2018 yılındaki seçimlerinden ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), tarafından ekonomide rehber edinilen "Faiz Sebep Enflasyon Sonuçtur" teorisi Türkiye ekonomisini enflasyon çukuruna sürüklerken, hatalı ekonomik politikalar sonucunda önü kesilemeyen dolar kuruna karşı son çare olarak Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması hayata geçirilmişti.
Son yıllarda Türk lirasının rekor seviyede değer kaybetmesi, dövizin önlenemez yükselişi ve hayat pahalılığı karşısında çalışan maaşlarının günden güne eriyor oluşu hükümetin ekonomi modelini 180 derece değiştirmesine neden oldu.
KKM'Yİ TASFİYE İÇİN PEŞ PEŞE ADIMLAR GELDİ
Mevcut sistemin yürütülemeyeceğine ikna olan AKP, seçim sonrası ilk iş olarak ekonomi yönetimini değiştirirken, yeni ekibin başına Hazine ve Maliye Bakanı olarak Mehmet Şimşek getirildi. Şimşek'in ekonomi politikalarında klasik iktisat çizgisine dönmesi ve TCMB Başkanlığına Hafize Gaye Erkan'ın atanmasını istemesiyle birlikte Türkiye ekonomisinde masaya getirilen ilk konu "KKM sorunu" oldu.
Ani kur artışlarını baskılayabilmek için 21 Aralık 2021'de hayata geçirilen Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi, her ne kadar kamuoyuna 'liralaşma' olarak lanse edilse de, esasında dövize endeksli bir uygulama oluşu nedeniyle içinden çıkılamaz bir sorun haline dönüştü.
Nitekim Merkez Bankası, 18 Eylül'de bankalara gönderdiği talimat ile KKM hesaplarında bulunan paranın artık TL mevduat olarak kabul edilmeyeceğini belirtti. 18 Ağustos tarihli BDDK raporuyla birlikte 3 trilyon 407 milyar 948 milyon liraya ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine yükselen KKM mevduatı sonrası Merkez Bankası ivedilikle harekete geçerken, Resmi Gazete'de yayımlanan 4 tebliğ ile KKM'ye yeni girişlerin önü kesilmişti.
Bu kararların ardından havuzdaki parada önemli bir miktar geri çekilme görülse de, Merkez Bankası hayata geçirdiği yeni önlemlerle Kur Korumalı Mevduat'taki tasfiye sürecine hız vermiş durumda. Son olarak 14 Eylül tarihli Resmi Gazete'de yer alan karar ile bankaların, KKM hesaplarına uyguladığı zorunlu karşılık oranı 10 puan artırılarak yüzde 25'e yükseltildi.
KKM havuzundaki paranın TL olarak sayılamayacağının belirtilmesiyle birlikte bankalar, TL payı hedeflerini tutturabilmek için KKM'den çıkışlara hız verdi ve BDDK'nın bugün açıkladığı 8-15 Eylül tarihlerini kapsayan verilerin yer aldığı rapora göre KKM havuzundaki para 4 hafta üst üste düşüş gösterdi.
2 YIL SONRA BİR İLK YAŞANDI
Bu kararların ardından bankalara talimat gönderen Merkez Bankası, yatırımcıları ve varlık sahiplerini TL mevduata teşvik edici hareketler beklerken, kurumların TL mevduat hedeflerini yakalayamamaları halinde yüklü cezalar ile karşı karşıya kalacaklarını beyan etti.
Hamlelerin ne zaman sonuç vereceği merakla beklenirken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayımlanan haftalık bülten KKM'de 2 yıl sonra bir ilkin yaşanmasına neden oldu. Yıllardır sert bir yükseliş gösteren KKM havuzundaki toplam mevduat, tasfiye sürecini başlatan uygulamaların ardından 101 milyar lira azalarak toplamda 3 trilyon 306 milyar 560 milyon liraya geriledi.
Uygulamanın hayata geçtiği 21 Aralık 2021'den bu yana toplam mevduatta ilk kez 4 hafta üst üste düşüş gözlemlendi.
YENİ BİR DOLAR KRİZİNE NEDEN OLABİLİR
24 Ağustos'ta yapılan PPK'dan çıkan 750 baz puanlık faiz kararının ardından gözler TCMB'nin 21 Eylül tarihinde yapacağı yeni toplantıya çevrilirken, bu toplantıda piyasa beklentileriyle doğru orantıda 500 puanlık artışa gidildi ve politika faizi yüzde 30'a yükseltildi.
Geçtiğimiz aylarda olduğu gibi toplantının ardından Resmi Gazete aracılığıyla KKM'ye yönelik yeni bir kısıtlayıcı önlemin alınıp alınmayacağı ise merakla bekleniyor. Ekonomistler, KKM'de biriken toplam mevduatın büyüklüğünün 124,9 milyar doları bulması nedeniyle tasfiye süreci için "patlamaya hazır bomba" uyarısında bulundu. Sürecin kontrolden çıkması ve havuzda biriken toplam mevduatın bir kısmının yeniden dövize yönelmesi, 2021 yılında yaşanan kur krizine benzer bir şoku tetikleyebilir.