Turizm çok daha çok büyüyecek ama…
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna geldiğimiz şu dönemde, dünyada pek çok şaşırtıcı gelişme var; ama bir şey kesin, turizm çok daha fazla büyüyecek.
Bundan 150-200 yıl öncesine kadar, doğup sadece kendi köyünün veya kasabasının içinde hayatını geçiren insanlar, şimdi, daha çok gezmek, daha çok görmek ve daha çok eğlence istiyor ve buna önemli paralar harcıyor.
Dünyanın her yerinde giderek daha çok otel yapılıyor.
Hava yolu şirketleri, yolcu taleplerini karşılamak için uçak üzerine uçak siparişi veriyor.
Türkiye’de çok fazla kullanamasak da başka ülkelerde, Airbnb gibi uygulamalarla, kısa süreli ev kiralama işleri daha da yaygınlaşıyor.
Yine Türkiye’de, bizim dar kafalı bürokrasi yüzünden, kısıtlı sayıda taksiye mahkûm kaldığımız bir gerçek ama, dünyanın önemli her şehrinde, uber benzeri uygulamalarla hem çok ucuza, hem de çok güvenli taksi bulmak imkânı yaratılmış durumda.
Mesela Yunanlılar, adalarına Türk turistleri daha çok çekmek için vizeyi kolaylaştırdılar ve oralar daha ucuz diye bu yıl akın akın Türkler oralara gidecekler.
Ve öyle anlaşılıyor ki, turizm endüstri olarak giderek daha çok büyüyecek ve bunu kolaylaştırıp, ülkesine daha çok turist getiren her ülke daha çok kazanacak.
Bildiğiniz gibi Mart başında, Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü’nün (SCIJ) geleneksel kış buluşması için 100 kadar yabancı gazeteci ile Kazakistan’ın Almaty kentindeki Shymbulak kayak merkezindeydik ve onların deneyimlerini dinleme fırsatı da bulduk. Özellikle turizm ve küresel ısınma konusunda uzmanlaşmış bazı meslektaşlarımız, kendi alanlarından deneyimlerini aktardılar.
Bir İtalyan gazeteci, küresel ısınmanın olumsuz etkisiyle Roma yakınlarındaki bir kayak merkezinde, ocak sonunda bile kar olmadığını anlattı. Normalde, ocak ayında kayak turizminin en canlı zamanlarını geçirmesi gereken bu bölgede, sabahın köründe insanlar 16 derece sıcakta ve gömlekle dolaşmışlar.
Giderek daha çok kayak merkezi karsız kaldığı için, kayak yapılan merkez sayısı azalıyor, bu da kayak tatilinin her yıl daha pahalı bir tatil haline gelmesine yol açıyor; zaten bunu biz de Türkiye’de hissediyoruz.
İtalyan gazeteci ayrıca küresel ısınmanın etkisiyle kanallar kenti Venedik’i 2050 yılında su basma ihtimalinden de söz etti, İtalya’daki buzullar da yakın bir gelecekte tamamen eriyecek.
Bir Alman gazeteci de aynı tehlikeye dikkat çekti ve şöyle dedi:
“Daha az kar yağışı nedeniyle kayak pistleri yetersiz kalmaya başladı. Uzun slalom yarışları, belli yüksekliğe sahip olmayan kayak merkezlerinde artık yapılamıyor. Uzun slalomlar için, dağların çok daha yükseğinden başlamak gerekiyor. Örneğin İsviçre’nin Zermatt gibi en tanınmış ve lüks kayak merkezinde bu yıl yeterli kar olmadı. Pek çok ülkenin kayak sporcuları, kasım ayında antrenman için, çok yüksek kayak merkezlerinin bulunduğu ABD gibi ülkelere gitmek zorunda kaldı.”
Turizm üzerine uzmanlaşmış bir Hırvat gazeteci ise, küresel ısınmanın, kayak merkezleri açısından olumsuz etkileri olduğu halde, genel olarak turizmin patlama içinde olduğunu söyledi ve şöyle dedi:
“Dünyanın her yerinde durmadan otel yapılıyor. Mesela Bali’de, 15-20 yıl önce 5 otel vardı, şimdi belki 5 bin otel var. Bu kadar otel yapılan Bali’de maalesef içme suyu yetersiz, gerçekten içecek su yok. Ama kimse buna aldırmıyor, oteller peş peşe yapılıp açılıyor. Turizm yüzünden, dünyanın pek çok ülkesinde hem trafik artıyor hem kirlilik artıyor hem de inşaatlar artıyor, ama para kazandırdığı için, tüm bu olumsuz yanlara bakıp aldıran yok. Uçak şirketleri durmadan uçak alıyorlar ama pilot bulamıyorlar, pilot sıkıntısı çekiyorlar.”
