Mehmet Akif Erdem / Günboyu
Türkiye''de döviz kuru başta olmak üzere tüm makroekonomik göstergelerin kırmızı alarm vermesi, seçim arefesinde yeni bir kriz istemeyen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası''nı harekete geçirdi.
GÜNÜN YARISINDA DÖVİZ ALMAK YASAKLANDI!
Yaz aylarında başlatılan ''seçim ekonomisi'' ile piyasada oluşabilecek her türlü döviz talebinin önüne geçmeyi hedefleyen TCMB, dolar başta olmak üzere yabancı para birimlerine yönelik tüm işlemler için gün aşırı kısıtlama kararı almaya devam ediyor. Türkiye''de mevcut durumda ''serbest piyasa ekonomisi'' ilkeleri esas alındığı belirtilmiş olsa da, bugün hayata geçirilen yeni uygulama ile bankalar, müşterilerinin taleplerini karşılamak için günün önemli bir kısmında piyasalardan döviz alımı yapamayacak.
Saat 13.00''dan itibaren dolar ve altın alımı yasaklanan bankalar, TL mevduatını dönüştürmek isteyen müşterilerini de eli boş göndermeye devam ediyor. Gün içerisinde 19.40 bandına yerleşen dolar/TL paritesi, mevcut ekonomi yönetimini panik hamleleri yapmaya itti.
14 Mayıs''ta yapılacak seçimlere kadar, AKP hükümetine olan güvenin daha da azalmasını ve ekonomiye yönelik serzenişlerin yüksek sesle dillendirilmemesini hedefleyen TCMB, geçtiğimiz aylarda yapmış olduğu ''arka kapı'' müdahalelerin de beklenen etkiyi yaratmaması üzerine gün aşırı döviz yasaklama hamlesi yapmaya başladı. Yasak furyası bireysel ve kurumsal ticari müşterileri hedeflerken, bankalar da söz konusu kıskacın içerisinde kendine yer buldu.
Aralık 2021''de hayata geçirilen Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile geçici bir süre TL mevduat birikimi yaratarak doları frenlemek isteyen TCMB, başlangıçta beklediği etkiyi almış olsa da KKM havuzundaki mevduatın 1.77 trilyon lirayı aşması, hesap sahiplerine hazineden ödenen payın da rekor seviyede yükselmesine neden oldu.
Özetle, AKP iktidarının can suyu olarak sarıldığı KKM, şimdilerde ekonomide hükümetin ayağına dolanan en büyük yılan haline gelmiş bulunuyor. Buna karşın, seçimlere kadar kuru baskılayabilecek her yolu tereddütsüz hayata geçiren Merkez Bankası, 6 Şubat''ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ekonomide ortaya çıkan tahribatın giderek büyümesi üzerine onlarca yasağı hayata geçirmiş bulunuyor.
Kurumsal ticari müşterilerin günlük yabancı para alım sınırının yarı yarıya azaltılmasının ardından, döviz alım işlemlerinde yetkili finans kuruluşları ve bankalar, halihazırda fahiş durumda bulunan al-sat makas aralığını TCMB''nin talimatı üzerine daha da yukarıya çıkarmak zorunda kaldı. Bu kararın bir yansıması olarak, seçim sonrası muhtemel bi ''kur krizine'' karşı önlem almaya başlayan şirketler ve bankalar, spot piyasalarda dolaşımda bulunan fiziksel dolarlara saldırmaya başlarken, Kapalıçarşı tarihinde ilk kez dolar/TL 20 lirayı geçti ve piyasa şartlarının üzerinde bir satış kuru ortaya çıktı.
3 ay, 6 ay ve 12 ay vadeli şekilde duyurulan KKM hesapları, yine acil para ihtiyacı nedeniyle ''vadesiz'' bir hale getirilirken, döviz dönüşümlü KKM hesaplarına yönelik prim uygulamasına da son verildi. 14 Mayıs''ta yapılacak seçim öncesinde ihtiyaç kredilerine yüklenen vatandaşların önüü de Merkez Bankası''nın yeni ''ihtiyaç kredisi yasağı'' ile kesilmiş durumda.
Özel ve kamu bankalarının tamamına 70 bin TL''nin üzerinde kredi vermemeleri konusunda net bir talimat gönderilirken, geçtiğimiz yıllarda alınan uygulamalar ile de yüksek enflasyon ve Türk lirasının hızlıca değer kaybetmesine karşın 50 bin TL''ye kadar çekilen ihtiyaç kredilerinde vade 60 aydan 36 ay, 50-100 bin TL arasında 24 ay, 100 bin TL ve üzeri kredilerde ise maksimum 12 ay olarak sınırlandırıldı.
DÖVİZ MEVDUATLARI TAMAMEN YASAKLANABİLİR Mİ?
Haziran 2018 seçimlerinin ardından TL''nin çok hızlı bir şekilde değer kaybetmesi, yaz aylarından bu yana Türk lirasında stabil bir görüntü sergilenmesine karşın vatandaşlarda büyük bir güvensizliğe yol açarken, birikim sahipleri mevduatlarını saklama konusunda altın, dolar, euro ve kripto para birimlerine rağbet göstermeye devam ediyor.
Yapılan kısıtlamalar hakkında ise ekonomistlerin endişesi günden güne artarken, söz konusu yasak furyasının çok daha ''korku verici'' bir noktaya ulaşabileceğini iddia eden uzmanlar da bulunmakta. Atilla Yeşilada, özellikle zor durumda olan Türkiye ekonomisine, deprem felaketi nedeniyle 110 milyar doların üzerinde yeni bir hasarın daha yüklenmesinin, çözümü olmayan bir yola girilmesine neden olabileceğini aktarırken, seçimlerden mevcut iktidarın zaferle çıkması halinde söz konusu kısıtlama kararlarının artarak devam etmesinin muhtemel olduğuna dikkat çekti.
AKP''nin sıradaki adımının döviz mevduatlarını tamamen dondurmak ya da işlem yapılamayacak derecede kısıtlamak olduğunu iddia eden Yeşilada, 14 Mayıs''ta sandıktan çıkacak sonucun ekonominin gidişatını da 180 derece değiştireceğini vurguladı.
İlgili Haberler