Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ercan Çalışkan

Ercan Çalışkan

İÇ SESİM

Bir rüya ki düşman başına

Sormayın dostlar…

Bir rüya gördüm ki rüya değil uzun metrajlı bir film. Evet, itiraf ediyorum, yatmadan önce rüya görmeyi dilemiştim ama ben, bu haftaki köşe yazım için ışık tutacak, bir yazıya yol gösterecek bir rüya dilemiştim; hiç ilgisi olmayan bir rüya görmeyi istemedim ki... Üstelik bütün gece uğraştırdı beni.

Merak mı ettiniz? Size de anlatayım:

Dünyadaki diğer şirketlerin umurunda olmasa da benim ifademle dünya çapında, hatta dünyanın en büyüklerinden bir şirketin tek yetkilisiymişim ve yönetim kurulunu toplamışım. Film, yani rüya böyle başlıyor.

                                                                                       ***

- Mali İşler Başkanı, anlat bakalım bu işler neden yoluna girmiyor?

- Efendim, emrettiğiniz gibi şirketimizin  tüm bankalarında faizleri yükseltmiyoruz; faiz sebeptir  demiştiniz ama bu enflasyon sizi dinlemiyor, düşmüyor.

 -Tamam, tamam… Senin, başın ağrısın ve bu sebeple görevden istifa et. İstifanı oradan buradan açıklayabilirsin.

                                                                                         ***

- İstatistik Başkanı, bu enflasyon neden düşmüyor?

- Elimden geleni yapıyorum, hesaplama sistemlerini bile her defasında değiştiriyorum ama o bir türlü düşmüyor.

-Başkan, başkan! Kalk git o koltuktan.

-Efendim daha yeni atamıştınız.

-Bir seneyi geçti ya! Çok bile…

                                                                                       ***

- Üst Disiplin Kurulu Başkanı, senin kadronda bir eksiklik vardı biliyorsun.

- Evet efendim, orası için bir alt kuruldan adaylık başvurularını almaya başlayacağız. Malum prosedür öyle.

- Ne prosedürü? Oraya, hani her kararını bizim istediğimiz gibi veren, hiç bahane üretmeyen Disiplinci Bey var ya, onu seçelim.

-Ama efendim, o iki alt birimde. Önce bir alt birime çıkması, orada deneyim kazanması, adaylık hakkına sahip olması gerekir.

-Sen beni duymuyor musun? Onu atayacağız, pardon seçeceğiz, yine pardon seçtireceğiz. Önce bir alt birime seçeriz, bir gün sonra da üste göndeririz, olur biter.

- Ama efendim!..

- Aması maması yok, bu iş böyle olacak.

                                                                                         ***

- Neyse görüşülmesini istediğiniz diğer işleri bırakalım artık, ben sizin yerinize inceler, gereken kararları veririm. Şimdi çok önemli konular var, onları görüşeceğiz.

Önümüzdeki basın toplantısında Şirket Çalışan ve Müşteri Hakları Eylem Planı'nı açıklayacağız. Sonra da Tüm Şirketlerin Ana Sözleşmeleri değişikliği tasarılarımızı açıklayacağız. Kongrelerde onlardan kısaca söz etmiştim ve ben "Pek yakında!" deyince salon alkıştan yıkılmıştı.

- Efendim, bizim şirketimizin kuruluşu çok eski. Siz de bu şirketin uzun süredir başındasınız.  En uzun süreli başkansınız. Hani kötü niyetli insanlar çıkar da, "Demek ki kimsenin hakkına riayet etmemişsiniz. Bu kadar senedir neden yapmadınız derlerse?..."

- Personel Başkanı, sen sus bakayım, rakiplere bir şey mi öğretiyorsun sen?

- Estağfurullah, ne haddime! Yalnız şirketimizin en önemli bayilerinden biri, telefon etti. Artık bize kimse inanmıyor, dedi.

- Vay hadsiz, edepsiz! Kimmiş o? Kimler inanmıyormuş bize?

Rüya bu ya! Tam bu sırada bir cevap bombardımanı başladı dört bir yandan, binlerce ses:

Biz İnanmıyoruz Biz!

Kan ter içinde uyandım rüyadan. Ne biçim bir karabasandı bu? "Allah Allah, bu da ne şimdi?" diye düşünürken iç sesim fısıldadı: "Ben de inanmıyorum ben de!" 

-Sen sanki benim rüyamı mı gördün, neye inanmıyorsun, söyle bakayım?

- Ben açıklarsam yine kızarsın. Ben lafımı ortaya koydum. Alan alır, almayan orada bırakır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları