Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Onur Akbaş

Dr. Onur Akbaş

HİSBOYU

Yaz yorgunu düşünceler

Yaz mevsimi her haliyle bir dünya yorgunluğunun iklimsel betimlemesi gibidir. Şu sıcak ve yorucu ve bir o kadar bezdirici günler bir zamanlar benim kendi kendime daldığım dünyaya ve yorgunluğa dair bir mülahazayı hatırlattı:

Evler vardır, içinde geleceğe, hayale ve içinizde büyüyüp giden ikinci hayatın o yalnızlığına teşne çocuksu bağırışları çeken duvarları ile… Yatağına uzanan çocukluğun hiçbir kalıba ve heceye sığmayan hıçkırıklarını ilk baş ağrısı kıvranışı ve çırpınışları ile içinde saklayan… Evler vardır, duvarları sizinle büyüyecek bir sızının ilk ve belki de son şahidi… Dünyanın ağzını açmış bir ejder gibi sizi yormaya, hırpalamaya, savurmaya gelen canavar gibi siluetine karşı İbrahimi sorgulamalarının kelime olup dilinize dökülmeden gözlerinizden süzülen damlalarla ateşleri söndürmeye muktedir, gramatolojik her tanımı elinin tersiyle itecek mutlulukla karışık bir meydan okumayı semiyosferinde saklayan…

Mahalleler ve sokaklar anlamaya bile hazır değilken halinizi mahalleler fethetmeye namzet bisiklet tekerlerinizin vakanüvis olmaya tek liyakat sahibi olduğu günlerde kaydını düşersiniz o ikinci hayatınızın doğum anını… Kimi zaman arkadaş kimi zaman akraba, kimi zaman rakip, kimi zaman düşman, kimi zaman bir yere ve bir yerlere ait olmaya zorlanırken yersiz yurtsuz aşkın masumiyetinizle ucunda güller açan namlunuzu pervasızca hesapsız kitapsız doğrultursunuz sizi yormaya ant içmiş gulyabani dünyaya…

Günler geçer, yaşlar geçer, evreler geçer, yüzler geçer, Öznurlar, Müzeyyenler, Hacerler, Ayşeler, Hilaller, Esralar, Zeynepler, çoktan ikinci hayatınızda Nathalielilere, Elenalara, Anilere döner, her biri bir kırışık olur kaydını düşer yüz duvarınızdaki çizgilere, tek sesten çok sese nota olur bir başka nağmeyle eşlik eder o ölümsüz şarkıya… Bir gün o evlere o mahallelere yolunuz düşer de o ilk evde ilk yatakta, ilk baş ağrısı kıvranışları tazeliğinde söze kalıba heceye dökülse de semantik aşkınlığı bütün pörsümezliği ile dirilir gelir bir bağlama eşliğinde araba teybinden yüreğinize dökülür, o ilklerden her dönüşte:

“Senden Bir şey istemiyorum

Yorma beni dünya dünya

El aleme rezil ettin

Yorma beni dünya dünya”

Bütün savaşınız kan olur çekilir içinizden. O ebedi veda halinde Gülabi bir nida ile:

“El değme tabip yaraya

Sebebin kan kuruya

Çocuk gibi makaraya

Sarma beni dünya dünya”

Ben daha büyümedim ki sözü o ikinci hayatın muhatapsız tek mesajıdır artık… Feryadınız sizi tüketse de sizi yoranları yormaya azmetmiş bir kıyamın hikâyesi içinizde çarpar durur. Hem de ölümüne…

Yazarın Diğer Yazıları