Türkiye''de 60 milyonun üzerinde seçmen, 14 Mayıs''ta yapılacak seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olacak.
Seçimlerin sonucunun en temel etkisininse ekonomi politikaları üzerinde olması beklenmekte. Paraanaliz yazarı ekonomist Atilla Yeşilada, deprem felaketlerinin ardından yapmış olduğu uyarıyı hatırlatarak, süreç hakkında daha detaylı iddialar ortaya attı.
Türkiye''de yaşanan kur krizinin son aylarda sönmüş olmasının ''yanıltıcı'' olduğunu belirten Yeşilada, seçim ekonomisinin makyajının, 14 Mayıs sonrasında bozulacağını belirterek, bankada döviz hesabı olanları korkutacak yeni uyarılarda bulundu.
Yazılarında ''sarkastik'' dil kullanması ile tanınan Yeşilada, "Zamlarla tavlayıp, krizle avlamak" başlığıyla kaleme aldığı değerlendirmede "Sizi bilmem ama ben oyumu yine Reis’e vereceğim. Bir 5 yıl daha iktidarda kalırsa, 4 nikahlı karımın yanına, birkaç kapatma, odalık ve cariye de alırım. Kız çocuklarımı okula göndermeyerek acaip tasarruf ederim. Artık Hazine harcamalarını TCMB finanse edeceğine göre, vergi de ödemem. Döviz kuru da patlamaz, size yalan söyledim. Çünkü, seçimden sonra “döviz karneye bağlanacak”. Yani, döviz hesaplarına el konacak. Nasıl okulları kapatarak eğitim sorununu çözdüysek, tüm dövize el koyarak da kur istikrarsızlığı sorununu çözeceğiz." ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı''na dahil olmasa da Hizbullah örgütü ile doğrudan bağlantılı olmakla suçlanan HÜDA PAR''ın 28. dönem milletvekilliği seçimlerine AKP''nin listesinden girecek olması, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun''un kaldırılmasına yönelik çıkışlarıyla bilinen Yeniden Refah Partisi''nin ise Cumhur İttifakı''na doğrudan katılması sonucunda ortaya çıkan ittifakın seçimleri kazanması halinde, Türkiye''yi bekleyen tehlikeleri sıralayan Yeşilada, ekonomide beklenen tablonun neler olduğunu şu şekilde değerlendirdi...
İşte Atilla Yeşilada''nın "Zamlarla tavlayıp, krizle avlamak" yazısından satır başları...
Mübarek Ramazan başlamadan önce, votkayla “önden yüklemeli” perhiz programı uyguluyordum, bir yandan da kafamda bir şüphe, bir şey unuttum, ama neyi unuttum? Oruca başlayınca beynim açıldı, dehşet içinde hatırladığım, 65 yıllık hayatımda beni mahveden onlarca hata yanında, cumhurbaşkanlığı için adaylık başvurusunu unuttum. 100.000 oyu bir kaç dakikada toplayıp, sonra TC’nin 13 Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile sağlam bir makam pazarlığına girecektim. 37 birinci derece yakınım ve dostumun en az 5 maaş ödeyen işlere yerleştirilmesi ve Aileden Sorunlu Devlet Bakanlığı yanında, bir de seçimlerin her sene tekrarlanması için bastırırdım.
"BU HÜKÜMETİN FAKİR-FUKARAYI DÜŞÜNDÜĞÜ YOK"
Çünkü, bu hükümetin fakir-fukarayı düşündüğü yok, ancak seçim öncesi zam alıp biraz et yüzü görebiliyoruz. Ailem Ramazan için pastırma istemedi, çünkü 4 eşimden olan hepsi 7 yaşının altında 16 çocuğumun hiç biri pastırmayla tanışmadı. Bazen YouTube videolarım iyi trafik yaptığında “dökme sosis” alıyorum. Sevgili Reisim Erdoğan sağolsun, 16 çocuğum da dünyayı veba gibi saran obesite illetinden uzak. Ha, zeka yaşları 0-1 arasında değişiyor, hiç biri 3 adımdan fazla yürüyemiyor, ama olsun. Her sene seçim olursa kısa zamanda protein ve vitamin takviyesiyle büyütür, TikTok’ta twerk atacak zekaya eriştiririm ben onları.
Demin BloombergHT’de okudum; seçim vesilesiyle emekli ve gazilerimize yapılacak zammın maliyeti TL150 milyarcık. Yani bu sene için beklediğimiz $1.1 trilyon GSYİH’nin %0.6’sı kadar. Tabii, zamlar bununla da kalmaz. Seçimden önce bir asgari ücret zammı, EYT emekli maaşları ödenmeden bir zam daha, arkasından da düşük maaşlı emeklilere yapılan kıyağın tüm baremlere uygulanmasını beklerim. Çok takdir ettiğim bir yazar olan Çiğdem Toker’in geçen hafta yazdığı makaleden hepsi “bizim kabileden” olmak üzere deprem bölgesinde konut inşa edecek müteahhitlere TL65 milyarlık ihale bahşedildiğini öğrendim. Özetle, herhalde seçmen avına GSYIH’ni %2’si kadar bir yem koyarız.