Tabii küresel ısınmanın bir başka faydası da var, bir Kazak gazetecinin anlattığı gibi, eskiden soğuk hava yüzünden üzüm yetişmeyen, dolayısıyla şarap yapılmayan pek çok yerinde artık üzüm bağları var. Kazak gazeteci, normalde çok ağır kış koşullarının hüküm sürdüğü, bu yüzden kayak merkezi olan pek çok noktada, artık üzüm bağları olduğunu ve kaliteli şarap üretilir hale geldiği örnekler vererek anlattı, bunlar arasında Almaty şehri de vardı ve bu gerçekten şaşırtıcıydı.
Tüm bu söylenenlere bakınca ve İstanbul ile Antalya’nın, dünyada en çok turist çeken ilk 10 şehir arasında bulunduğu gerçeğini bilince, bizim turizme daha çok önem vermemiz gerektiği ortaya çıkıyor. Ama turizmden daha çok pay istiyorsak, Türkiye özelinde şunları da önlemeliyiz:
Önüne gelen turisti kazıklamak.
Taksici terörü karşısında uber benzeri uygulamaları engellemek.
Yerli birkaç patron istedi diye airbnb benzeri uygulamaları yasaklamak.
Günlük kiralık evlere hücre ev muamelesi yapmak.
Bizim uçaklarımız iyi diye uçak biletlerini dünyadan pahalıya satmak.
Sağlık turizmi yapıyoruz diye yabancı getirip daha çok hasta etmek.
En önemlisi de turistin de yerlinin de güven ve adalet arayışında karşılaştığı yavaşlık.
Bunlar gibi olumsuz uygulamalarımız maalesef bitmiyor ve bitecek gibi de değil.
Bizden yazması Turizm çok daha çok büyüyecek ama…
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna geldiğimiz şu dönemde, dünyada pek çok şaşırtıcı gelişme var; ama bir şey kesin, turizm çok daha fazla büyüyecek.
Bundan 150-200 yıl öncesine kadar, doğup sadece kendi köyünün veya kasabasının içinde hayatını geçiren insanlar, şimdi, daha çok gezmek, daha çok görmek ve daha çok eğlence istiyor ve buna önemli paralar harcıyor.
Dünyanın her yerinde giderek daha çok otel yapılıyor.
Hava yolu şirketleri, yolcu taleplerini karşılamak için uçak üzerine uçak siparişi veriyor.
Türkiye’de çok fazla kullanamasak da başka ülkelerde, Airbnb gibi uygulamalarla, kısa süreli ev kiralama işleri daha da yaygınlaşıyor.
Yine Türkiye’de, bizim dar kafalı bürokrasi yüzünden, kısıtlı sayıda taksiye mahkûm kaldığımız bir gerçek ama, dünyanın önemli her şehrinde, uber benzeri uygulamalarla hem çok ucuza, hem de çok güvenli taksi bulmak imkânı yaratılmış durumda.
Mesela Yunanlılar, adalarına Türk turistleri daha çok çekmek için vizeyi kolaylaştırdılar ve oralar daha ucuz diye bu yıl akın akın Türkler oralara gidecekler.
Ve öyle anlaşılıyor ki, turizm endüstri olarak giderek daha çok büyüyecek ve bunu kolaylaştırıp, ülkesine daha çok turist getiren her ülke daha çok kazanacak.
Bildiğiniz gibi Mart başında, Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü’nün (SCIJ) geleneksel kış buluşması için 100 kadar yabancı gazeteci ile Kazakistan’ın Almaty kentindeki Shymbulak kayak merkezindeydik ve onların deneyimlerini dinleme fırsatı da bulduk. Özellikle turizm ve küresel ısınma konusunda uzmanlaşmış bazı meslektaşlarımız, kendi alanlarından deneyimlerini aktardılar.
