Zaman, insanoğlunun yeryüzünde bir bilinç ve muhakeme olarak kendisini hissettiği günden bugüne ontolojik bir mesele olmuştur. Aslında bütün varoluşsal meseleler ebedi varoluşa teşne olduğu için zamanı elinde oynayıp bükmek suretiyle insan, bu ebediyeti bulma yoluna da başvurmuştur. Elbette bunun en güzel yolu sanat olduğu gibi en güzel uygulama alanlarından biri de kurgu dolayısıyla anlatı olagelmiştir.

Sebebi yani çıkış noktası tam olarak yukarıda ifade etmeye çalıştığımız şey midir bilinmez ama "Sırların ve Gölgelerin Romanı"nın yazarı da sır dolu bir anlatı ile karşımıza çıkıyor. Tıpkı kendisi gibi…

Yaşamın sırları ve gölgeleri arasında kendini gerçekleştirmeye çalışan kadınların birbirine değen yaşamlarını konu alan "Sır ve Gölge" adlı roman, Tara Kitap etiketiyle yayımlandı. Romanı, kendine seçtiği "Burla Hatun" adıyla yayımlanan yazarın kimliği de bir sır.

İsmin değiştiğinde geçmişin de değişir mi? Anne olmak, artık kendin olamayacağın anlamına mı gelir? Dostluk bittiğinde yerine ne geçer? Aşk mı daha güçlü bir duygudur, hayranlık mı? Romanda tüm bu soruların cevabını arayan kadın kahramanları yaratırken yazara ilham olan "Burla Hatun", aynı zamanda yazarın kendine seçtiği isim.

Dede Korkut hikâyelerinde, halk öykülerinde ve masallarındaki efsanevi kadın cengaverin adı olan "savaşçı kadın" motifini simgeleyen, yanında kırk kızdan oluşan savaşçıları bulunan Burla, romandaki kadın karakterlerle de örtüşüyor. Bu coğrafyada yaşayan tüm hemcinslerinin "Burla" karakterinde olduğuna inandığından ve kadın dayanışması ruhunu beslemek için kitabını da bu isimle yayımlamak istemiş yazar.

Kitaptaki kadın kahramanlar, aşkın ve var olma mücadelesinin kalbinde kimi kez geçmişten gelen korkularına rağmen, kimi kez iş dünyasının rekabet dolu temposunda, bazen de "yazının" sağaltıcı ve büyülü yolunda ilerleyerek buluyorlar kendilerini ve birbirlerini.

Sır ve Gölge, okuruna her bölümde başka bir bakış açısı sunan, kahramanlarının görünen yaşamlarının ardındaki asıl dünyayı ustalıkla aydınlatan bir ilk roman.