Değerli gazi, emekli, EYT’li kardeşlerim, ablalarım, abilerim; zammı alır almaz, hemen harcayın. Artık bulunmaz ya, yeni maaş bordronuzla bankanın kapısına dayanıp ihtiyaç vs kredi olarak ne bulursanız, kapın! Anında pazara gidip zaruri gıda, hijyen (votka, viski, rom) ve ilaç stoklayın. Çünkü, sizi seçimde tavlamak için dağıtılan zamlar, Sevgili Erdoğan’ım iktidarda kalırsa, krizle avlayacak bizi.
"TOPLUMUMUZDA BİRAZ MATEMATİK BİLEN OLSA..."
Bu makaleyi okuyanların %99’nun “Semerburgaz’ın şişmanı, işçinin-emeklinin düşmanı” diye düşüneceğini de biliyorum. Zaten böyle kara ekonomik cehalet olmasa, Sevgili Reis’im bunca sene iktidarda kalamazdı. Eğer toplumumuzda biraz matematik bilen olsa, Saray’ın vaadettiği, 500 bin ilk evim, 300 bin deprem, 100 bin ilk işyerim hedefini tutturmak için dışardan 50 bin civarında kalifiye işçi, milyonlarca ton çimento ve demir, iş makinası ithal etmemiz gerekeceğini, bunun da ödemeler dengesi krizine yol açacağını anlardı.
Niye zamlar ekonomik buhrana yol açacak? Derdimi anlatmadan önce Yüce Odin’e iki öküz kurban ederek, beni Valhalla’ya çağırmadan önce bir daha böyle bir makale yazdırmaması için gece-gündüz dua edeceğim. Çünkü, 1986 yılında Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara kampüsünde maaşlı olarak başladığım ekonomist mesleğinde geçirdiğim 40 yıldan sonra bir topluma en basit arz-talep gerçeklerini yazarak hayatımı kazanmak zorunda kalmanın derin utancı içindeyim. Eyyy, Chat GBP, geldiysen 3 kez prompterımı oynat, işleri sana devredip inzivaya çekileyim.
Çok kısa tutacağım, çünkü bütün sosyal medya kullanıcıları gibi, yazarınızın da, sizin de dikkat aralığınız 15 – 30 saniye arasında.
Bunca harcama vergi toplamak ya da dış borçlanma yoluyla değil, TCMB’nin para basmasıyla finanse edilecek.
Yani, iç talep yarıştan önce popodan testesteron iğnesi zerk edilmiş atlet gibi depara kalkacak.
Türkiye’de bu iç talep artışını karşılayacak ölçüde esnek bir arz eğrisi yok.
Eğer talep artar, arz buna tam karşılık veremezse, talep artışı üretim miktarından çok fiyatları etkiler.
Yani enflasyon patlar, ulan, enflasyon patlar!
Türkiye’de üretilen her birim mal ve hizmetin ortalama ithal girdi içeriği %40 civarındadır.
Eğer iç talebi Fast ve Furious filmlerinde kullanılan spor otoların lastikleri misali davul gibi şişirirseniz, ithalat talebi de artar.
Ek olarak, iç piyasada kar marjları ihracat pazarına nazaran daha ballı hale geldiği ve TCMB döviz kurunu hiç bir şirketin ihracattan kar edemediği bir düzeyde belirlediği için, ihracat da azalır.
İthalat artarken, ihracat sabit kalır ya da azalırsa, ceteris paribus (Aman, Bank Paribus’la karıştırmayalım), dış ticaret açığı artar.
Dış ticaret açığı ile cari açık arasındaki.. Boşver, anlatsam da anlamazsın, si.tir et!
Dış ticaret açığını finanse edecek dış finansman yoktur, sadece TCMB rezervleri vardır.
Bir kaç ay içinde TCMB rezervinin eridiğini, kurun da kontrolden çıktığını görürüz.
Hiperlatif enflasyonun üstüne orta kıvamda bir de devaluasyon eklendiğinde, aldığınız zamlar elinizden uçar gider.
Yetmedi, bir de üstüne para ödersiniz, çünkü KKM hesaplarına ödenecek Hazine payı da artar, seçimden sonra vergileriniz de.
"DÖVİZ HESAPLARINA EL KONULACAK"
Sizi bilmem ama ben oyumu yine Reis’e vereceğim. Bir 5 yıl daha iktidarda kalırsa, 4 nikahlı karımın yanına, birkaç kapatma, odalık ve cariye de alırım. Kız çocuklarımı okula göndermeyerek acaip tasarruf ederim. Artık Hazine harcamalarını TCMB finanse edeceğine göre, vergi de ödemem. Döviz kuru da patlamaz, size yalan söyledim. Çünkü, seçimden sonra “döviz karneye bağlanacak”. Yani, döviz hesaplarına el konacak. Nasıl okulları kapatarak eğitim sorununu çözdüysek, tüm dövize el koyarak da kur istikrarsızlığı sorununu çözeceğiz.