Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı koronavirüs vaka ve ölüm sayılarını başından bu yana güvenilir bulmadığını örneklerle yazan Yılmaz Özdil, toplumun da artık ölüm sayılarından daha çok bir an önce piyasaların açılmasını beklemeye girdiğine dikkat çektiği yazısında, İsveç'ten özel uçakla getirilen Türk vatandaşı Emrullah Gülüşken'i manşetine taşıyan gazetesini de eleştirdi.
Özdil'in "Ölen ölür kalan kalır" başlıklı çarpıcı yazısı şöyle:
Türkiye'de her zaman olduğu gibi “insan” yerine “para” ağır bastı.
İnsan hayatıyla ilgili kaygılar yerine, parasal kaygılar hakim oldu.
★
Ölen ölür.
Kalan kalır.
Her zaman olduğu gibi, yine bu zihniyet kazandı.
Kimse doğruları duymak istemiyor.
Piyasa ne zaman açılacak, bir an önce onu duymak istiyor.
★
Şu kadar kişi ölmüş filan, kime ne…
Dükkanı ne zaman açacak, sen ondan haber ver istiyor.
Türkiye'de 10 milyon kişide pasaport var mesela, sadece üç milyon pasaport aktif, senede sadece bir milyon kişi Avrupa'ya gidiyor, 75 milyon kişi hayatı
boyunca Edirne'den dışarı çıkmış değil…
Ama, en az 75 milyon kişi, İsveç'ten daha mükemmel sağlık sistemine sahip olduğumuzu, mağdur vatandaşımızı İsveç'ten kurtardığımızı düşünüyor.
Sözcü gazetesi bile bunu “büyük başarı” diye manşet yapıyor.
Türkiye'de koronadan ölen doktorların ölüm raporuna bile korona yazılmıyor.
Ama, insanlarımız samimiyetle, Türkiye'nin ölüm sayısında Almanya'dan katbekat iyi olduğuna inanıyor.
İsminin önünde profesör sıfatı taşıyan, başhekimlik, dekanlık, rektörlük kovalayan bazı arkadaşlar, yandaş televizyonlara çıkıyor, sırf şahsi ikballeri
için Almanya'dan daha başarılı olduğumuzu anlatıyor.
Sağlık bakanımız Çin'den ilaç getirttiğimizi, stokladığımızı, bu ilaç sayesinde koronayı yendiğimizi anlatıyor.
O bahsedilen ilaç aslında Japon menşeli…
Nasıl olsa zahmet edilip merak edilmiyor, o Japon ilacını ABD, İngiltere, Fransa, Almanya niye almıyor?
İnsaniyet namına bu ülkelere bu ilacı haber versek iyi olmaz mı?
Bakın bu mucize ilaçtan haberleri olmadığı için habire ölüyorlar, jest yapıp haber versek, mübarek ramazan ayında sevaba girmiş olmaz mıyız?