Yılmaz Özdil böyle duyurdu: Danıştay'ın Ayasofya kararıyla, onbinlerce vatandaşın...

Yılmaz Özdil böyle duyurdu: Danıştay'ın Ayasofya kararıyla, onbinlerce vatandaşın...

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Osmanlı vakıflarıyla Cumhuriyet tapularını karşı karşıya getiren davaları yazarak, "Ayasofya cami oldu diye sevinen arkadaşlar, bunların hepsini vermeyi “hukuken” kabul etmiş oldu." diyerek vatandaşlara durumun vahametini aktardı.

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü "Can Allah’ın mülk padişahın" başlıklı yazısında, Danıştay'ın Ayasofya kararına dikkat çekerek; "Osmanlı vakfı'yla Cumhuriyet tapusu davası 72 yıl önce işte böyle başladı. Cumhuriyet tapusu iptal edilmek istenen 3 bin 700 konut sahibi aile var, 10 binden fazla köylü var." ifadelerini kullandı. 

Osmanlı varislerinin Cumhuriyet arazileri üzerinde hak talep edebileceğinin önünün açıldığını belirten Özdil'in yazısı şöyle:

 

Mihrişah Sultan…

1745 doğumluydu.

Gürcü asıllıydı.

Asıl ismi bilinmiyor.

Çok güzel, çok zarif bir kızdı, Osmanlı sarayına getirildiğinde “güneş gibi ışık saçan şah, güneşlerin şahı” manasında Mihrişah ismi verildi.

III. Mustafa'nın eşlerinden biri oldu.

III. Selim'i doğurdu.

Oğlu tahta çıkınca, valide sultan oldu.

Mevleviydi, devlet işlerine karışmadı, hayırişleriyle uğraştı, camiler çeşmeler okullar yaptırdı.

Vakıf kurdu.

Oğlu kendisine çok düşkündü.

Annesinin vakfına milyonlarca dönüm toprak bağışladı, Mihrişah Sultan da bu toprakların bir bölümünü kiraya vererek, gelir elde etti.

Böylece, devletin parasını harcamak yerine, Mihrişah Valide Sultan Vakfı'yla gelir sağlayarak, hayırişlerine kaynak yaratmış oldu.

1805 yılında, hayırla anılan bir kadın olarak, oğlunun saltanatı sırasında Topkapı Sarayı'nda vefat etti, Eyüpsultan'da toprağa verildi.

Aradan 150 yıl geçti.

Osmanlı tarih oldu.

Cumhuriyet kuruldu.

1948 yılında…

Mihrişah Valide Sultan Vakfı'ndan tee 150 yıl önce arazi kiralayanların varisleri ortaya çıktı, o kiraladıkları toprakların kendilerine ait olduğunu öne sürerek, mahkemeye başvurdular.

Nereleri istiyorlardı?

Sıkı durun…

Marmaris Hisarönü yarımadasını ve Gökova'yı istiyorlardı!

Bu bölgede yer alan ormanları, dağları, tarlaları, bağları, kumsalları, turistik tesisleri, yazlık siteleri, Karacasöğüt, Hisarönü, Çamlı, Çetibeli ve Yeşilbelde köylerini istiyorlardı.

Aralarında cumhurbaşkanlığının yazlık sarayının da bulunduğu Okluk koyu dahil, 475 milyon metrekarelik araziyi istiyorlardı.

Bu arazi üzerinde yaşayan ve ellerinde Cumhuriyet tapusu bulunan insanların derhal tahliye edilmesini, Cumhuriyet tapularının iptal
edilmesini istiyorlardı.

Osmanlı vakfı'yla Cumhuriyet tapusu davası 72 yıl önce işte böyle başladı.

Talep edilen bölgeye, kabaca 40 milyar dolar değer biçiliyor!

Cumhuriyet tapusu iptal edilmek istenen 3 bin 700 konut sahibi aile var, 10 binden fazla köylü var.

