Deprem gelişmesinin ardından fay hattı geçen birçok arazide kayma meydana geldi. Bu kaymalar arazi sınırlarıyla ilgili tartışmaların da doğmasına neden oldu.
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra fay hattının geçtiği birçok arazide kayma yaşandı. Evlerin yarısının 3 metre kaydığına dahi şahit olduk. Fay kırıklarının yüzeye yansımasıyla meydana gelen kaymalar, arazi sınırlarıyla ilgili tartışmaların da doğmasına neden oldu.
Peki deprem sonrasında bölgede kayan veya su altında kalan arazilerle ilgili neler yapılabilir? Çünkü bu durum arazi sahipleri arasında anlaşmazlıklara ve bazı tarla sahiplerinin topraklarının da işlenemez hale gelmesine neden olmakta.
Haber Global''ın haberine göre; Yer Bilimci Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Araziler depremden sonra bir taraftan 3 metre diğer taraftan 2 buçuk metre kaymış olsa bile geneli düşündüğümüzde rakam oldukça yükseliyor” demekte. Bunun hakkaniyetle çözülmesi gerektiğine dikkat çeken Yaltırak, “ya da tabiatın çizdiği sınırlardan” devam etme tavsiyesi sunuyor.
ANLAŞMAZLIKLAR NASIL ÇÖZÜLECEK?
Avukat Gizem Koç ise, arazi sınırları karıştığında Tapu ve Kadastro Müdürlüğü''nden yenileme işlemi yapılması gerektiğini söylüyor. “Mevcut toprak ne tarafta toplanmış, öncelikle bunun tespiti gerekli” diyen Koç, arazilerin su altında kalması halinde ise idarenin kamulaştırma parası ödemesi gerektiğini aktarıyor.
Koç''un aktardığı bilgilere göre, arazi sahibinin sınırlarına itiraz etmek için 30 gün süresi mevcut. Koç, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Arazi sahibinin sigortası varsa zaten sigorta doğal afet durumunda zararını karşılıyor. Diyelim ki çiftçi her yıl 100 dönüm buğday ekiyor, bu durumda ödemesi sigorta tarafından yapılacaktır.
Eğer sigortası yoksa bu durumda da ''Bölge sel bölgesiydi denilerek'' idarenin hizmet kusuruna gidilebilir. Burada hizmetin kötü veya hiç işlememiş olması ve hizmet kusurundan dolayı idareye karşı tam yargı davası açılabilir. Ayrıca zarar ya sigortadan ya da idareden karşılanabilir, iki yerden birden karşılanamaz.”
Öte yandan, depremler ve artçılarından ötürü yeraltı sularında da hareketlilik yaşanıyor. Bu duruma en çarpıcı örnek ise Amik Gölü. Göl, 1975''te tamamen kurutulmuştu. Şimdi Amik Gölü''nde hem depremler öncesi meydana gelen yağışlardan hem de deprem sonrası yeraltı suyunun yüzeye çıkmasından ötürü sular yükseldi. Bu olayın neticesinde de bazı araziler ve yolları su bastı. O zaman soralım: Amik Gölü''nün geleceği nasıl olmalı?
Depremler sonrası Cumhurbaşkanlığı''nca oluşturulan Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurulu''nda görev alan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı ve Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici değerlendirmesine Hatay''daki 1,2 milyon dönümlük Amik Ovası''nın merkezinde yer alan Amik Gölü''nün 1954 yılında tarımsal arazi amacıyla kurutulmaya başlandığını belirterek başlıyor. “Göl 1975 yılında ise tamamen kurutuldu” diyen Kesici, burasının aynı zamanda bir su toplama havzası olduğuna işaret ediyor. Kesici, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Şunu unutmamalıyız ki, su yatağını asla bırakmaz. Hatırlanacağı üzere geçmiş yıllarda da bu göl üzerine kurulan yapıları su basmıştı. Bu gölün kurutulması başından beri hataydı ve şimdi de bu hatadan dönülmesi gerekiyor, orası kesinlikle su havzası olarak kalmalı.”
Ovanın fay hattının yakınında olduğunu ve alt tabakasında kayaçlar yer aldığını dile getiren Kesici, bu kayaçların parçalanmasından ötürü yeraltı sularının yukarı çıktığını kaydediyor.
“Yıllardır tarla ve yol olarak kullanılan bu alanları da su bastı” ifadesini kullanan Kesici, Amik Gölü''nün de eskiden yeraltı sularından beslenen bir göl olduğunu aktarıyor. Kesici, ayrıca, önümüzdeki yıllarda kuraklık beklendiği için bölgenin sulak alan olarak kalmasının iklimi değiştireceğini vurguluyor.
Deprem gelişmesinin ardından fay hattı geçen birçok arazide kayma meydana geldi. Bu kaymalar arazi sınırlarıyla ilgili tartışmaların da doğmasına neden oldu.