Bir İtalyan gazeteci, küresel ısınmanın olumsuz etkisiyle Roma yakınlarındaki bir kayak merkezinde, ocak sonunda bile kar olmadığını anlattı. Normalde, ocak ayında kayak turizminin en canlı zamanlarını geçirmesi gereken bu bölgede, sabahın köründe insanlar 16 derece sıcakta ve gömlekle dolaşmışlar.
Giderek daha çok kayak merkezi karsız kaldığı için, kayak yapılan merkez sayısı azalıyor, bu da kayak tatilinin her yıl daha pahalı bir tatil haline gelmesine yol açıyor; zaten bunu biz de Türkiye’de hissediyoruz.
İtalyan gazeteci ayrıca küresel ısınmanın etkisiyle kanallar kenti Venedik’i 2050 yılında su basma ihtimalinden de söz etti, İtalya’daki buzullar da yakın bir gelecekte tamamen eriyecek.
Bir Alman gazeteci de aynı tehlikeye dikkat çekti ve şöyle dedi:
“Daha az kar yağışı nedeniyle kayak pistleri yetersiz kalmaya başladı. Uzun slalom yarışları, belli yüksekliğe sahip olmayan kayak merkezlerinde artık yapılamıyor. Uzun slalomlar için, dağların çok daha yükseğinden başlamak gerekiyor. Örneğin İsviçre’nin Zermatt gibi en tanınmış ve lüks kayak merkezinde bu yıl yeterli kar olmadı. Pek çok ülkenin kayak sporcuları, kasım ayında antrenman için, çok yüksek kayak merkezlerinin bulunduğu ABD gibi ülkelere gitmek zorunda kaldı.”
Turizm üzerine uzmanlaşmış bir Hırvat gazeteci ise, küresel ısınmanın, kayak merkezleri açısından olumsuz etkileri olduğu halde, genel olarak turizmin patlama içinde olduğunu söyledi ve şöyle dedi:
“Dünyanın her yerinde durmadan otel yapılıyor. Mesela Bali’de, 15-20 yıl önce 5 otel vardı, şimdi belki 5 bin otel var. Bu kadar otel yapılan Bali’de maalesef içme suyu yetersiz, gerçekten içecek su yok. Ama kimse buna aldırmıyor, oteller peş peşe yapılıp açılıyor. Turizm yüzünden, dünyanın pek çok ülkesinde hem trafik artıyor hem kirlilik artıyor hem de inşaatlar artıyor, ama para kazandırdığı için, tüm bu olumsuz yanlara bakıp aldıran yok. Uçak şirketleri durmadan uçak alıyorlar ama pilot bulamıyorlar, pilot sıkıntısı çekiyorlar.”
Tabii küresel ısınmanın bir başka faydası da var, bir Kazak gazetecinin anlattığı gibi, eskiden soğuk hava yüzünden üzüm yetişmeyen, dolayısıyla şarap yapılmayan pek çok yerinde artık üzüm bağları var. Kazak gazeteci, normalde çok ağır kış koşullarının hüküm sürdüğü, bu yüzden kayak merkezi olan pek çok noktada, artık üzüm bağları olduğunu ve kaliteli şarap üretilir hale geldiği örnekler vererek anlattı, bunlar arasında Almaty şehri de vardı ve bu gerçekten şaşırtıcıydı.
Tüm bu söylenenlere bakınca ve İstanbul ile Antalya’nın, dünyada en çok turist çeken ilk 10 şehir arasında bulunduğu gerçeğini bilince, bizim turizme daha çok önem vermemiz gerektiği ortaya çıkıyor. Ama turizmden daha çok pay istiyorsak, Türkiye özelinde şunları da önlemeliyiz:
Önüne gelen turisti kazıklamak.
Taksici terörü karşısında uber benzeri uygulamaları engellemek.
Yerli birkaç patron istedi diye airbnb benzeri uygulamaları yasaklamak.
Günlük kiralık evlere hücre ev muamelesi yapmak.
Bizim uçaklarımız iyi diye uçak biletlerini dünyadan pahalıya satmak.
Sağlık turizmi yapıyoruz diye yabancı getirip daha çok hasta etmek.
En önemlisi de turistin de yerlinin de güven ve adalet arayışında karşılaştığı yavaşlık.
Bunlar gibi olumsuz uygulamalarımız maalesef bitmiyor ve bitecek gibi de değil.
Bizden yazması.