72 yıl boyunca yüzlerce duruşma yapıldı.

Tapuları iptal edilmek istenen vatandaşlar, mahkemelere koşturmaktan, hakimlere dert anlatmaktan, avukatlara para ödemekten, adliyelere harç ve bilirkişi masrafı yatırmaktan bıktı usandı.

Arapsaçına dönen davada, 2001 yılında nihayet karar verildi.

Cumhuriyet tapusu olanlar haklı bulundu.

Osmanlı vakfından medet umanların talepleri reddedildi.

Ancak, köylülerin çilesi henüz bitmemişti.

Çünkü, Mihrişah Valide Sultan Vakfı'nın varisi olduklarını iddia edenler, yeni bir hamlede bulundular, Türkiye'nin şöhretli arazi yatırımcılarından biriyle ortak oldular.

Şöhretli arazi yatırımcısının gayrimenkul şirketi vardı, onlarca kişilik avukat ordusu vardı, yeniden davalar açtılar, bir tanesini kazandılar, hadi bakalım işler iyice karman çorman oldu.

Üstelik… Mihrişah Valide Sultan Vakfı'nın varisi olduklarını iddia edenler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu, “yargılamanın adil ve makul sürede tamamlanmadığı” gerekçesiyle, Türkiye'yi mahkum ettirdi.

72 yıllık dava tam bu aşamadayken…

Ayasofya müzesi, cami yapıldı.

Cumhuriyet'in müze kararı iptal edildi.

Osmanlı'nın vakıf kararı uygulandı.

Tarihimizde ilk kez…

Cumhuriyet hukuku yerine, Osmanlı hukuku geçerli kabul edildi.

Osmanlı hukuku, Danıştay tarafından içtihat haline getirildi.

Ve böylece…

Mihrişah Valide Sultan Vakfı, hukuki açıdan, tıpkı Ayasofya kararına dayanak oluşturan Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı gibi oldu.

Biri, padişahın vakfı.

Öbürü, padişah annesinin vakfı.

E noolacak şimdi?

Mihrişah Valide Sultan Vakfı'nın varisi olduğunu iddia edenler, Danıştay'ın Ayasofya kararını mahkemeye sunmayacak mı?

Emsal göstermeyecek mi?

Şimdi daha sıkı durun…

Osmanlı vakıflarıyla Cumhuriyet tapularını karşı karşıya getiren davalar, sadece Marmaris'le sınırla değil.

İzmir'de tıpkı böyle bir dava var, Karaburun'da.

Edirne'de var.

Aydın'da var.

Muğla'da var.

İstanbul'da Beşiktaş'ta var, Şişli'de var, Ortaköy'de var, Bakırköy'de var, Kağıthane'de var, Beykoz'da var.

Abdülhamid'in varisleri mesela, davalar açtılar…

Talep ettikleri yerler için, iki binden fazla Osmanlı tapusunu mahkemelere sundular.

Ellerindeki Osmanlı tapusuyla Üsküdar'da hak talep eden şehzade torunları var.

Osmanlı tapusunu belge olarak göstererek, İstanbul Boğazı'nda 113 dönüm arazi talep eden Osmanlı paşası torunları var.

Osmanlı tapusuyla Antalya'da 300 bin dönüm araziyi isteyen, Serik'i Aksu'yu isteyenler var.

Ayasofya cami oldu diye sevinen arkadaşlar, bunların hepsini vermeyi “hukuken” kabul etmiş oldu.

Danıştay'ın Ayasofya kararıyla, Türkiye'de onbinlerce vatandaşın Cumhuriyet tapusu riske girdi.

Türkiye Cumhuriyeti devleti milyar dolarlar boyutunda tazminat ödeme riskiyle karşı karşıya bırakıldı.

Emeği geçenleri tebrik ederim, Ayasofya'da hayırlı namazlar dilerim.