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra fay hattının geçtiği birçok arazide kayma yaşandı. Evlerin yarısının 3 metre kaydığına dahi şahit olduk. Fay kırıklarının yüzeye yansımasıyla meydana gelen kaymalar, arazi sınırlarıyla ilgili tartışmaların da doğmasına neden oldu.
Peki deprem sonrasında bölgede kayan veya su altında kalan arazilerle ilgili neler yapılabilir? Çünkü bu durum arazi sahipleri arasında anlaşmazlıklara ve bazı tarla sahiplerinin topraklarının da işlenemez hale gelmesine neden olmakta.
Yer Bilimci Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Araziler depremden sonra bir taraftan 3 metre diğer taraftan 2 buçuk metre kaymış olsa bile geneli düşündüğümüzde rakam oldukça yükseliyor” demekte. Bunun hakkaniyetle çözülmesi gerektiğine dikkat çeken Yaltırak, “ya da tabiatın çizdiği sınırlardan” devam etme tavsiyesi sunuyor.
Avukat Gizem Koç ise, arazi sınırları karıştığında Tapu ve Kadastro Müdürlüğü''nden yenileme işlemi yapılması gerektiğini söylüyor. “Mevcut toprak ne tarafta toplanmış, öncelikle bunun tespiti gerekli” diyen Koç, arazilerin su altında kalması halinde ise idarenin kamulaştırma parası ödemesi gerektiğini aktarıyor.
Koç''un aktardığı bilgilere göre, arazi sahibinin sınırlarına itiraz etmek için 30 gün süresi mevcut. Koç, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Arazi sahibinin sigortası varsa zaten sigorta doğal afet durumunda zararını karşılıyor. Diyelim ki çiftçi her yıl 100 dönüm buğday ekiyor, bu durumda ödemesi sigorta tarafından yapılacaktır.
Eğer sigortası yoksa bu durumda da ''Bölge sel bölgesiydi denilerek'' idarenin hizmet kusuruna gidilebilir. Burada hizmetin kötü veya hiç işlememiş olması ve hizmet kusurundan dolayı idareye karşı tam yargı davası açılabilir. Ayrıca zarar ya sigortadan ya da idareden karşılanabilir, iki yerden birden karşılanamaz.”
Öte yandan, depremler ve artçılarından ötürü yeraltı sularında da hareketlilik yaşanıyor. Bu duruma en çarpıcı örnek ise Amik Gölü. Göl, 1975''te tamamen kurutulmuştu. Şimdi Amik Gölü''nde hem depremler öncesi meydana gelen yağışlardan hem de deprem sonrası yeraltı suyunun yüzeye çıkmasından ötürü sular yükseldi. Bu olayın neticesinde de bazı araziler ve yolları su bastı. O zaman soralım: Amik Gölü''nün geleceği nasıl olmalı?
Depremler sonrası Cumhurbaşkanlığı''nca oluşturulan Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurulu''nda görev alan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı ve Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici değerlendirmesine Hatay''daki 1,2 milyon dönümlük Amik Ovası''nın merkezinde yer alan Amik Gölü''nün 1954 yılında tarımsal arazi amacıyla kurutulmaya başlandığını belirterek başlıyor. “Göl 1975 yılında ise tamamen kurutuldu” diyen Kesici, burasının aynı zamanda bir su toplama havzası olduğuna işaret ediyor. Kesici, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Şunu unutmamalıyız ki, su yatağını asla bırakmaz. Hatırlanacağı üzere geçmiş yıllarda da bu göl üzerine kurulan yapıları su basmıştı. Bu gölün kurutulması başından beri hataydı ve şimdi de bu hatadan dönülmesi gerekiyor, orası kesinlikle su havzası olarak kalmalı.”
Ovanın fay hattının yakınında olduğunu ve alt tabakasında kayaçlar yer aldığını dile getiren Kesici, bu kayaçların parçalanmasından ötürü yeraltı sularının yukarı çıktığını kaydediyor.
“Yıllardır tarla ve yol olarak kullanılan bu alanları da su bastı” ifadesini kullanan Kesici, Amik Gölü''nün de eskiden yeraltı sularından beslenen bir göl olduğunu aktarıyor. Kesici, ayrıca, önümüzdeki yıllarda kuraklık beklendiği için bölgenin sulak alan olarak kalmasının iklimi değiştireceğini vurguluyor.
''GÖLDEN ALINANI İADE ETME ZAMANI''
Cenk Yaltırak ise Amik Gölü''yle ilgili olarak, “Önceden gölden alınan tarlaları şimdi iade etme zamanı” değerlendirmesini yapıyor. Yaltırak son olarak, bölgenin tekrar kurutulup tarla haline dönmesinin uzun yıllar alacağını ifade ediyor.
Cenk Yaltırak ise Amik Gölü''yle ilgili olarak, “Önceden gölden alınan tarlaları şimdi iade etme zamanı” değerlendirmesini yapıyor. Yaltırak son olarak, bölgenin tekrar kurutulup tarla haline dönmesinin uzun yıllar alacağını ifade ediyor.