içinde saman yığınlarını gördük. Ortada çok tuhaf bir durum vardı. Kilisenin bekçisi varmış. Bekçinin, kilisenin hemen bitişiğinde inşa edilen cami imamı olduğu söylendi. Nasıl olur da hem bekçisi olan hem de bu kadar talan olan bir tarihi alan olabilir? Buranın bir an önce restore edilip turizme kazandırılması gerek” şeklinde konuştu.
YEDİ KİLİSE’NİN TARİHİ
Yedi Kilise , Varagavank ya da Varak Surp Haç manastırı, bugün Van Merkeze bağlı, Yukarı Bakraçlı köyünde yer alan ve 8. yüzyılda inşa edilmiş olan tarihî Ermeni manastırı. 1915 Ermeni Kırım’ında büyük hasar görmüştür ve 1960 senelerde bazı kısımları valilik tarafından yıkılmıştır.
Yedi ayrı kilise ve yapıdan oluşan kompleks, değişik zamanlarda biri birine eklenmiştir. Manastırı teşkil eden yedi kilisenin en eskisi St. Sophia (Azize Sofya) kilisesidir. 8. yüzyılda inşa edilmiş olup, sadece apsisi mevcuttur.
İkincisi bunun kuzey duvarına bitişik inşa edilmiş ve bugünlerde yıkık olan St. John (Aziz Yuhanna) kilisedir. Bu ikisi yapıların birinci grubunu teşkil etmektedir. İkinci grup yapıların çekirdeğini 1003-1021 tarihleri arasında inşa edilen Meryem Ana Kilisesi oluşturmaktadır. Dıştan doğu batı doğrultusunda dikdörtgen planlı yapı, içten dörtlü yonca planlı olarak yapılmıştır. Merkezi planlı kilisenin kubbesi yıkılmış durumdadır. İç mekanı dört yöne açılmış, yarım daire planlı nişlerle köşelere yerleştirilmiş odalar oluşturmaktadır. Sonradan eklenen jamatonla kapatılmış olan batı cephenin ortasındaki bir portalle girilmektedir.
Tarihi kilisenin eski fotoğraflarına bakarak bölgeye gelen turistler, karşılaştıkları manzara karşılığında adeta şoka oluyor. Tek tük duvar kalıntılarından başka sağlam bir bölümü kalmayan tarihi yapının içinde bir cami ve cami tuvaleti olması gelen turistler tarafından şaşkınlıkla karşılanıyor. Sağlam kalan bölümlerin anahtarı köy imamında olurken, tarihi yapıya ait bölümleri ise köylüler tarafından saçlarla kapatılarak korumaya alınmış durumda. Tarihi yapıya ait taşlar, köylüler tarafından ev ve bahçe duvarlarında kullanıldığı iddiaları ise sahipsizliğe işaret ediyor. Gelen ziyaretçiler, “kilisenin orijinal haliyle kalması durumunda köy ve çevresinin de kaderini değiştirebilirdi” diye düşüncelerini ifade etti.